fuzuli aşkı anlatırken hep acıdan, elemden, ayrılıktan, yanmaktan, parçalanmaktan bahsediyordu. Aşk ayrılığının bir azap olduğunu söylüyor, sonra da azabın "a-z-b" kökünden türediğini, bununda "lezzet" demek olduğunu söylüyordu. Demek ki aşkın azabında bir lezzet vardı ve dertleri zevk edinmeyince aşkın tadı çıkmıyordu. *
aşk acısı denen şey hikaye aslında biri seni sevmicek sende verem ediceksin kendini saçmalık insan bunu isterse yaşar eğer acı çekmek istemiyorsa zerre umursamaz hiç kimse ama hiç kimse vazgeçilmez değil üzülmekte yersiz haliyle
genel olarak vize haftası iyice depreşen acıdır, özleminiz arttıkça acınızda artar peki sonunda ne mi olur? o geri dönmez ama sene sonunda bütün dersler ff olarak size döner.
Öyle bir acıdır ki acınızdna hüngür hüngür ağlayıp , geceleri yatağınızda ölmeyi dilersiniz. Ama somut bir şey değildir. Bütün içiniz yanar , acır. Tek çaresi zaman falan değildir , çaresi O'dur. Tenidir , kokusudur , elleri , gözleridir. Her şarkıda O'nu dinleyip , her filmde O'nu izlemektir. Aslında sadece O'na . Siz hayatın anlamını O'na yüklersiniz , O yoktur .
Allah kimseye vermesin dedirtecek , her acıdan daha üstün acı.
--spoiler--
Yara en çok avucunun içindeyse sana aittir ya hani; sıkarsın avucunu , canın yanar ama ,senden başka kimse bilmez neden acıdığını.
--spoiler-- *
karşıdaki insanı etkilemek adına devamlı taklit edilen bir acıdır... taklit edilmesi saçmalıktır. iki tarafta bilmesine rağmen bu sahtekarlığı, yinede kimse gerçekleri söylemek istemez... sahtesi bile bu denli güçlü bir acıdır işte. ama gerçek olanı öyle kolay kolay paylaşılmaz başkası ile...
birine aşk acısı çekesın desen beddua olur .
çekmeyesın desen en buyuk beddua olur.
tarıfı zor bır hıssıyat
acıyı çekerken bıle ,
tarıfsız hazlar alırsın.