bugün

şimdi nefes alıyorsun ya, işte onu bögrüne öküz oturmus oldugunu dusunerek dene bir de.

cehennem ateşinin dünya üzerinde üç harfe bürünmüş halinin insana verdigi zarar. *
aslında aşkın ta kendisidir.
her hafta alıp okuduğun, güldüğün uykusuzdan, penguenden bile keyif alamamana yol açar.
ayak serçe parmağının sehpaya çarpması misali bir kalbin başka bir bedene çarpması sonucu tüm vücudu titreten bir acıdır.parmak acısından farklı olarak kolay geçecek bir acı değildir.tüm algıların bozulmasına yol açan manevi bir acıdır.kötüdür.ama daha da kötüsü bu acının da bir şekilde bitmesidir.
öyle ki o acıyı tüm hücrelerle çekerken kişiye yüklenen anlamlar da son bulur.iş bu acının bitmesiyle geçmişteki andavallıklardan dolayı insan zihnine ve kalbine olan nefreti başlar.sonuç olarak o da geçer bu da geçer.sen bir başkasıyla sevişirsin o bir başkasıyla, farklı zamanlarda birbirlerini unutmuş iki insan olarak.
kafanızdan buz gibi suların dökülmesiyle başlar.. ardından midenizin hemen üst kısmında yanmalar hissedersiniz. bu yanma kalbinize vurur zaman zaman. baş bölgesini sıkıştırır tam gırtlağınızdan. düğüm düğüm olursunuz. bir tek kelime söyleyemezsiniz çünkü söyleyecekleriniz henüz ağzınızdan çıkmadan değersizleşir. yüzünüz titrer.. ve sonra akmaya başlar işte onlar, damla damla.. belki, harf harf .. yokluğun sancısıdır bu. ölmeyi istemektir bu. başka hiçbir açıklaması yoktur bu acının. yoktur işte.
bazı kadınların parmaklarındaki yüzük izi, bazı kadınların bacak araları açıklığının anahtarı, bazı adamların masalarında anason kokusu, bazı mendillerde çok fazla gözyaşı, bazen ondan sonrası çok fazla duygusuz sevişme, bazen bir şehri kemiklerinden kırıp dağıtmak gibi, bazı çocuklarda silgi tozu, bazı annelerde sır, bazı babalarda anne gözü.

çoğu zaman, çoğu yerde çeşitli renklere yüklenen anlamın siyah olmasına sebep olan durum, sıradışı, tahrik edici, yaşamadığım, yaşamak için kırılgan bir kalbe mi, yoksa şefkat duymak konusunda maksimuma çıkılan bir insana mı sahip olunması gerektiğini bilmediğim, yaşımın başımda olmamasıyla aklımın başımda kalabilmesi kıskandırıcılığı. net.
Ne gerek vardı ki dedirten.
Baştan sevmeyeceksin,durum ortada iken ne gerek var umut bağlamaya yok yere.
beynime tecavüz eden olgu.oda arkadaşlarım akşam 6 dan bu yana ağlıyorlar sözlük, üçü birden, senkronize halde, üstelik birbirlerinin ağladığını görüp iştaha mı geliyorlar nedir anlamadım.var güçleriyle ağlıyorlar, canla başla ağlıyorlar.kendi derdimi unuttum vallahi, yarabbim akıl ne büyük nimet.hepsini dinliyorum, herkesin hikayesi birbirine karıştı.valla ailesinin yanında üniversite okumaktan şikayetçi olan canlıları bulsam tüm hıncımı onlardan çıkarırım şu an!kulaklık son ses şarkı dinliyorum duymayayım diye, sanırım bana duyurmaya çalışıyorlar, daha bir yüksek sesle ağlar oldular.niye çikolatam yok benim lan, dif sen neden öldün peki?hepsini geçtim hiç mi akıl yok lan sizde!?bu kadar ağladılar yorulup uyurlar diye bekliyorum, yok lan.kıpkırmızı oldular sözlük.ne halt edeceğimi bilemez oldum artık.sen akıl fikir ver allahım.
Suan yaşadıklarım sanırım. Önce seversin ama korkarsın bir önceki vefasızı düşünürsun sonra bir kemik aynı yerden iki defa kırılmaz dersin kendine bir öz güven gelir, sanki sabahleyin cesaret hapı yutmuş gibi olursun. Ve olan olur tekrar seversin bütün umutlarını ona bağlarsın derken bok varmış gibi biter o zaman yarragiyediğinin alameti suan benim yediğim gibi.
tarkan'ın gitti gideli'sidir.
Adama koyar. Yerlerde süründürur.
bir sütyen demirinin çıkıp iki göğsünüzün arasına battığı ve ortam müsait olmadığı için düzeltemediğiniz an çektiğiniz acı kadar değildir.
mazi kere haksızmış aslında demektir...
lan yemişim aşk acını, sen hiç koşarken ayak parmağını sehpaya vurmadın galiba.
En fazla 3 yıl süren acı türü. Geçer geçer.
(En büyük aşkın acısı bile en fazla 3 yıl sürer. Bilimsel bir gerçektir.)
acilarin en beterine verilen addir. Olse oldu gitti dersin ama bu bir degil hergun olmek gibi birseydir. Tarifi imkansiz yasamak lazim.
ki acısı çekilir dert değil..*
geçmez. geçtiğini sanarsınız, an gelir, izi yeniden sızlamaya başlar.
biter elbet, hangi kış bahara ve yaza dönmemişki dünya var olduğundan beri. sonra bilmediğin şeyler, yaşamak, bir adım sonrasından habersiz olmakta güzel, beklemek daha da güzel... hani yanması var ya o içinin, bir dilberin kollarında söndürürken ateşini, o da neymiş yahu dediğin ateş. hani zaman zaman rüzgardan nem alan, hani yağmurun söndüremediği ateş... işte o, tadına doyulmaz olan.

sonra zaman geçer, elbet geçer, sen boğulurken saniyeler arasına ve ağlarken olur olmadık yere... sonra bir biber dolmasına,adını duyumuna aklına düşer, o da severdi dersin. sonra çıkarsın eyüp mezarlığına, zaro ağa'nın başucuna... 160 yıl yaşamış adam, vay be dersin, 160 yıl gam çekilir mi şu dünyada... haline şükredersin çünkü bilirsin o kadar yaşayamayacağını. bir fatiha okur uzaklaşırsın.

sonra mutlaka unutursun, bak dikeni yuttun bir kere, o içinden geçerken parçalayacak elbet, kan kusacaksın kızılcık şerbeti içtim demeyeceksin. aşk acısı yaşarken klişelerle işin olmayacak, sadece yaşayacaksın acını, beynin çatlarmışçasına dolu olacak, düşündükçe daha çok düşüneceksin, sonra bir bakmışsın ki gözünde baside inivermiş o birden.

sonra birileri çıkacak karşına, hiç sanmazdın değil mi onun gibi bakan iki gözü bir daha nerede bulurum diye, hani ona ağlardın ya hep. bulursun elbet bulursun... sonra ona yanmaya başlarsın... bitmez anlayacağın aşkın gam yükü.
yemek sosu olmadığı çok açıktır.

- sevgilim, bana bir aşk yap; acısız olsun.
boynunla yanağının birleştiği yerden ilham alsın...
allah kimseye vermesin tedavisi mümkün değil alkol anlık tedavisidir onuda içemiyorsanız durum vahim.
fenadır aşk acısı fena. alkol ile teselli etmek istersin ama olmaz çare. mesela ben ne yapıyorum ulan şu an. alkollü iken sözlüğe entry girmeler , yanlış. tamam gittim kib sçs bye.
yüreğinde bir yumruk vardır, sürekli hissedersin. zamanı sadece yaşansın ve geçsin diye akışına bırakırsın. sabahları onun görüntüsüyle uyanır, göğsünün içinde kabaran ağırlık sebebiyle yeniden uyuyamazsın. günler çevrende akar geçer, sen deniz feneri gibi sabit kalır, artık sadece içinden söyleyebildiğin aşk kelimelerini mırıldanır durursun.
ve uyusturur insanı. içinde oluşan boşluğu doldurur bir anda. ilk başta hiç bir şey yaptırmayan bu acı bir noktadan sonra belirsiz bir uyuşukluğa bırakır yerini. ona sahip olamamanın acısı çıldırtıcı bir sakinliğe dönüşür. fırtına öncesi sessizlik gibi. bilemezsin ne zaman patlayacağını ya da patlayınca neler olacağını. insanın mazoşist yapısı bu acıyı bırakmaz. sever insan bu acıyı çektiği en kötü acı olsa bile. çünkü her şeyden önce onun acısıdır. onun olan her şey gibi güzeldir.
herkesin yaşaması gereken duygudur ama tabi abartılmamakla birlikte.
bazen, yorar.
--spoiler--
aşkla ilgili ucuz melankoli, edebiyat yapan adamların siki yokmuş gibi geliyor lan hep. kimseyle birlikte olamıyolar, otuzbir çekemiyolar, taşaklarını stres topu yapmışlar böyle.. hep uzaktan uzaktan...

--spoiler--

o yüzden aşk acısına değinmek gibi bir durum söz konusu olmamalı. *