büyük yazar ve önemli bir aydın olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. lakin bir yudum insan'ın metin erksan'la ilgili olan bölümünde aziz nesin'in "metin erksan'ın yaratıcı yazarlığı engellenmelidir." gibi bir manifesto yayınladığı söylenmiştir. ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemem, doğruysa çok üzücü, yanlışsa adına iftira atılması çok üzücü.
bu ülkenin yüzde altmışı aptaldır diyerek enteresan bir tespitte bulunmuş yazar kişisi.
Bu cümle ile ilgili şunu söylemek isterim bazen ne diyo la bu gavat desemde. Adam haklı beyler. Malesef bu ülkenin yüzde altmşından fazlası aptal. Bunu sadece siyasi bir tespit olarak görmeyelim. Bu ülkede yaşayan insanların çoğunluğu sosyo - kültürel açıdan aptaldır.
Demek yazamadan,
Demek okuyamadan,
Demek konuşamadan,
Hem de ölmeden yaşanabilirmiş
Ama sevmeden yaşanamıyor üç gülüm.
Bir ölüyle bir canlı
Bir bedeni bölüştük
Sağ yanım ölmüş
Sol yanım capcanlı
--
Demek yazamadan
Demek okuyamadan
Demek konuşamadan
Ama düşünebildiğim için seni yaşıyorum
Yaşayabildiğim için sevmiyorum
Sevdiğim için yaşıyorum
Bir kolum bir elim bir bacağım ve dilim tutmuyor
Öyle bir sevgi var ki içimde
O beni hala diri tutuyor
Yazamasam da okuyamasam da konuşamasam da
Seviyorum seni üç gülüm
Sevdikçe yaşıyor yaşadıkça seviyorum.
Seziyorum ki kaçacaksın,
Yalvaramam koşamam, ama sesini bırak bende.
Biliyorum ki kopacaksın,
Tutamam saçlarından ama kokunu bırak bende
Anlıyorum ki ayrılacaksın,
Çok yıkkınım, yıkılamam ama rengini bırak bende
Duyumsuyorum ki yiteceksin,
en büyük acım olacak ama ısını bırak bende.
Ayrımsıyorum ki unutacaksın,
Acı kurşun bir okyanus ama tadını bırak bende.
Nasıl olsa gideceksin,
Hakkım yok durdurmaya ama kendini bırak bende.
her secimden sonra facebook ergenlerince hortlatilan yazar. tabi her secim sonrasi turk halkinin salaklik orani iktidarin aldigi oyla degistiriyorlar. (bkz: yamulmuyorsam aziz nesin idi)
taa 50'lerde "100 bin kişilik stad yetmez, tüm istanbul stadyum yapılsa ve çevresi tribüne çevrilse daha doğru olur" diyen insandır. gol kralı 1957'de yayınlanmış. sene 2013, 56 yıldır türk halkında en ufak değişiklik yok. "belhanda geldi mi, drogba gitti mi, şınayder sikertir mi sokartır mı? aman alex mi geri gelecek, aman kim ne edecek?"
icişleri bakanlığında tmbb darbeleri araştırma komisyonuna gonderilen raporda aziz nesinin madımak'tan kurtarildigi sonrasında o gunun refah partili belediye meclis üyesi cafer erçakmak tarafindan saldiriya uğradığı ortaya çıkmıştır.
bu ülkede gelmiş geçmiş en demokrat, inançlara en saygılı ateisttir.
milletin türbandan fellik fellik kaçtığı dönemde bu adam savunuyordu insanların inançlarının gerektirdiği gibi giyinme özgürlüklerinin olmasını.
alın dinleyin.
hatta meşhur bir sözü vardır mustafa kemal'le alakalı;
--spoiler--
hiçbir gerçek müslüman atatürk'ü sevmez,seviyorsa ya ahmaktır ya sahtekardır.
--spoiler--
kim ne derse desin, neye inanıyorsa ya da inanmıyorsa bana ne bundan.
hayat görüşlerimiz bir olmasa da kitapları her daim kütüphanemde yer aldı.
o bir demokrattı. kimse onun gibi de olamaz.
allah rahmet etsin kendisine.
Şimdiki çocuklar harika isimli kitabını okuyarak tanıştığım bir yazar.
Gırgır dergisi mi okuyorum, kitap mı okuyorum anlamamıştım ama kitabı elimden hiç düşürmeden iki günde bitirmiştim.
Kitabın adındaki şimdiki çocuklar ise sene 2013'ün çocukları değil elbette. internet daha yoktu sanırsam o zamanlar.
yıllar önce ölmüş eşek (Kurttan korkusu olmayan Ölmüş Eşek'in Tahtalıköy'den yeryüzündeki arkadaşı Eşekarısı'na yazdığı mektuplar) isimli mizah kitabıyla tanıdığım,sonra zübükle daha bir sevdiğim, aradan geçen yıllarda her fırsat bulduğumda kitaplarını alıp okuduğum, en son aydınlık yol ismi kitabını okuduğumda 50 li yılların türkiyesiyle günümüz arasında ne kadar çok paralellik olduğunu bir daha gördüğüm, şiirleriyle yazınlarıyla beni benden alan usta yazar.
maalesef artık çoğunlukla yazdıklarıyla değil neye nasıl inandığı, kime aptal kime akıllı dediği gibi konularla anılıyor.
hangi görüşten olursanız olun, nesinin yapmış olduğu tahlillerde ne kadar tarafsız olduğunu kendiniz de göreceksiniz. eğer hayır bunlar türkiyede olmaz dediğiniz bir yazısı, kitabı varsa paylaşmanızı özellikle rica ederim.
öte yandan aldığınız her bir kitapla nesin köyündeki çocukların gelişimine de katkıda bulunursunuz. sırf bu bile kitaplarını alınası yapar.
ilk tanıdığım yazardı. daha okumaya bile bilmezdim. her şeyi yazabilen ve okutturan adamdır. hem güldürüp hem düşündürür derler ya onun için, bunu hiç kasmadan, yormadan yapar. bak burada çok ağır eleştiri yapıyorum dikkat et demez. Yaşar ne yaşar ne yaşamaz kitabı baş yapıttır. Dünyanın her yerinde yaratıcı yazarlık derslerinde okutulmalıdır. bir de çok iyi şiir yazar ya:
Türk mizah, kısa öykü, tiyatro ve şiir yazarı. (20 Aralık 1915; Heybeliada, istanbul 6 Temmuz 1995;, Alaçatı, Çeşme). Asıl adı Mehmet Nusret Nesindir. Yoksul büyüdü. Kuleli Askerî Lisesinde (1935) ve Harp Okulunda (1937) öğrenim gördü; 1944 te askerlikten ayrıldıktan sonra, gazeteciliğe başladı.
Memlekette okunması gereken yazarlar arasındadır, belkide ilk önce o okunmalıdır kendimizi anlamak için, öz eleştiri için.
Aziz nesinin Vasiyeti,
"vasiyetimi düşünüyorum. ne diye bugüne dek vasiyetimi yazmadım? çok öncelerden yazmalıydım. zaman zaman da tasarlıyordum. ölümün hiç gelemeyeceği uzaklarda olduğunu sanıyordum da ondan yazmadım. (...)
o denli çok yapılmamış, yarıda kalmış işlerim var ki... dünyaya borçlu ölüyorum. (...)
vasiyetimi yazmadan ölürsem, ki öyle görünüyor, kadınlarım için yazdıklarım, onların mektupları, fotoğraflarımız, benim notlarım... sevdiğim, çok sevdiğim, beni sevdiklerine inandığım kadınlarım... beni düş kırıklıklarına uğratanlar... beni seviyormuş gibi görünenler... kitaplığımda ayrı dolaplarda dosyalar içinde duruyor bütün o sevi belgeleri... ne çok, ne çok... onlar benim en değerli zenginliklerim: ihanete uğramışlıklarım, aldatılmalarım, acılarım, inandıklarım, sevgilerim, yürek çarpıntılarım, bulut oluşum, yağmur oluşum, yel oluşum...
bu dosyaların hiçbiri ölümümden sonra benden geriye kalmamalı.
ah, bunları vasiyetimi yazıp belirtmeliydim. dosyaların kimileri hangi kadınım içinse ona geri verilecekti ya da adresine postalanacaktı. pek çoğu da yakılacak. hele üç kadınım var ki onlara değin bütün belgeleri, eski yapı bir küçük sandığa koyup kendilerine gönderilmesini istiyordum, sedef işli ya da kakmalı, oymalı, işlemeli güzel sandıklar... yazacaktım bütün bunları vasiyetime...
o dosyalarda kurutulmuş çiçekler, yapraklar var; şiirlerimin hammaddeleri var; kağıt peçetelere yazılmış notlar var; tiyatro biletleri, konser çağrılıkları... birçoğu yakılacak.
bütün bu dosyalardan romanlar, oyunlar, anılar çıkacaktı. daha önce kendim yakamazdım bunun için... kıyamazdım da yakmaya... kendimi yakmak gibi olurdu bu... onlar canlıymış, benim canımdan parçalarmış gibi geliyor bana..."
-sen hiç bi bok bilmiyosun, ama hiç bir bok bilmediğini de bilmiyosun.
-Ne ölünün arkasından konuşulur, ne de gidenin. Çünkü ha olmuştur, ha gitmiştir kalan için.
--spoiler--
beyoğlu'nda aziz nesin'e kitap imzalatmıştım o yaz.
(ertesi sene kadıköy'de yine imza günü vardı. sıraya girdim ve kitabı uzattım. adımı sordu, ben de "geçen sene de imzalatmıştım unuttunuz mu?" diye espri yaptım.
üstad "nasıl hatırlayayım, yüzlerce kişiye kitap imzalıyorum her sene?!!?" cevabıyla esprimi anlamadığını göstermişti. sanırım türkler'in %60'ının aptal olduğuna bu olay üzerine karar vermişti
--spoiler--