geçer ama deler de geçer. kevgir gibi olur kalbiniz bir süre sonra. hissedemez olursunuz ne aşkı, ne acıyı...
her aşk, yeni ve daha derin yaralar açar, eski yaraların kabuklarını da kaldırır beraberinde, kanatır inceden inceye yüreğinizi.
yıllar geçtikçe, sorarsınız "neden aşık olamıyorum?" diye. sebebi, bu yaralardır işte. ya, kanayacak yeri kalmamıştır kalbinizin, tamamı kabuk bağlamıştır, nasırlaşmıştır. ya da, sadece korkarsınız, tıpkı iğneden ve dişçiden korkan bir çocuk gibi. çünkü bilirsiniz; kanayacak, eski acılarla beraber toplanıp, katlana katlana çoğalacak acınız.
kendine acı çektirmek isteyen insanların bahanelerinden biridir.Normalde o kadar da sevmediği bir kişiyi,görmediğinde daha çok sevmek,onunla olmadığında ise daha çok üzülmektir.Bir uğraş arayan biz insanlar acı kelimesini de aşk ve ölümle nitelendiririz.
aşk acısı çeken insanları görünce mutlu olmaktır aşk acısı. başkalarının da acı çekmesi değil mutlu eden yalnız olmadığını bilmek bir an.
aşk acısı zaman geçtikçe artar. en ağır dönemi ise artık onu değil hayalini özlemeye başladığınız dönemdir. onunla gittiğiniz mekanlar acı verir, onun sevdiği tüm şeyler acı verir, küçücük bir hatıra kendinizi mutlu sandığınız bir sırada paramparça olmanıza sebep olur ve hiç olmadık yerlerde karşınıza çıkar. bazen gözyaşı olur, bazen dilinizde lanet ama acıttığı yer hep aynıdır. bazen bir başkasına sarılırsınız unutmak için ancak başka kollarda ona ağlarsınız. aşk acıtır, aşk yakar ve aşk öldürür bazen. bir daha hiç hissedemezsiniz. günler haftaları haftalar ayları ve aylar yılları kovalar olmaz bir türlü. aşk acısı anlatılmaz bir türlü. başlarsınız anlatmaya kelimeler yetmez bir yerden sonra. şimdi olduğu gibi. bu kadar şey yazdım da hala tadını anlatamadığım nice duyguları yaşatıyor ve yaşatacak da aşk acısı...
sessizliğin koynuna bırakmak kendini..
tüm varlığınla yokluğa akmak gibi.
sakin ve sözsüz bir müzik parçasının her notası gibi.
herkesin duygularında ve hiç kimsenin bedeninde
anlık düşünceler gibi
yer etmeye niyetim yok bu defa
kalıcı değilim asla
gitmek için giriyorum her akla
fazla kalmadan çekip gitmek var bir süre sonra
sessizlik yine
tertemiz günahsız ve her şeyden uzak
yokluk yine, varlığının aksini ispatlamak istercesine
her şey ama hiçbir şey
tükenmek mi bu sitem mi bilemiyorum
kaçışım ötekilerden değil kendimden gidiyorum
bedenimi terkedemesem de ruhumu siliyorum
sus ne olur
kal deme bir kez daha
bu sana ilk kanışım değil
çok kez uydum ben sana
her seferinde kaybettiklerimi geri almaya
yaklaştığımı sanıp daha da batmaya
çağırma beni artık, niyetsizim bu defa
duyuyor musun notaları
her dokunuş ayrı bir veda
ben gidiyorum bir kez daha
tek bir farkı var bu sefer
dönüş yok o zamanlara
ellerinin arasından kayıp gidişimi hisset
tertemiz su katreleri gibi
sen kirlettin ellerinle
ellerini yıkamak değil
suyu kirletmektin sen
kalbini yumuşatmak değil
sevmek için gelmiştim ben
ve geldiğim gibi gidiyorum senden
bakma sakın ardımdan çağırma beni
her şeyden daha yalanken benim tek doğrum gözlerin
masum kılmıyor bu kez seni
biliyorum incitiyor sözlerin
çok mu şaşırdın?
hadi inkar et benim değil senin de
kuran benken ruhunu taşıyan sensin o kelimelerin
işte bu yüzden o sözler senin
benim dilimden dökülen senin eserin
övün şimdi eserinle ben sessizce giderim
yaşanması gerekendir neticede herkes aşık olur ve aşkın eş anlamlısı binevi acıdır. her seferinde olmam denilsede aşık olunur acıda çekilir çaresi zamandır.
ilk etapta adama derinden vurur öyle bir vurur ki sarsar titretir kalbini göçertecek gibi olur yavaş yavaş etkisi geçer . Geçmez gibi gelir ama o yaranın da üzeri kabuk bağlar. Önemli olan o kabuğu kaşıyıp tekrar kanatmamaktir. Eğer bunu sürekli yaparsanız asla geçmeyecektir. Ilk etapta süründürecektir kaçış yoktur ama elbet acısı azalacaktır. Hatta zamanla o acı hoşunuza bile gitmeye başlar bildiğin melankolik olursun yani.
hani biberi yemeye başlarsın, ucu tatlıdır. biber de seviyorsun ya lokma lokma götürüyorsun, tam iştahla sonuna ısırık atacakken biberin tohumunun acı olduğunu fark edersin, acı olduğunu bilsen yakmayacak dilini bu kadar ama öyle bir yakıyor ki dilini, hatta vücudunu gözlerinden yaş geliyor ... su içiyorsun geçmiyor, tavsiyeler arka arkaya; süt iç, yoğurt ye, domates at ağzına ... hangisi geçirecek peki ? hiç birisi tabii ki. her biber yediğinde hatırlayacaksın o anı, " abi geçen bir biber yedim, imanım gevredi." diyeceksin. öyle ki; yaşlanınca biber yiyecek olsan, "nerede eski biberler, şimdikiler ne eskiler kadar güzel ne de o kadar acı." diye iç geçireceksin. ya peki aşk acısı ? bilenlere tekrar anlatmayacağım.
yaşarken ölümü tattıran acıdır kendisi. hiçbir şey insanı bu kadar üzemez, içini acıtamaz, yakamaz, yıkamaz hatta hayattan soğutamaz. hani klasik tabir anlatılamayacak bir şeydir, ancak yaşayarak anlaşılır ama tek dileğim bu iğrenç acıyı kimsenin tatmaması. bir durgunluk kaplar bedeni, gözler sürekli eski hatıralara dalar, beyin iflas etmiş ruh bedeni terketmiş kalp sızlamaktan yığılmış kalmış gibidir. ne yemek ne içmek hatta konuşmak bile gelmez içinden. hele bir de çok sevip başta karşılık bulup aylarca yıllarca onunla el ele, diz dize paylaştıysan aşkı sana artık olmuyor git dediğinde kurşun yemiş gibi olur o zavallı aşık bünye. her şey değersizleşir gözünde hayat bile. o kadar durgunlaşırsın ki sadece onunla ilgili hatıralar onun o güzel yüzü tatlı bakışları beyninde ve gözünün önünde dönmeye başlar. ölümü bile düşünür aşık bünye ama o bile çözüm değildir ki, zaten yaşarken ölümü tatmış durumdasındır, daha ötesi var mıdır? bence yoktur. ama bir umut olmalı hep insanın tutunacağı, belki geri gelir diye içten içe yandığı, ışığı aşık gözlerle yaralı bir kalple aradığı. kimbilir belki bir gün yine her şey eskisi gibi olacaktır ve baktığınızda içinizi parçalayan meleğimsi yüz yine omzunuza yaslanmış uykuya dalacaktır ve siz de sabah kadar uyumadan hayranlıkla onu izleyeceksinizdir koruyucu bir melek gibi. çok aşırı duygusal bir bünye olarak yaşanmışlıklar böyle düşüyor kalpten satırlara. ama ne kadar çabalarsanız çabalayın aşk acısını anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor. kimsenin bu insanı eriten acıyı çekmemesi dileğiyle. her şeyde çıkış yolu bulabilen insanoğlu, uğrunda öldüğü kişi gel demedikten sonra aşk acısıyla başbaşa kalmak zorundadır. bu dünyadaki belkide en büyük imtihandır. ey aşk; kaç aşığı kül ettin kaç gönülü kirlettin ama yine de her acıya rağmen vazgeçilmezsin der uyumaya gider bu bünye... aşk işte sayfalarca yazsanda anlatılamayan tek şey...
yaklaşık 3 aydır acı gözlerle ve mutsuzlukla etrafa bakmama sebep olan acı. dayanamıyorum artık beni bu kadar yaralamasına. giden gelmez bilirim ya, bunu bilmek ve kalbime her gün tekrar tekrar anlatmak beni o kadar yoruyor ki canımdan bezdim.
hayatım zaten düzensizdi, sen iyice içine edip gittin sevgili..!
daha sonra yaşanılacak ilişkilerde karşıdakine güvenmeyi zorlaştıran, insanı katılaştıran, akıllı düşünmeye sevk eden kişisel felaket. ölüm gibi bir şey hatta. kötü, çok kötü.