çekmek isteyen mandaları göstermiştir.oğlum benzin döküp yakarım sizi.
siz hiç yemek yerken gögüsünüzdeki ağırlıkla masadan aç kalkıp su içtiniz mi ?
siz hiç anne bu gece yanına kıvrılayım deddiniz mi eşşek kadar halinizle ?
siz hiç evde kendi kendize eski fotoğraflara bakıp saalerce ağladız mı ?
siz hiç ikinizin sevdiği parça çıkınca kanalı panikleyip geçmeye çalıştınız mı ?
siz hiç sizi o çok seven kişinin ''artık seni sevmiyorum'' cümlesini duydunuz mu?
siz hiç ölmek istediniz mi ? ailem olmasa kendimi öldürürdüm dediniz mi?
siz her sabah aç karna sigara içip gün boyu bisküvi ve su tükettiniz mi?
siz hiç her gelen mesaja umutlanıp ardından üzüldünüz mü ?
siz hiç evlilik hayali kurdunuz mu? bu elinizde kaldı mı ? ve o kişinin başkasıyla evlenicek olma fikrine kapıldınız mı?
siz hiç aşık oldunuz mu ?
tarifi en güç acı çeşidi olmakla beraber yaşamadan anlaşılması imkansızdır.
kişinin kendini dünyadan soyutlaması,dünya işlerinden el ayak çekmesi,kimseyle konuşmak istememesi,etrafa boş gözlerle bakması,zamansız ağlama krizlerine tutulması gibi belirtileri vardır.kişi için yapılacak bir şey yoktur,allah yardım etsin...
yaşadığını anlamamak, çünkü yaşamanın bir anlamı yoktur artık o gidince...
biten aşkın ardından tekrar aşık olmaya hazır olmadan önce insanın geçirdiği süreçte çektiği her şeyin genel adıdır.
acıların en çekilesidir.çünkü,bunu yaşarken bile o aşkın içindesindir...
"aşk aşk ölmez biz ölürüüüüüzzz" diye şarkılar yazılmasına yol açan ve gerçekten de bir sevmek bin defa ölmek demektir dedirten, midede bitmeyen bir ağrıya, en güzel çikolatadan bile acı bir tat alan, mutlu bir anda bile tam mutlu olamamaya yol açan, "keşke bunun yerine fiziksel acı yaşasam da bunu unutsam" bile dedirtebilen gözyaşı salgısı, ülser yapıcı acılar acısı en kral acı!
yuze sahte gulucukler yerlestirilen bir taksim gecesi sonrasinda evde yanliz kalinca bir kadeh sarap, zincirleme sigara ve uzak durulmasi gereken sarkilar listenden bilerek ve isteyerek sectigin melodilerle sevgilinin ardindan yakilan agitlardir bazen. aradan yillar gecse de -ki muhtemelen sevmemissindir kimseyi onu sevdigin kadar- yanliz kaldigin bir anda sadece ve sadece aci cekmek icin uzerine benzin dokulen bir kordur. ask acisi asktan kalan son ve sadece size ait olan tek seydir. bu nedenle belki lanet edilse de surekli olarak bile bile hatirlanir, aska, asik olana nefreti canlandirmak icin midedeki yanmalara aldiris etmeden hem de... sonra... sonra yine asik olunur yitirilene... ask acisi askin mirasidir.
öldürmeyen ama süründüren bir acıdır. kalp ağrısıdır, depresyondur, intihar sebebidir.
çoğu acı gibi tek ilacı zaman olan ve bu süreç içerisinde insanı tam anlamıyla süründüren bir acıdır. eninde sonunda geçer ancak en kötüsü arkasında bıraktığı izlerdir her aklına gelişinde insanın o izler daha da bir sızlar daha da bir derinleşir sanki...
yıllar geçsede her gördüğünde yüreğinin kopup gideceği hissidir. şu anda içinde bulunduğum durumdur. tek çaresi görmemektir. * yok olma isteğidir. çaresizliktir. çıkmazdır. özlemektir. savaşmak için sevgiden başka nedenin yoksa ölüme eş değer bir duygudur.
PEKi YA SiZCE???
Sizce Aşk Acısı Nedir? yorumlarınızla aşk acısını tarif edebilir misiniz...?
"Ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi" tamda şairin bu dizelerinin açıklamasıdır. Öldüm sanırsın ama hayattasındır. Aşk güzel duygudur acısı ne kadar ağır olsada...
Harlı harlı insanın içini yakandır.
Bir hafta önce herşey çok güzeldir ; gözünüzün içine bakar tatil planları yapılır 3 yıldır her anınızda yanınızdadır. Dersiniz ki bu benim en güzel ilişkim. Hayatınızın orta noktasında önce ufak tuğlalarla başlar ; sevgiyle harç yapar ; saygıyla örersiniz. Dünyanızın orta merkezine oturtursunuz.
Bir üzüntüsü için belki de dünyayı yakarsınız. Önce harlı harlı yakar. Geçecek mi ; bu kalp ağrısı bu kaburga kırıklığı geçer mi ? Geçer. Eninde sonunda geçer. Onun kullandığı parfümden ; kullandığı arabadan kullandığı kelimelerden isminin baş harfinden bile ürker olursunuz. Geçer. Bir gün bir yıl olur üç yıl bir ömüre dayanır. Geçer. Hayatınızdan ellerinizden kayıp gider bir gerekçe bile göstermez yapamadım der çıkar işin içinden. Geçer. Gözünüzü her kapadığınızda karşınıza gelir hatta bazen yüzünden daha çok ses tonunu duyarsınız gözünüzün içinde. Birini çok sevmek herkesin başına gelebilir. Sevmek zaten dünyanın en güzel şeylerinden biridir. Klişe laftır ama ben seni çok sevmiştim diye üzülmek. Birini içten sevmek ise paha biçilemez. Geçer. Birisi için yere düşse burnunu almayacakken ; içinde ne acı çekiyorsan ona dökmek eşsizdir. Geçer. Zaman kum tanesi gibi. Her an bir dalga alıp götürecek gibi hızlı , içiniz acırken de geçmeyecek kadar yavaş. Saatler haftalara bağlandı haftalar aylara bağlanır aylar yıllara. Geçer hemde çabucak geçer. Babanıza çok benzetiyorsanız daha fena. Babanıza sarılamazsınız. O da anlar bir sıkıntısı var der o da size sarılmaz. Sarılsa ağlarsınız. Geçer.
Unutmak dünyanın en kolay şeylerinden biri. Sokaktan geçen insanlara sorsak ne acı kayıplarını anlatır. Geçti demezler. Alıştık derler. Bu da böyle birşey bir nevi ölüm hali. Hissediyorsun nefes alıp veriyosun ama düşünme yetkin yok. Zaten mantıklı düşünmek bu süreçte birine söyleyebileceğiniz en saçma kelime. Üzülme demek kadar saçma. Üzüleceksin. Geçer. Unutmayı istememek var bir de işte o çok tehlikeli.
Sizi bu kadar harap eder üzer arkadasına bile bakmadan döner gider ve siz öyle değerli bir acı yaşıyorsunuzdurki unutmaya kıyamazsınız. Zamanında gözünün içine bakamamak kadar sakınırsınız. Geçer.
Zamanı geri alma şansınız olsaydı ; bilseydiniz ki son gördüğünüzde onu başka zaman öpemeyeceksiniz ; yanından ayrılmazdınız. Geçer. Bir an sonra gözünüzü kapattığınızde belki suratını bile getiremezsiniz gözünüzün önüne. Geçer.
Bir sinema biletinde taşırsınız yanınızda ; üstü silinmiş. ilk gördüğünüz güne ait hatıradır.
Bir kart durur çekmecenizde özel bir günde verilmiştir.Aldığınız gün ne de mutluydunuz da söylemediniz.
Bir fotoğraf bırakırsınız telefonda , ürkmekten kendi telefonunuzun galerisine giremezsiniz.
Bir rüzgar eser havada konuşmalar enerjiler , içinize çekmek istersiniz de yer bulamazsınız.
Bir kalbiniz kalır gümgüm atar , bir beyniniz olur kalbe hükmedemez.
Bir surat ifadesinde , bir tik kalır aklınızda. Aynısını yaptığını farkedersiniz.
Bütün birler toplanır size bir gökyüzü yaratır.
O gökyüzünün rengi günden güne kararır.
insanın göğsüne öküz oturmuş hissi veren. ayrıca şu an çektiğim acılardan yalnızca biri. en çok acıtanıydı bir saat öncesine kadar ama daha acısı da katıldı aralarına.
- hoşgeldin sen de şöyle geç otur, kendi evinizde gibi rahat hissedin kendinizi. çay? kahve?
acıdan ziyade hırs biraz bu. yani düşün, bir kadının içinin dışının her santimetre karesini biliyorsun, vücudunda dokunmadığın yer kalmamış, avcundaki çizgilere kadar ezberliyorsun, sonra bi gün bitiyor, o gidiyor başkasıyla birlikte oluyor, sevgilim diyor, yatıp kalkıyor filan.
dünyanın en normal ve aynı zamanda en saykodelik olayı bu ya. şöyle bi durup düşünsen çıldırırsın amk. şimdi o elleri, dudakları, memeleri başkası mı öpüyor amk, nasıl olur ya? e olur, çatır çatır oluyor da işte, sen istediğin kadar çıldır abicim. hem zaten niye olmasın ki, senden ayrılınca hayatının geri kalanını kilisede rahibe olarak mı geçirecek. hayır tabii ki.
zaten bu mevzu bahis aşk acısı siksiğinin de %30\'u özlemekse %70\'i de bu kabullenememe hissi. artık senin olmadığını, başkasıyla seviştiğini hazmedememek.
misal ben bi sevgilimi ayrıldıktan bir süre sonra ilk kez başka biriyle gördüğümde o çocuğu öldürmek istemiştim, çok net bayaa bildiğin öldürmek yani. öyle bir inkâr yani, nasıl olur ya, bu kıza başkası dokunamaz abi, olamaz ya filan. o an orada o çocuğu soğukkanlılıkla öldürebilirdim mesela. ama yazık olurdu...
çünkü bir zaman sonra, eninde sonunda geçiyor. acımıyor artık, kabulleniyorsun, hatta sikinde bile olmuyor. hasılı, bu meret tazeyken acıtır, koca koca adamları kadınları köprüaltı şarapçılarına döndürür icabında ama öldürmez. aşktan, özlemekten adam mı ölürmüş ya zaten, hayır ölmüşse de o kendi mallığıdır açıkçası.
herneyse işte, için sıçın, alkol kumar karı kıza düşün bi müddet, sonra geçecek zaten, sikinde bile olmayacak. hadi eyv
Dünyanın en zor en sancılı en yoran acısıdır. Şöyle düşünelim ömrünün üç yılını seni üzen paramparça eden canını yakan ama it gibi de sevdiğin bir insana adıyorsun. Öyle mantıklı başlıyorsun ki aşk değil bu, acı yok, sadece ufak bir eğlence diyorsun. Umursamıyorsun. Günler geçiyor aylar geçiyor yıllar geçiyor bakıyorsun ki lan bu aşk işte ötesi mi var. O giderse diye bir şey yok çünkü hayatın o olmuş ne demek gitmek. Geceleri kurduğun hayalin, gündüzleri gördüğün güneş olmuş. Hayatımda ne var diyorsun sonra gözleri geliyor aklına bakışları geliyor. Şükürler ediyorsun çünkü o doğru insan o senin yarım kalan parçan o senin geçmişin ve geleceğin. Kaybetmek diye bir şey yok kafanda olamaz da zaten çünkü bu aşk bitemez çünkü iki insan birbirini böyle sevemez. Sonra ne oluyor biliyor musun? Bitiyor. Hem de öyle bir bitiyor ki senin için dünyayı yakan o adam var ya hani, senin sevgini istemeyecek derecede bitiyor. Hayatının en ağır şeyleri yaşadığın döneminde herkes yanındayken o olmuyor mesela. Sonra dönüp seni suçlayabiliyor. Geceleri seni uyutmayan mide ağrıların, dökülen saçların, sokak ortasında oturup ağlamalarin o kadar boşu boşuna oluyor ki. Çünkü sen ölüyorken o başkasıyla avunuyor, seni hatırlamıyor, sevgini istemiyor ve seni unutmuş oluyor. Bakın size doğru kişi işte. işte aşk. Iste o hayallerindeki insan. Seni yakıp yıkıyor o doğru insan. Can veriyorsun ve o seni umursamıyor. Ölmek bile daha az can yakar diye düşünüyorsun. Geçer diyorlar. Zaman ilaç, ilerde gülüp geçersin diyorlar. Peki bugün giden zamanım, çektiğim acı ne olacak? Değmediğini bile bile uğruna hala her şeyi feda etmek istemelerim ne olacak? Ben ne olacağım? Zamanla geçermiş. Zaman sadece yaralıyor ve o yarayı kapatmana izin vermiyor tüm olan bu. Yani aşkı da izdirabi da atamiyorsun olan bu!
tam bıraktım bu işleri ayağına yatarken, tekrar görmenle eski anıları canlandırırsın duygularınla beraber. açılamazsın da tekrar kaybetme korkusundan, bari yanında bulunayım normal bi' arkadaş ayağına daha çok göreyim onu dersin, bir kere bulaştın ya, bırakamaz olursun işte. sonra ne mi olur, oradan ileri gidemezsin, bir şekilde o seviyede takılır kalırsın. sıkılırsın artık arkadaşı olmaktan, içinde ufak bi' umut vardır sadece, o tutar seni hayatta ama hiçbir zaman ulaşamazsın.. yıllar zorla unutturur, ama içinde hep bir burukluk vardır... (bkz: karşılıksız sevmek)
Hani ilk başta hiç böyle işlerin adamı değilim diyerek başlamak sonrasında bağlanmak yapamamak onsuz her anında onunla olmak istemek sonra onsuz an düşünememek ayrılık sonrasında ise onca şeyden sonra hayatın o olduktan sonra o olmayınca boş hissetmek onsuz yapamamak zamanla yaşama isteğini yitirmek ve sonrasında aşk acısı çekerek yola devam etmeye çalışmak.
allah kimseye çektirmesin arkadaşlar, bu acıyı çeken arkadaşlara çok üzülüyorum ve bir şeyler yapabilmek istiyorum ama karşı taraf istemiyorsa olmuyor işte, çaresizlik çok kötü, evet insanlar ailelerini çocuklarını veya bi organlarını kaybediyolar onları düşününce çok şükür dememiz lazım ama yine de aşk acısı da çok zor, bu acıyı çeken kimi görsem içim sızlar.
bi derdi olan olursa, konuşmaya ihtiyacı olup ta etrafında onu anlayan birileri yoksa, elimden geldiğince konuşmaya çalışırım,
insan hayatındaki en abartılmış, haddinden fazla büyütülen ve diğer acılar ve sıkıntılar başa geldikçe (ölüm, geçim sıkıntısı, iş güç derdi vs.) ne kadar da boş ve önemsiz olduğu anlaşılan ızdıraptır.
ama vardır, gerçektir ve başa geldiği zaman da hayvanlar gibi sikertir adamı, bu da bir realitedir yani.
mini mini bir kuş donmuştu'ya ağlatır. kolay mı lan? sevip bağrına basıyorsun, kanat çırpar çırpmaz kaçıyor, ellerin bomboş kalıyor. ah ulan. şerefsiz.