türkiye halkının yüzde 60'ı aptaldır sözünü her fırsatta gericiler koz olarak kullanır. ama olayın hikayesi şu şekildedir.
--spoiler--
- türk toplumunun mizaha olan ilgisi sizce zekasından mi ileri geliyor?
- ne zekası? bu milletin yüzde doksan biri 82 anayasası'na evet demiştir. geriye kalıyor yüzde dokuz. hadi biraz iyimser olalım, ama yüzde altmışı aptal bir milletiz.
bu cevaptan sonra rahmetli mahkemeye verilmiştir, "yapmayın, etmeyin. eğer mahkemeyi ben kazanırsam sizin aptallığınız mahkeme kararı ile tescillenmiş olur" dediyse de alıngan insanlarımıza söz dinletememiş, mahkemeye verilmiş ve sonuçta da mahkemeyi kazanmıştır.
--spoiler--
o. pamuk : abi biz günde 2 paket sigara 20 bardak çay içiyoruz ya!
a. nesin : e içiyoruz orhan, bırakalım mı diyecen yoksa?
o. pamuk : yok abi..ben günde 3-5 tane sigarayla yetinebilen insanları anlamıyorum, biz de mi bir tuhaflık var?
a. nesin : boşver orhan.. onlar tutkusuz insanlar!
sen yoksun.
boşuna yağıyor yağmur.
birlikte ıslanmayacağız ki.
boşuna bu nehir.
çırpınıp pırpırlanması.
kıyısında oturup göremeyeceğiz ki.
uzar uzar gider.
boşuna yorulur yollar.
birlikte yürüyemeyeceğiz ki.
özlemlerde ayrılıklar da boşuna
öyle uzaklardayız.
birlikte ağlayamayacağız ki
seviyorum seni boşuna.
boşuna yaşıyorum
yaşamı bölüşemiyeceğiz ki.
annesiyle ilgili şu yazısı iç yakar;
annemle ilgili bir anımı bir de annemin fotoğrafını istemişsiniz.
annemin hiç fotoğrafı yoktu.
1926 yılında yirmi altı yaşındayken veremden ölen annem bütün yaşamında resim çektirmedi. çünkü o zaman bizim ortamımızda - yeni kuşaklar pek şaşacaklar belki de - resim çektirmek günah sayılırdı. yalnız, askerlik gibi resmi işleri için erkekler vesikalık resim çektirirlerdi.
annem ölüm döşeğindeyken ben okuduğum yatılı okuldan çoktan kaçmıştım; ama bunu annem de babam da bilmiyordu.
ölümünden üç gün öncesinden, beni annemin yanına sokmuyorlardı. ölümünden bir gün önceydi. annemin yattığı odanın kapısından içeride konuşulanları dinliyordum. annemin şu sözlerini duydum;
"oğlum yatılı okulda ya, artık gözlerim açık gitmeyeceğim.."
oysa ben bir okul kaçağıydım. parasız yatılı okuldan kaçmıştım.
annemin bu sözlerini duyunca, ağlayarak evden çıktım. o zaman on bir yaşındaydım.
ertesi gün de annem öldü, sesi hep kulağımdaydı.
"oğlum yatılı okulda ya, artık gözlerim açık gitmeyeceğim.."
okumamın tek nedeni annemin bu sözleriydi. bütün hayatımda annemin duyabildiğim bu sözleri kulağımdan hiç eksilmedi. hep onun bu sözlerini düşündüm. yalnız bunun için okudum, okula gitmenin yollarını aradım. onun sözleri beni kamçıladı. yoksa, okul kaçkını on bir yaşındaki ben, bir daha hiç okula gidecek değildim. beni okula göndermeye zorlayacak kimse de yoktu, yoksulduk.
bugünkü kişiliğimi anneme, özellikle annemin duyduğum son sözlerine borçluyum.
"aziz ağabey, konsolos bey ve birkaç arkadaşımız bir mekanda oturmaya gitmiştik. mekan, o gün nişan olduğu için dışardan gelenlere kapalıydı ama konsolos sayesinde bir masaya oturabildik. nişan sırasında kızın ya da oğlanın babası, bu nişanın önem ve ehemmiyetinden bahseden konuşmasından sonra aziz bey'in yanına geldi. biz dostu falan sandık. adam oldukça kederli bir şekilde başını öne eğmiş, aziz bey sırtını sıvazlıyordu. hatta ağlamaya bile başladı. adam gittikten sonra öğrendik olanları. meğerse adam polismiş ve ilk tutuklayan polislerin arasındaymış. dahası bir de tokat atmış ustama. masada da, "affet beni beyim" demiş."
insanlar gider şarkıları kalır,
Şarkılar var uzun,
Yüzyıllar dolanır..
Şarkılar var kısa,
Söylendiği yerde kalır..
Şarkılar var benim şarkılarım,
Söyletmezler içimde kalır.
aziz nesin
hocam sana geldim içimi dökmeye sen öldün ama hala türkler aynı türk hocam. van da bi deprem oluyor " la bi teknoloji varmış onla yapmışlar" felan bile diyolar hocam. istanbulu izmiri ankarayı değilde hani pkk yı destekliyor bu amerikalılar israiler dedikleri eski ermeni şimdiki kürt şehri vanı vurmuşlar hocam . madem böyle makinaları var niye ankaranın altını üstüne geritmiyolar be hocam veya irani hergün deprem kar fırtına ile sikmiyolar he hocam niye.
kürtler hep baskı görmüştür zulüm görmüştür demişti bir söyleşisinde.tamam atatürkçüydü çaüdaşdı vb ama bir attila ilhan değildir entellektüel seviye olarak.
--spoiler--
üşümek varsa bu sıcağın yokluğudur, karanlık varsa işığın yokluğu. eğer her yer karanlık ve sen üşüyorsan işte bu o'nun yokluğu.
--spoiler--
türk milletini çok iyi tanıyan, keskin gözlemciliğiyle milletimizin absürd yönlerini çok iyi keşfetmiş ve bunları mizahla bütünleştirerek sunmuş olan çok iyi bir yazar. aynı zamanda nesin vakfının kurucusudur. yardımseverlikte ve mizahta 1 numara olan adam.
anlaşılamamış haklı türk büyüğü. dini inancı şeyimde değil istediğine inanabilir, herkesin dini kendine tesbitinde ie haklı maalesef bizim halkımız kendini düzeni seviyor bırakalım düzülsünler aziz abi.
şöyle cevap verir:
1934 yılında soyadı kanunu çıktı.
herkes kendi soyadını kendisi seçtiği için,
insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı.
dünyanın en cimrileri 'eli açık',
dünyanın en korkakları 'yürekli',
dünyanın en tembelleri 'çalışkan' gibi soyadları aldılar!
kendime nesin soyadını aldım.
herkes, nesin? diye çağırdıkça,
ne olduğumu düşünüp, hatırlamam için.
alıntıdır.