onu düşünmeyin, beraber çekildiğiniz resimlere bakmayın, slow müzik dinlemeyin. ona ne kızın ne özleyin. sevseydi, çok iyi olsaydı acı çekmenizi istemezdi zaten...
zaman zaman tarifi mümkün olmayan acılar çekilir aşk için, tabii ki bu bir süreçtir. ne kadar çabuk kurtulabilirsen, o kadar iyidir aslında. Benim fikrim, bu acıyı çevrende ve ailendeki güzellikleri düşünerek, gerçekten kendini onun yokluğunda da iyi hissedebilmeye ve güzel vakit geçirmeye zorlayarak hafifletmek mümkündür. sonunda hep aynı olmaz mı, aşk biter üzülür kohrolursun,kısa bir süre sonra üzüldüğüne üzülürsün...
sevgi, şefkat, paylaşım, cinsellik ve alışkanlık gibi güçlü nedenlere rağmen, sizin gibi sınırlı, zavallı ve basit kula bu kadar bağlanmamak ve sınırı aşmamak gerektiğini düşünün ve kendinize şu soruları sorun.
o kişi kendi saçını kaşını gözünü kendi mi dizayn etti yoksa bu güzellikleri geçici olarak taşıyan bir ayna mı? gerçekte hayran olduğunuz aslında o mu?
onun sizin üzerinizde ne kadar hakkı vardır?
siz hastalandığınızda size şifayı o mu veriyor? bedeninizde her an gerçekleşen miyarlarca işlemi aldığınız her nefesi ona mı borçlusunuz?
sizi yediren içiren gökten su indiren yerden yiyecek çıkartan anne karnında bile besleyen o mudur?
ölünce yanınızda o mu olacak? doğdunuzda yanında o mu vardı?
size gelen bir musibeti engelleyebilir bir güzelliği artırabilir mi?
nefsani sebeplerle sizden daha güzel daha yakışıklı daha istikbal vaadeden birini gördüğünde sizi unutmayacağından emin misiniz?
'süt emerdin gündüz gece, unuttun ya büyüyünce bu işte tıpkı öylece unutursun mihribanım' ve 'ağaca dayanma çürür kula dayanma ölür' sözleri sizce gerçekçi sözler değil midir?
bu acı sevgiden ziyade tutkunun, ihtirasın ve bir tür hastalığın sonucu mudur? eğer öyleyse sorun sizde olup her an için bir başkasıda size o acıyı yaşatamaz mı?
bütün bunlar kendini bir başka nesle aktarmaya programlanmış genlerin ve hormonların bir oyunumudur? eğer öyle değilse fizyolojik sebeplerle cinsel hayatınız ve arzularınız hiç olmamış olsaydı yine de bu kadar sever ve bağlanırmıydınız?
bu kadar basit mi sevgi, şefkat, paylaşım, var kardeşim diyorsanız üzerinizde muazzam hakkı olan anne babanıza veya en çok hakkı olan tanrıya bu kadar sevgi ve bağlılık besliyor musunuz?
bütün bunlara itirazınız var ve hala aşk acısından muzdaripseniz şu müziği sık sık dinleyin. bu müziği dinleyipte sırıtmamak maharet ister.
aşk acısı zamanla geçer. ben ki eski sevgilimin benden ayrılıp evlenmesi yüzünden bu acıyı çekmeye maruz bırakılmama rağmen geçen 2yıllık zamandan sonra evet yeniden doğmuş gibiyim. çok can yakar ama çekilmelidir bu acı. nasıl yaşandı ise aşk herşey iyi giderken bir problem yoksa bittikten sonra acısıda mutluluğu gibi doya doya yaşanmalıdır. bu acı çekme evresinde asla acıyı yada acı çektireni unutmak için gidip bir başkasıyla çıkılmamalıdır.
burada ne yazılırsa yazılsın, aşık olan insan yine içinden geldiği gibi davranmaya devam edecektir. ki zaten, onu aşk yapan da budur. yoksa, kendine ve öncelikle yüreğine söz geçirmek öyle kolay bir iş değildir ki... beynin aramak istemiyorum, aramamalıyım diye kendini istediği kadar şartlasın, kendini 2 dakika sonra onu ararken bulacaksın. bu böyledir. acı çekmekte bu işin diken kısmıdır...
özetle: hiç bir güzellik, kötü yanı olmadan; senin canını acıtmadan, ele geçmez.
enkazda kıpırdanıp, üzerindeki tozları silkeleyerek şöyle bir kalkmayı denedi küllerin arasından. tam sırtına gelmiş öyle büyük bir beton parçası wardı ki kollarındaki kasların yırtılırcasına zorlandığını hissetti, titreyerek oynattı yerinden beton parçasını ve savurdu üzerinden.
şöyle bir baktı etrafına yapmaya uğraştığı günlerce aylarca göz nuru ile emek harcayarak yarattığı mimari yerle yeksan olmuştu.dıştan gelecek saldırılara karşı tüm koruma sistemlerini düşünmüştü ama hiç düşünemedi böylesi büyük bir yıkımın içerden kendinden dediği birinden olacağını.
artık sırtındaki dik duruşu bile korumakta zorlanırken tekrar baştan başlama fikri litrelerce votkayı tek dikişte içmek gibi yakıyordu yemek borusunu.
toparlanmalıydı.
yapılacak çok işi vardı.
bunu bir başkası için tekrar yaparmıydı.
asla dedi. ama bu kendine söylediği ilk yalan değildi.