--spoiler--
Sevmezler Aziz Nesin'i. Bugün en dinci geçinenler üç kuruş para için kul köpek olurken, Aziz Nesin herşeyini halkın çocuklarına bıraktı.
--spoiler--
aramızdan ayrılışının 17. yılında beynimize bir ok gibi giren aydınlık sözlerini bir kez daha kendi ağzından duyalım. 2 dakikada bütün bir türkiye gerçeğini ifade etmek için aziz nesin mi olmak gerekir ne?
aşagıda söylemden de anlaşıldığı gibi birincisi aptal diye bahsedilen kesim chp lilerden oluşan kesindir ki bunlara türk milleti demek vicdansızlıktır, nerde kripto ararsan gizli dinli gizli meshepli ararsan ordadır, sen necisin dediginde horasandan gelmiş türkmenim der sana, ayrıca % 60 demekte bundan dolayı yanlıştır zira chp dedigin %30 u bile bulmaz, bu aşagılık pislik adamın kitabını bir müslüman ın alıp para verip okuması mümkün mü?
boktu zaten koktu, sivas ta ergenekon la yaptıgı işbirligi ile topluma bir kama saplayıp geberdi gitti, "gebermek" kendisinin kendisi için kullanduğı bir tabirdir, dünyayı kirletiyordu, onsuz dünya daha temiz.
--spoiler--
"siz türk milletinin yüzde 60'ına aptal diyemezsiniz, onlar sizin kitaplarınızı alıp sizi tirilyoner yaptı" diyen aydına!, "zaten bu yüzen aptallar, kendilerine aptal diyen birini zengin yapıyorlar" cevabını veren yazar.
--spoiler--
%98 i müslüman olan bir ülkede selman rüşdi nin şeytan ayetleri adlı provokasyon kokan kitabını aydınlık gazetesinde tefrika etmesi sivas olayları ve madımak otelinin yakılma sürecinin fitilini ateşlemiştir. necip türk milletinin% 60 ı aptaldır diyebilecek cüreti kendinde görebilmiş ama bu yakıştırmayı en fazla kendisi hakeden provokasyoncudur.
yaptığı provokatif şeyler olmuştu ama onun bunları provokatif amaçlı "pislik olsun" veya "ipnelik olsun" diye yaptığını düşünmüyorum, tamamen öyle inandığı için yaptığına eminim. "nereden eminsin la" diyenlere de "biliyoruz da konuşuyoruz" derim soran olursa...
ulusalcı/chp tayfası hiç kasmasın, onların cenahta birisi değildi, ayrıca öyle aydınlık olsun vs. diye kasan da bir yazar değildi, yazmak onun bir şekilde doğal yaptığı bir işti. Yaptığı gözlemler hikayelerinde öylesine derinliklidir ki insan şaşırır.
1950-60lar türkiyesinin ikiyüzlü kentlisi, kurnaz köylüsü bir şekilde hikayelerinde belirir ve o zamanlardan başlayan sosyal çöküntüyü, hikayelerini okuyanlar görebilirler.
inandığı hayatı yaşadı, inandığı gibi öldü. her ne kadar ateist idiyse de allah rahmet eylesin...
1965 senesiydi. işe gireli henüz iki hafta olmuştu. Bir genel müdürlükte, özel kalem müdürünün yardımcısıydım. Bayrama on gün kala, müdürüm hastalandı ve rapor aldı. Ertesi gün, genel müdür, beni odasına çağırdı.
Buyrun efendim.
Tebrik kartları hazır mı evladım?
Hangi tebrik kartları efendim?
Eyvahlar olsun, Şükrü sana söylemedi mi? Bayram geldi, tebrik kartı göndermeli. Şimdiye çoktan postaya vermiş olmamız gerekirdi.
Hiç haberim olmadı efendim
Hemen, hemen hemen ! Yarına istiyorum üç bin adet kartı sabaha kadar yaz ve postaya ver.
Emredersiniz efendim! dedim ve odadan çıktım. Ancak üç bin adet bayram tebrik kartını tek tek nasıl yazacağım
Genel müdür, kartların çini mürekkeple ve güzel bir yazıyla yazılmasını isterdi. Üç bin adet kartın iki bin tanesi makamca kendinden aşağıda olanlara şu şekilde yazacaktım:
Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.
Kalan bin tanesi de, daha üst makamdakilere:
Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim. şeklinde yazılacaktı
Hiç vakit geçirmeden masamın başına geçip kolları sıvadım. Önümde davetiyelerden oluşan irili ufaklı pek çok dağ duruyordu. Ben mesaim bitiyor, az sonra çıkar evime giderim derken, sabaha kadar burada kalıp üçbin kartı yazmak zorunda kaldım. Sızlanmanın faydası yok, işe başlayım:
Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.
Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.
5,10,20,50,100, 750,875. Yazıyorum yazıyorum bitmiyor! Vakit gece yarısını
geçti gitti bana öyle bir sıkıntı bastı ki, tarif edemem.
Yazıyorum, yazıyorum, yazıyorum.. bitmiyor.
En nihayetinde alt makam kartları bitti. Ama ben de bittim. Şafak sökmek üzereydi. işi biten kartları masamın üzerinden alıp başka bir yere koydum.
Ama önümde hâlâ bin adetlik bir kart yığını durmaktaydı. Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederime başladım..
Durmadan yazıyordum. Göz kapaklarIm öyle ağırlaşmıştı ki, gözlerimi açık tutmam her bir karttan sonra daha da zor bir hale gelmişti. Resmen işkence çekiyordum.
125,279,400, 689. yazdım yazdım yazdım. Bir vakit sonra, artık ben kaleme değil o bana hakim olmaya başladı. Ama hâlâ yazıyordum:
Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim.
Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim.
Niyaz ederim başarılı günler sizinle eşinizin bayramını kutlarken...
Kutlarken eşinizin bayramını saygıyla sıhhatli günler diler Niyazi ile beraber ederim...
Niyazi ile birlikte sizin ve eşinizin bayramını kutlarken ayrıca sıhhatle ederim...
Önce bayramınızı eder, sonra eşinizle Niyazi'ye başarılı günler dilerim...
Sizin de eşinizin de Niyazi'nin de bayramını saygıyla eder, sıhhat dilerim..
Sıhhatli eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, Niyazi'ye başarılar diler aynı zamanda ederim...
Bayramınıza etmeden önce eşinizi saygıyla kutlar Niyazi'nin gözlerinden öperim...
Sizin de, eşinizin de, Niyazi'nin de, bayramını da, tatilini de, gelmişini de, geçmişini de.. saygıyla ederim...
Sabah tam mesai saatinde, gözlerim kan çanağı bir halde kartları yetiştirdim.. Genel müdür bir-ikisine şöyle bir baktı:
Aferin dedi. Bitirmen iyi olmuş. Hemen postalayın!
Hemen postaladık.
Üç gün sonra da önce bizim genel müdürü, ardından bendenizi postaladılar.
"Yarın öbür gün bu dinciler iktidara gelip, imam hatip'ten yetiştirdiği talebeleri yargıç, avukat, hekim, mühendis, belediye reisi gibi devletin her koluna atayıp, en son bu talebeleri harbiye'ye sokarak orduyu ele geçirip devleti kuşatacaklar. ama şu an bunun kimse farkında değil."
--spoiler--
"Bir müslümanın laik olması olanaksızdır. müslümansa laik değildir, laikse müslüman değildir." (6 ocak 1969 - Günaydın gazetesi)
--spoiler--
dar görüşlü olmakla suçladığı insanlardan görece geniş görüşlü olmuş ancak verdiği % 60 lık aptal oranının içinde olmaktan kurtulduğunu kanıtlar herhangi bir şey söylememiş veya yapmamıştır. afilli lafların insanı.
taraf olmanın hazzını, mantıklı ve objektif olmaya yeğ tutmuştur.
kitabımı sana adamak istedim
gözlerine baktım
gözlerin yok
öpmek istedim
yüzüne baktım
yüzün yok
tutmak istedim elini
elin yok
ısıt sözlerimi yüreğe işleyen kulakların yok
anlat, bana bişey anlat
dilin yok
haydi yanyana yanın yok
kitabımı sana adamak istedim
adın yok
güvercin getirdi şiirimi geriye
bu dünyada anlattığın kadın yok.
vakti zamanında kendisi, california üniversitesinin ülkemizdeki kitap temsilcisiydi. türkiyede hangi kitap çıkarsa, onun bir kopyasını california'ya yollardı kendisi.