acının üstünü kapatma yoluna gidilmemelidir. acıyı sonuna kadar yaşayacaksınız ki küllerinizden yeniden doğasınız. geçer demek inandırıcı olmaz ama zamanla içinizde oluşan o koca boşluk küçülmeye başlayacak ve yaşamsal faaliyetlerinizi sürdürmenizi engellemeyecek bir büyüklükte sabit kalacaktır. ayrıca çivi çiviyi söker deyimi -istisnalar kaideyi bozmamak koşuluyla- genellikle etkili çözümler sunmaktadır. lakin sonunda arapsaçına dönme ihtimali de vardır.
yaşamayı ciddiye alın!belki ağır hasta olursunuz belki sevdiğiniz bir yakınınızı kaybedersiniz ama yaşamı cidiye alın!olmuyorsa paranoyaya dönüşmüşse, bunu kimseye anlatmayın kendi içinizde yaşayarak güzelleştirin onu, başkalarına ne kadar çok anlatırsanız okadar çok acı çekersiniz.bilemedin şiir yazın, eğer nevraljiniz kuvvetliyse şair olma ihtimaliniz çok yüksektir!hayatınızdaki aşk ızdırabında mutlaka bunlardan birisi vardır ama hangisi bilmiyorum,hangisi makul gelirse artık daha fazla maydonoz olmayayım ben çekileyim.*
biliyorum hiç geçmicek sanıyorsun bu acının ama inan bana biraz ağladıktan, içtikten, yazdıktan, çıldırdıktan ve bir takım depresyon hapları kullandıktan sonra geçiyor. hatta tekrar dan aşık bile oluyorsun lan.
aşk imkansızlığı yaşama isteğidir bir o kadar uzak durmak gerek derken bile yaşarsınız o acıyı yalnız tek tavsiyem çivi çivi yi sökmez pişmanlıklar getirir ki kendinizde tamiri imkansız yaraların açılacağını garanti ediyorum. bu bir süreçtir aşkı yaşadığınız gibi acısınıda belli bir süre yaşamaya hazırlayın kendinizi çünkü hiç bir arkadaş hiç bir oyalayıcı unsur bu acıyı hafifletmiyor erteliyor sadece . bunu atlatma çabası sarfeden birinin yazısı olduğunuda göz ardı etmeyin.
allah yardımcınız olsun benim de tabi.
içinizdeki acıyı nakış nakış işleyecek bir hobi bulun.olumsuzu olumluya çevirmek,hala ayaktayımı kendi kendine ve etrafındakilere ispat üretmekten geçer.
(bkz: yere düşen yiğit değil yerden kalkan yiğittir.)
en yakın arkadaşınızı alıp bir kere sağlam için, sarhoş olun, içinizdekileri dökün tamamen. gerekirse gidin yüzleşin, içinizde ne kaldıysa söyleyin gitsin. sonra bir daha görüşmeyin, hayatınıza devam edin. gidenle gidilmez, ölenle ölünmez. geçmez zannettiğiniz bu acı da geçip gidecektir.
verebileceğim en genel tavsiye budur. eğer sadece benim kadar manyaksanız, benim kafamdaysanız, benim çözümümü deneyin. tabi benimle aynı kafada değilseniz işe yaramaz, üstteki çözüme itimat edin.
ben aşk acısı durumlarında sabaha kadar call of duty 4 modern warfare oynadım aga. o hararetle ne aşk acısı kalıyor ne bir şey. bir headshot çek; ne derdin kalır, ne tasan.. şimdi call of duty modern warfare 2'ye sardım, onu da deneyebilirsiniz.
kendinize daha çok önem verin, bir süre arkadaşlarınızla bol bol takılın, yalnız kalmayın yoksa o aklınıza gelir ve bir süre sonra yeni bir aşka yelken açın, unutmayın ki (bkz: çivi çiviyi söker).
aşk acısını bir nebze olsun dindirmek için daha önce bu duyguyu tecrübe etmiş ademoğlunun verdiği öğütler.
--spoiler--
Hayat böyledir. Çaresizlik ve tehlike anları vardır ki, o zaman çırpınmaya ve haykırmaya gelmez. Batar insan ve boğulur. Marifet o anları geçirmektir. Sonrası gittikçe kolaylaşır. Kadere teslim olmak lazımdır o anlarda. Bu acizlik değildir. Dikkat et sözüme: Bu dünyada ölümden başka hemen her şeyin çaresi vardır. *
--spoiler--
--spoiler--
Aşk engellere ve hücuma uğradıkça kuvvetlenen ihtirastır. Rakipsizdir, yenilmez... Aşk kendi saadetini bir başkasınınkine feda etmektir... Mârifet bize yâr olmayan sevgiliyi kalbimizin içinde öldürmek! işte en haklı, en mâsum, en kudretli ve en muhteşem cinayet. *
--spoiler--
acıyı çekmeye mahkumsundur ama zamanla kabuk bağlayacaktır.
aşk acısına şarkıların olan tetiklemesi güzide ses sanatçımız emel sayın tarafından bir parçayla özetlenmiştir ''seni şimdiye kadar çoktan unuturdum, ah bu şarkıların gözü kör olsun''