sevgi, şefkat, paylaşım, cinsellik ve alışkanlık gibi güçlü nedenlere rağmen, sizin gibi sınırlı, zavallı ve basit kula bu kadar bağlanmamak ve sınırı aşmamak gerektiğini düşünün ve kendinize şu soruları sorun.
o kişi kendi saçını kaşını gözünü kendi mi dizayn etti yoksa bu güzellikleri geçici olarak taşıyan bir ayna mı? gerçekte hayran olduğunuz aslında o mu?
onun sizin üzerinizde ne kadar hakkı vardır?
siz hastalandığınızda size şifayı o mu veriyor? bedeninizde her an gerçekleşen miyarlarca işlemi aldığınız her nefesi ona mı borçlusunuz?
sizi yediren içiren gökten su indiren yerden yiyecek çıkartan anne karnında bile besleyen o mudur?
ölünce yanınızda o mu olacak? doğdunuzda yanında o mu vardı?
size gelen bir musibeti engelleyebilir bir güzelliği artırabilir mi?
nefsani sebeplerle sizden daha güzel daha yakışıklı daha istikbal vaadeden birini gördüğünde sizi unutmayacağından emin misiniz?
'süt emerdin gündüz gece, unuttun ya büyüyünce bu işte tıpkı öylece unutursun mihribanım' ve 'ağaca dayanma çürür kula dayanma ölür' sözleri sizce gerçekçi sözler değil midir?
bu acı sevgiden ziyade tutkunun, ihtirasın ve bir tür hastalığın sonucu mudur? eğer öyleyse sorun sizde olup her an için bir başkasıda size o acıyı yaşatamaz mı?
bütün bunlar kendini bir başka nesle aktarmaya programlanmış genlerin ve hormonların bir oyunumudur? eğer öyle değilse fizyolojik sebeplerle cinsel hayatınız ve arzularınız hiç olmamış olsaydı yine de bu kadar sever ve bağlanırmıydınız?
bu kadar basit mi sevgi, şefkat, paylaşım, var kardeşim diyorsanız üzerinizde muazzam hakkı olan anne babanıza veya en çok hakkı olan tanrıya bu kadar sevgi ve bağlılık besliyor musunuz?
bütün bunlara itirazınız var ve hala aşk acısından muzdaripseniz şu müziği sık sık dinleyin. bu müziği dinleyipte sırıtmamak maharet ister.
zaman zaman tarifi mümkün olmayan acılar çekilir aşk için, tabii ki bu bir süreçtir. ne kadar çabuk kurtulabilirsen, o kadar iyidir aslında. Benim fikrim, bu acıyı çevrende ve ailendeki güzellikleri düşünerek, gerçekten kendini onun yokluğunda da iyi hissedebilmeye ve güzel vakit geçirmeye zorlayarak hafifletmek mümkündür. sonunda hep aynı olmaz mı, aşk biter üzülür kohrolursun,kısa bir süre sonra üzüldüğüne üzülürsün...
onu düşünmeyin, beraber çekildiğiniz resimlere bakmayın, slow müzik dinlemeyin. ona ne kızın ne özleyin. sevseydi, çok iyi olsaydı acı çekmenizi istemezdi zaten...
çivi çiviyi söker. onu unutturacak birisini derhal bulun. bununla beraber size aldığı tüm hediyeleri bir çırpıda çöpe gönderin. kıyamamazlık etmeyin. resimleri silin, yırtın. onu hatırlatacak ne varsa yok edin. eğer hala unutamıyorsanız yapacak bir şey yok. onla yaşamaya alışın. zaman onu da alıp götürecektir bir gün uzaklara.
yazılanlara baktığımda, çoğunlukla terk eden eski sevgiliye veya platonik aşklara ithafen yazılmış. bu bir tavsiye değil ama bunun acı çekmek olmadığını bilin. daha da kötüsü; sevgilinin ölmesi
(bkz: sezzo)
arabeskleştirmeyin hayatı. tadını çıkarın. sevdiğiniz kişi sizi sevmese bile hayatta olduğu için mutlu olun. öyle bir daha aşık olamam gibi boş düşüncelerle de boğulmayın. o kişiyi ilah gibi büyütüp de vah vah çok acılıyım diye gezinmeyin ortalıkta. sonra * o kişi sizi sevmiyor diye değil de o kişiye ulaşamıyorum, göremiyorum diye üzülürseniz o zaman o hayatınızı karartır işte. o yüzden bir şeylerin değerini bilin ve sevdiğiniz kişinin hayatta olmasından sebep mutlu olun.
+ aşk acısı için tavsiye ver aga ya
- hemen başkasını bul
+ sen öle mi yapmıştın?
- hayır o öle yapmıştı
+ ozaman hiç aşık olmamış ki?
- ?!!?!?!?!! doğru lan..