bugün

tek çaresi zaman olan acıdır.
dünya döndükçe yaşanacak duygu.bu duyguyu yaşayanlar acıların çocuğu emrah durumuna düşerler adeta..
Candan Erçetin'in, Bana Güven adlı şarkısında mükemmel bir şekilde değindiği vahim durum.
ayrılık sonrası çekilen çiledir.Geçme ihtimali yeni buldunuz insana bağlıdır.
acı aşkın izdüşümüdür belkide.hissettiğiniz anda aşkın tüm güzelliğini ve mutluluğunu unutturan adeta yaşadığınıza bin pişman eden bir izdüşüm hemde.bu yüzden aşık olurken belki de aslında aşka aşık olmak gereklidir her yönüyle.kim bilir belki ozaman katlanmak daha kolay olur ardında bıraktığı acısına?
her an gözleriniz dolu dolu gezersiniz, onsuz olmak yarası açılıp durur her saniye, arkadaslarınızla konuşup gülerken birden uzaklara dalar gidersiniz belki aynı muhabbetler onunla geçmiştir, belki aynı yerlerde onunla bulunmuşsunuzdur. her şey onu hatırlatır.. acaba su an ne yapıyor diye düşünürsünüz sürekli. içiniz acır, mutsuzluğun ne olduğunu gerçekten anlarsınız, onsuz olmak kötüdür ama bir daha hiç bir zaman onunla olamayacağınızı bilmek en kötüsüdür..
hicbir acıya benzemez.
sevgili uuserlar...

şimdi şuraya onbeş paragraf yazı yazarım yazmasına da, bu derdi yine anlayamazsınız. sadece çeken bilir.

şimdi size sadece şunu söyleyeyim ki, aşk acısı adamın amına koyar...
gay'liğe atılmış ilk adımdır aşk acısı. anlarsınız sikimtonik bir kız için yanmanın gereksizliğini,size Ferdi eşlik eder ,Orhan eşlik eder; bir de ugrunda yandığınız kara gözlü kız.
düşünürsünüz nedenler niçinler, neredeler cevap bulamaz kendilerine.
sikmişim böyle aşkın ızdırabını dersiniz.
gay olacagım lan ben bundan sonra dersiniz.
hayatın illetidir belkide. o kadar acı çektirir ki insana. onun yüzünden yapmadığım şey yok. uyuşturucu misali bağlıyor kendine insanı ve en sonunda "aşka aşık" oluveriyorsunuz. başlarda tadı hoş gelen şey canınızı yakmaya başlıyor uyuşturucu misali. onun olmadı zamanlarda ona ihtiyaç duyuyorsunuz onu istiyorsunuz uyuşturucu misali. tek isteğim uzak durun ondan uyuşturucu misali...
heralde dunyada bununla kıyaslanabilecek boyutta insana aci veren sey azdır. hergun uyandiginda gune aciyla baslamak, unutmayi dilemek.. insanin omrunden omur goturur. biticegini bile bile aci cekmek. ve gun gelir hepsi gecer kendine sorarsin deydimi diye. ama deymemistir gunler haftalar aylar bosa harcanmistir. en kotusude belkide hayatin sonuna kadar icinde bir iz olarak kalir. (bkz: o yuzden asik olmak kotudur)
aşkın barındırdığı tüm duygular gibi kutsal olan duygu...

evet evet, acısı bile kutsaldır aşkın, çekilmesi gerekir...

çekmeyi bilene...
bu kopan parçalar ruh parçaları mı? yoksa içten çıkartılmaya çalışıldığında o mu akla her geldiğinde kanatan? öyle bir boşluk var ki insanı insan yapan bütün parçalar teker teker kapılıyor o boşluğa. kağıt kesiği gibi birşey bu. yaraya bakmadan hissedilmiyor acısı. acı. en çok şimdi acı. zaman, unutmak, unutulmak. sahiden unutulur mu? rüya içinde rüya gibi. gerçeklik yok. nefretini daha ne kadar duymalıyım ölmek için. acıdan ölünür mü? sürünmeliyim besbelli. aşkın bedeli bütün bu yaşananlar. giriş, gelişme ve sonuç. sanırım sonucun sonundayım. tek gereken sadece küçük bir nokta. olması gerektiği gibi. seninde istediğin gibi. acı çekerek ölmemi istiyordun ya. gözlerimi kapıyorum. boşluktayız. sadece sen ve ben... koy artık benim sonuma o son noktayı. en acısı bu olsun.

'Ve sevilenle ağlayamıyor, kaçıyorsan ondan, çaresizliktenmiş,
Senin acın için odamda tek başıma hıçkırıklarla ağladığımda anladım.

Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek çok sevdiği acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım.'

(bkz: can yücel)
ne sevilen kişiye ne de kendine kızabilme durumudur.
sonuç;
(bkz: hayata isyan)
serkan altunigne'nin penguen'de cizdigi kose.
yalanlar bile söyletir insana, üstelik bi bakmışsın en büyük yalanları kendine söylemektesin...
çeken bilir, çekmeyen güler.
bu kadar kişi peşine düştüğüne göre hoş bişey olsa gerek.
zaman denen ilaç ciddi ciddi işe yarıyor. denedim gördüm şimdi ağladığım üzüldüğüm günlere yanıyorum kendi kendime diyorum ki göz yaşlarımı döktüğüm insan kaç paralıkmış ki beni bu hale getirmiş. şimdi çok ama çok mutluyum herkese aynı şeyi tavsiye ediyorum. zamana bırakın ve yaşam çerçevenizi geniş tutun hatta sonuna kadar açın. içi herşeyle dolsun acı keder, umut, gözyaşı.. inanın ki gerçek mutluluğu o zaman elde edersiniz.
'varlığın zulüm yokluğun ölüm' gibi insanları arabesk ruh halinde sürükleyen bir olaydır.
çekmeyenin asla anlamadıgı tam bittigini sandıgını bir dönemde sizi tekrar içine alan ve tahminimce yaradanın bize kattıgı çözülmesi en zor olan şeyin * türevi.
her yerde onu görmektir.. önünüzdeki arabanın plakasında isminin harfleri vardır mesela. en umulmadık yerlerde ona dair bir şeyler görürsünüz, hissedersiniz.. acırsınız.. hep dönecek diye bir umut olur içinizde, hep bir haber bir mesaj beklersiniz.. sonra ikiye bölünürsünüz. bir yanınız unut onu der, öteki yarınız ona inat kollarında ölmek ister. böyledir o acıyı hissetmek. sonunda gelmeyeceğini anlarsınız; bezginsinizdir, yorgunsunuzdur, kırgınsınızdır, düşleriniz bile kırıktır, satırlarınız kanar, ölürsünüz.. yeniden doğarsınız, hiçbir şey olmamış gibi.
bencilliğimize yenik düştüğümüz şu çağda çoğumuzun aslında yaşamayıp, yaşamış gibi anlattığı, gerçekte çok az insanın tattığı acıdır. aşk acısını
karşısındakine sorgusuz sualsiz bağlanan insanlar çeker. burda girilen entrylerdeki gibi önüne gelen değil.
öyle ya da böyle geçeceğini bildiğin halde hiç geçmeyeceğini düşünürsün. o kadar fenadır çünkü. acı geçer belki ama izi mutlaka kalır.
karşılıksız aşklarda veya terkedilme durumunda ortaya çıkan, ağlatan, insanı ölmekten beter eden, çok can yakan acı.