aydın , ilerici , zeki , mantıklı , insancıl , aykırı , tecrit , yazar , senarist , vakıf kurucusu , laik , osmanlının son dönemlerinde ileri gelen bir imamın oğlu , ateist ve madımak oteli denince ilk aklıma gelen isim ; aziz nesin .
bu milletin %60 ı salaktır diyerek çok büyük hata yapmış yazar %90 diyecekti. hatta bütün dünyanın %90 ı salaktır.
mükemmel kitapları olan tam bir aydın yazar.
ya zamanından çok erken gelirim
dünyaya geldiğim gibi
ya zamanından çok geç
seni bu yaşta sevdiğim gibi
mutluluğa hep geç kalırım
hep erken giderim mutsuzluğa
ya her şey bimiştir çoktan
ya hiçbir şey başlamamış
öyle bir zamanına geldim ki yaşamın
ölüme erken sevgiye geç
yine gecikmişim sevgilim bağışla
seviye on ölüme beş kala...
Seziyorum ki kaçacaksın..
Yalvaramam koşamam
Ama sesini bırak bende
Biliyorum ki kopacaksın
Tutamam saçlarından
Ama kokunu bırak bende
Anlıyorum ki ayrılacaksın
Cok yıkkınım yıkılamam
Ama rengini bırak bende
Duyumsuyorum ki yiteceksin
En büyük acım olacak
Ama ısını bırak bende
Ayrımsıyorum ki unutacaksın
Acı kurşun bir okyanus
Ama tadını bırak bende
Nasıl olsa gideceksin
Hakkım yok durdurmaya
Ama kendini bırak bende!
Uslanma hiç hep deli kal
Büyüme sakın çocuk kal
Es deli deli böyle kal
Son harmanında sevdanın
Tüken toz toz savrula kal
Suçüstü bulmalı ölüm
Ölürken de sevdalı kal...
bu memlekette islamiyet aleyhinde pek yazı yazılmaz. islam düşmanları da bu tür insanları, bokunda boncuk bulmuş misali
kucaklar, öper bağrına basarlar. okurlar mı? derseniz, zannetmem.
-edebi olarak hangi tarzı benimsiyorsunuz?
-atatürkçüyüm,laikim.
bu tür bir yazar çeşidi sadece bizim ülkemizde hayat bulur nedense. sebebi bellidir.
"sizin memlekette eşek yok mu" adlı kitabını gülmekten yarıla yarıla okuduğum yazardır, akıcı ve sade bir anlatım tarzı ve iyi bir mizah yeteneği vardır.
Daima işine gelmeyenin ilgilenmeyeceğini iteleneceğini sandığım ama başbakanımızın güzide konuşmasında 'Ey Türk Faşisti!"ni değiştirerek ve eksilterek kullanmasıyla söylediklerinin silinmeye çalışıldığı aşikar olan yazar.Ey Türk Faşisti dönemin Chp'sine söylediği doğrudur ama daha çok basına yapılan sansürü kınamıştır.Bugünün köşe yazarları neden her gün yazı yazıyor zihniyetine de atıfta bulunan bu söylemin onlarca söylenmesi içime işlemiş,söylemlerinin çarpıtılmamasını istediğim yazar.
Bahsedilen yazıyı aktarıyorum;
Birinci vazifen Türk matbaalarını yıkmak, makineleri ısırmak, demirleri dişleyip duvarlara saldırmaktır.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli, gazeteleri çamurlara serip üzerinde ağzın köpürünceye kadar tepinmektir. Bu temel partinin hazinesidir.
Bir gün nümayiş yapmak için emir alırsan, bütün polisleri yanıbaşında bulacaksın.
Meydanlarda, kitaplarını yaktığın, namuslu insanlar, bütün dünyada eşi emsali görülmemiş şekilde işkenceye tabi tutulabilir. Emniyet müdürlüğümüzde dövülebilir. Demir Ahmet tarafından sövülebilir. Bütün malları mülkleri zaptedilmiş matbaaları yıkılmış, gazeteleri kapatılmış, evleri tarumar edilmiş, çoluk çocuğu dağıtılmış, haneleri işgal, kendileri perişan edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim
olmak üzere Amerika’dan borç dahi alınabilir. Hatta bu borç alınan paralar ziyafetlerde yenilebilir.
Ey faşist yumurcakları! işte bu ahval ve şerait içinde dahi bütün bu yapılanları kafi görmeden, vazifen matbaaları yıkmak, makineleri ısırmak, namuslu vatanperverleri parçalamaktır. Muhtaç olduğun kazma, balta, Halk Partisi”nin ambarlarında mevcuttur.
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş..
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi..
Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz..
Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde..
Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik...
Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde....
Duyuyorsun değilmi suskunluğumu nasıl haykırıyor...
Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim ...
Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde .....
Yanyana geldikçe daha uzak
Birlikteyken daha kimsesiz
Bir ağırı sızım sızım yeri belirsiz
O da yalnız
Ben de yalnız
Acılar tütüyor bacamızdan
Görünmeyen taş duvarlar örmüşüz
Duvar olduk kendimize kendimiz
Ne yana dönsek
Kendimize çarparız.
Güz sabahı buğusunda bir salkım üzüm mü avuçlarımdaki ne?
Ayışığı yansıyor yüzüne.
Ben böyle bulutsu yüzü, ben böyle ışıksı yüzü
bir onyedi yaşındakinde gördüm,
bir de şimdi düşümde.