insanı büyüten şeylerin başında gelir. ne yana çekseniz o yana uzar, hatta siz çekmeseniz de hasret gibi, yol gibi, uzadıkça uzar. ta ki küllenen aşkın yerini bir başkası alana kadar.
Tedavisinin zor olduğu, ilacının sadece zaman olduğu bir aci şeklidir. Oluşan yaranın hiçbir zaman kapanmadığı en ufak hatırlatıcı olaylarda tekrar kanamaya başladığı acı şeklidir.
daha çok sigara, daha çok alkol, daha çok yalnızlık, daha çok baş ağrısı, daha çok hüzünlü şarkı ile tanımlanabilir.
içini acıtır, yakar. hele ki ona tekrar asla ulaşamayacağını biliyorsan insanı delirtir.
aşk acısı ölümden son bir elekro şok darbesiyle dünyaya geri dönmektir.aşk acısı bir nevi güzel bir uykuya dalmadan önceki son 13 saniyedir. aşk acısı tarantino olup güzel filmler çekmek, tanpınarın tasvir ettiği dünyada yaşamaktır. kutsal kitaplarrda tarif edilen cennete ilk adımı atmaktır aşk acısı. soğuk ve rüzgarlı bir uçurum kenarındaki sıcak barınaktır aşk acısı. aşk acısı insanın yaşama galip gelmesidir. ibrahim tatlıses'in istanbulu yenmesidir aşk acısı. aşk acısı 7 yıllık mapusluktan kurtulmaktır. aşk acısı isa'nın yeniden dirilerek yüzümüzü okşamasıdır. aşk acısı değişime inanmaktır. aşk acısı kendine güvenmektir, aşk acısı çekeni kimse aldatamaz, aldatılamayacak kadar güçlü olmaktır aşk acısı. yeniden kazanmaktır aşk acısı ve her şeyi istemektir. yarına inanmaktır ve şu an sabit dururken geleceğe fırlatılmaktır aşk acısı. sevgiye doymaktır aşk acısı sevgiye şükür edip sofradan kalkmaktır aynı zamanda kardeşi sevilmeye de. kulağındaki sevimsiz ağıtın dinmesidir aşk acısı huzurlu seslerin tekrar çınlamaya başlamasıdır. ama amına koyayım bu huzur bozulacaktır elbet ta ki yeni bir aşk gelene kadar işte.
Kalp ağrısıdır. Sevdiğiniz insanın kalbinizi yerinden söküp alması, gözünüzün önünde parçalamasıdır. Sizde bunu bildiğiniz halde ağrıyı çekmeye razısınızdır.
öldürmeyen, süründüren ölmekten beter eden acıdır. 'O'ndan başkası dindiremez, 'o'ndan başkası fayda etmez. Ve o ya gelmez ya da geldiğinde geç kalmıştır. ne kadar kaçsanız kalbinize kilit de vursanız, yakalanmayan yoktur.
en çok sabahları uyandığınızda ya da gece yatarken vurur... hayatta hiçbir şey yaşamaktan alıkoyamaz sizi ama o koyar..
gen dizilimi gibi.. ne biliyim parmak izi gibi , kişiye özel..
dünyadaki her bi insanın başka türlü yaşadığı duygu..
şu hale bak 151 sayfa yazılmış..
yani aşk meşk konuşan adamlardan hiç hazetmedim hayatım boyunca.. tanımlar yapanlardan yani.. sanki sen aşkı tanımlayınca kendi çapında aşık olduğunla bi ömür mutlu oluyosun ! öyle mi amına koyuyim öyle mi ? değil..
aşk tanımı filan eski sevgiliye şiirler şarkılar umrumda değil.. işin aslı hayatında kaç kere aşık oldun deseler ya da kaç kere gittin çat diye seni seviyorum dedin , kaç kere birinin dudaklarına yapıştın , sessiz kalma hakkımı kullanırım.. öyle de bi izoleyim bu konularda..
ama bi şeye çok üzülüyorum.. o kadar üzülüyorum ki , bugün üzüntümden okula gidemedim..
bi çocuk vardı.. sene 2006.. lise son.. öf nası aşığım allahım.. çocuk en yakın arkadaşımla çıkıyo.. kız onu sevdiğimi senelerdir biliyo.. nerden baksan boktan bi drum.. bi yandan öss bi yandan yabancı diploma.. bi yandan liseli olmanın verdiği eşantiyon durumlar filan..
bi gün eminönünden kadıköy vapuruna bindim.. vapurdayım , bi an şöyle arkadaşlardan uzaklaştım.. vapurun pervanelerine baktım.. dedim atsam kendimi şurdan pervaneler böyle kıysa beni , karnımdaki ağrı bi geçse..
benim aşık olmam da çok hoş.. millet duygusallaşır bişiler karalar.. ben oturup kendi vücudumdaki fiziksel değişimleri incelerdim.. bütün ömrün boyunca tıp okumak istersen böyle oluyo demek ki..
hep de bi ağrı olurdu gözlemlerim sonucu.. hasta , şiddetli batın ağrısıyla acile geldi..
böyle biri böbreklerim hizasında bi yumruk atsa arkamdan rahatlıcakmışım gibi gelirdi.. sanki yani boğazıma bişi kaçmış da , biri bi vursa okkalı ağzımdan çıkıcakmış gibi hissederdim..
sonraları , 2007de çocuğun en yakın arkadaşıyla aynı okula gittik.. yurttan uzak bi şehirde 2 yalnız.. bu arkadaş başlarda hiç yanaşmadı bana.. ben de ona.. kızgın bakışlar filan.. sonraları beraber yalnız kalmanın verdiği çaresizlikle birbirimize tutnduk.. bir bir anlatmaya başladı herşeyi..
her buluşmamızda , bugün ne öğrenicem diye telaşlandım.. her duyduğmu şey beni sarstı.. vay anasını o da mı beni seviyomuş , benden korkmuş mu , ohara onu sevdiğimi bilmiyo muymuş , o kıza sonra gerçekten aşık mı olmuş , tüh ya ayırlmazlar mı diyosun..
öyle böyle günler geçti.. sene hala 2007.. yaza girdik..
aradan geçmiş bi sene.. bende hala yorgunluk üzüntü ve korku mevcut.. ya her erkek en yakın arkadaşıma aşık olursa.. şimdi uzaktan bakınca diyorum o sene 2007 senesi yani , amıma koymuş..
acı 2006da yaşansa da , hani kazadan sonra şok anında bişi hissetmez ya insan öyle oldum.. gerçek ağrılar 2007de çıktı.. ağrıdı acıdı kanadı sonra her yaranın kaçınılmaz sonu gibi kabuk bağladı.. zaten kabuk bağlamasa ölür insan kanamadan..
neyse.. burası üzücü kısmı değil..
şimdi bi hafta önce bu çocuğun nişanlandığı haberini aldım.. kapalı bi hatunla.. babasının isteyeceği gibi..
hiç bişi hissetmedim.. hiç bişi.. kendimi zorladım.. geçen pazar paso filozoflar yolunda dolandım.. yağmur altında ağladım.. okulun satranç turnuvasındaki resmi açtım bişiler hissedr miyim diye bütün o zamanları düşündüm.. malak gibi ytıp düşündüm..
ulan dedim amma acılar çekmiştim.. ama di'li geçmiş zaman..
o acı , o zamanlar hissettiğim aynen ameliyat izi gibi kaldı bende.. hani birisi görse uzaktan sanır ki acıyo filan ama çoktan yağ tutmuş.. ister bastır ister çek o yarayı acımaz..
sonra acımamasına üzüldüm.. tek üzüldüğüm şey bu oldu..
o çocuktan sonra , biriyle sevgili oldum.. onla ayrılınca , ki geçen sene oluyo bu da , çok üzüldüm.. aman allahım rüyalarda görmeler etmeler.. tabii artık olgunum ya , çocuk için üzülmeler , onu analiz edip aşk acısına bi de allahın çocuğunun hayat kaygılarını eklemeler.. ağladım zırladım.. 3 ay sürdü..
şimdi gene turp gibiyim.. yani deminden beri sigaralar bitirdim.. ki ben sigara içmem.. masada bilgisayarın yanında portakal ve vokta şişesi duruyo.. ben alkolik değilim..
bu acı nereye gitti ? bu acı gitmişse çünkü , aşklarım da yalanmış.. ya da aşk alkol gibi uçucuymuş.. öyle miymiş ?
zorluyorum kendimi lan diyorum hefe , bak nasıl ağlamıştın, ezgiyi düşün , kadıköy çok acı veriyo diye üsküdar vapuruna binmeye başladığını düşün , sevdiğin tüm çocukları düşün , biri seni seviyorum deyip sen sessiz kalınca ertesi gün başkasıyla sevişmişti hani sen de durumu düzeltmek için ona yemek yapmıştın aramıştın da o sırada kızın çığlıkları gelmişti telefondan , nasıl da çökmüştün yurt koltuğuna.. nasıl bi diğerini saçları kıvırcık diye sadece aylarca düşlemiştin..
hani nerde bunlar ? ben yani sevdim.. şükretmem lazım ki sevildim de.. bi çocuk vardı mesela , her gün arabayla evin önüne gelirdi perde arkasından gölgemi izlerdi.. bi diğeri şehir dışında okumaya gitmişti de bana her gün mektup yazardı gider mng kargodan alırdım.. bi tanesi daha yeni yurdun önüne geldi sensiz ölürüm dedi..
nerdeler şimdi ? hepsiyle arkadaşız.. ya da çoğu evlendi gitti..
aşk acısı işte geçiyo gidiyo.. en unutulmaz adamlar , ilk seviştiğin kadın , asla unutmam onun yeri ayrı dediklerin , zamana direnemeden gidiyo..
insan aşk acısından ölmüyosa şayet , ölmüyo.. yaşıyo.. bi yanım eksik kaldılar onu hala arıyorumlar yalan.. gerçekten yalan..
insan bunu anlayınca işte , o zaman çektiği aşk acısından daha büyük bişi hissediyo : boşluk..
en büyük aşk acısı size diyim , en son çekilen aşkın acısıdır..
acılar , acı çektirenler unutulur.. kalırsa belki vampirli filmlerdeki gibi ölen vampirin tozu niyetine belki yorgunluk kalır.. en iyi ihtimalle onun vücudu yüzü gelir akla..
fakat dünyada en güçlü duygu dedikleri aşk bile geçer.. insan böyle bi canlı.. yani ben bile bigün ölücekken , anam babam olmayan biri için çektiğim acı ne kadar ölümsüz olabilir ki ?
bence aşk kimsenin bi bok bilmediği bi konu.. herkes boş boş konuşuyo..
bana göre ise , aşk en aktüel durum.. geçmişteki anılarda , gelecekteki planlarda değil.. tam olarak burda.. şu anda.. şu an aşıksanız aşıksınız.. değilseniz , geçmişle avutmayın kendinizi..
hani bi tek onunla olurdu ? hani onun o gülüşü bal rengi gözleri başka kimsesinde yoktu ? hani bi tek o elini öyle boynuna dolardı ? noldu.. kaç kişi geçti üstünden ?
lanet olası duygu. keşke hiç öle bir duygu olmasa. insan kalbinden söküp atamıyor siktiğimin aşkını da acısını da. aptallık yaptığını, deymiyeceğini, böyle şeylerin önemsiz olduğunu düşünse de yine de kalbinden atamadığı acı.
Sevdiklerimizin hayatına ya erken girer ya da geç kalırız. Sadece yanlış bir zaman aralığına denk gelmişizdir. yani doğru zamanı tutturamayız. bütün aşk acıları bundan doğar zaten.
insanın kumaşına nakış işler gibi işleyen acı. kumaşınız sağlamsa daha iyi ilişkiler çıkartabiliyorsunuz. eğer değilse param parça olmuş yamalı bir kumaş gibi pazarlanma ihtiyacı duyuyorsunuz.
o'nu hatırlatan her şeyden nefret etme sebebidir. ama, yüzünü, dokunuşlarını, kokusunu, gülüşünü, bakışını unutacağınızdan korkar gibi her şeyi ama her şeyi bıkmadan usanmadan kendi kendinize hatırlatmaktır. hatta bazen acıdan unuttuğunuzu sanırsınız, uğraşırsınız ama hayalinizde canlandıramazsınız aylarca, yıllarca baktığınız o yüzü. "o" tüm bunları bilir mi? kesinlikle yapayalnızsınız.