az

entry125 galeri4 video1
    75.
  1. "insan doğar. On-on beş yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgah olduğunu ve doğumla ölüm arasına nasıl hapsedildiğini fark eder. Bu aslında bir histir, bilgi değil. Ve ilk tepkisini verir. Avazı çıktığı kadar bağırarak. Bu çığlık, bir kalabalığın içinde cüzdanını çaldırdığını fark eden kişinin çaresiz haykırışına benzer. Önce, aşağılayan ve umursamaz bakışlar atan kalabalık, sonra da aşırı gürültüye dayanamayıp, içlerinden birini, bağırıp çağıranla konuşmaya gönderir. O da gidip "Biz de çaldırdık cüzdanı, ne var? Senin gibi kıçımızı yırtıyor muyuz?" der. Böylesi bilimsel bir mücadele için, genelde diplomalı olanlar tercih edilir. Kalabalığın kayıtsızlığı karşısında yavaş yavaş sesi kesilen yaygaracı, gerçeği kabullenir ve çevresindeki boşluğu insanlarla doldurur. Buna, büyüme denir. Yetişkin olma. Tam olarak, yetişkin uysallığı. Yapay bir haldir. Tasarlanmıştır. işlevselliği üzerinde hesaplar yapılıp öyle biçimlendirilmiştir. Yetişkin uysallığının temeli, toplumun varlığının sürdürülmesi için toplumdaki her bireyin bir boka yaraması gerektiği inancında yatar. Ve en önemlisi, yetişkin uysallığı, tamamen ölçüsüz bir dünyada, milimetrik biçimde ölçülüdür. Yaş ağacın eğilip kendi köküne oral seks yapmasından ibarettir. Oysa on dört yaşındaki bir çocuğun, ergen öfkesi olarak nitelenerek küçük görülen aşırı davranışları, doğal olandır. Gözlerindeki doğum çapakları dökülmüş ve dünya üzerinde dönen bütün dolapların sırtına yüklenmiş olduğunu anlamıştır. Kendini odasına kilitleyip dışarıyı dışarıya hapsetmeye çalışır. Ya da bütün kalıpları ve duvarları avazı çıktığı kadar bağırarak yıkmaya. Tepkileri, insanın ataş saçan bir ejderhayla karşılaşınca vereceği türdendir. Dolayısıyla bu tepkinin, hayatta kalındığı sürece, yani ejderha yok olup gitmediği sürece devam etmesi gerekir. Ancak tabii ki, böylesi bir hayat boyu ergenler güruhu toplum yapısını sikip atacağından, yetişkin uysallığına geçiş, insanlığın bir gereği olarak algılanır. Toplumsal bir farz. Ama bazılarının kafası kalındır ve onlar son nefeslerine kadar bağırmaya devam eder. Çünkü hayat aşırı bir süreçtir, çünkü dünya aşırı bir yerdir ve ikisinin de hak ettiği, suratlarının ortasına inen aşırı şiddetli yumruklardır. Bu yüzden, ergen isyanı, bir insanı öldürmek için onu altmış kez bıçaklamaktır. Çünkü gözlerini dünyaya ancak on dört yaşlarında açabilen biri, her insanın, ağzı tüten en az altmış ejderha tarafından kuşatılmış olduğunu anlayandır. Sonuç olarak, insanlığın ergenlik hali, bütün aptallığına rağmen, hayatı boyunca, özgür bir yaratığa en çok benzediği dönemdir...
    Ne zaman ki hayat ve dünya uysallaşır, o zaman ergenlerden sakin olmaları beklenebilir. Ama daha önce değil. "

    Şiddet! Okumanın ve yazmanın şiddeti böyle oluyorsa, bu şiddet bize, herkese lazım.
    3 ...
  2. 74.
  3. doğu karadenizin her ilinde duyabilceğiniz kelime ama öyle sandığınız durumlarda kullanılmaz bize çok normal gelen kullanımlar olsa da bir egede akdenizde kendi kullandıkları ''gari''ler ''e dur''lar çok normalmış gibi ''aayy ne komik'' gibi tepkilerle karşılaşılabilir.
    (bkz: az dur)
    (bkz: az gel da)
    0 ...
  4. 73.
  5. en yakın zamanda elime geçmesini istediğim ısrarla alamadığım hakan günday kitabı. beklentilerimi karşılayacağına inanıyorum olur da sonunda ulaşırsam.
    1 ...
  6. 72.
  7. "Herkes görünene aldanmaya hazırdı. Çünkü görünene aldanmak, hayatı dayanılır kılmanın ilk şartıydı."
    1 ...
  8. 71.
  9. 70.
  10. 69.
  11. soğuk havaların sıcak masalları tadında bir kitap. her ne kadar yaşanan hayatlar insanın içini burksa da yukarılarda bir yerlerde bir yazarın da dediği gibi sanki böyle olaylar kitaplarda bahsedildikçe dünyada azalıyor hissi veriyor. tesadüfen girdiğim reyondan düşünmeden alıp çıktığım kitaptı. ön kapakta yazanhakan günday ve arka kapakta ki anahtar yazı. a ile z nin arasına girmiş sonsuz cümlelerden ve kelimelerden bahsediyordu. amorti garantili milli piyango bileti almış gibiydim. toplamda bir buçuk günde bitirdim çok daha fazlasını buldum.

    ortadoğuda bombalanan çocukları bilmeye gerek yok, dünya yanık et kokuyorsa. afrika da açlıktan ölen çocukları bilmeye gerek yok, dünyanın açlıktan nefesi kokuyorsa gibi bir bölüm vardı ki beni oldukça etkilemişti.
    0 ...
  12. 68.
  13. an itibari ile okumayı bitirdiğim bir hakan günday eseri.

    şu kadarını söylüyorum. hayatım boyunca okuduğum en akıcı kitap. karakterler, olaylar, olayların geçtiği mekanlar felaket kurgulanmış. kitabın içinde kayboluyorsunuz adeta. olayların birbiriyle bağlantısı insanı çok fazla heycanlandırıyor.
    bu kitap okuyucuya felaket süprizler yapıyor. "okurken oha lan , bu kadarı da olur mu yahu ? " diyorsunuz.
    0 ...
  14. 67.
  15. kitap kapağına bakıp ruhu yanlız iki kişinin (iki derda) birbirini bulması anlatılıyor gibi düşüründürmesine rağmen her iki derda da hayatta olabilecek en kötü şeyleri aşıp ( eroin, sapkın cinsel ilişkiler, cinayet, yoksulluk, din baskısı vs.) birbirlerini bulmuşlardır.

    tesadüfler biraz göze batsa da ilk kez günday romanı okuyan biri için bile "dur bakalım, kimmiş bu adam" dedirtecek cinstendir.
    1 ...
  16. 66.
  17. insanın içini acıtan bir hakan günday kitabıdır.

    --spoiler--
    sen de farkettin mi? az, dediğin, küçücük bir kelime. sadece a ve z. sadece iki harf. ama aralarında koca bir alfabe var. o alfabe ile yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o harfin arasında. biri başlangıç, diğeri son. ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. yan yana gelip de birlikte okunmak için. aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. senin ve benim gibi...
    --spoiler--
    1 ...
  18. 65.
  19. sonunda bitirdiğim hakan günday kitabı, kinyas ve kayra kadar sevmesem de yine de güzeldi. kitapta gördüğüm güzel yerleri paylaşmak istiyorum.

    --spoiler--

    belki de hayat yanlış anlayınca güzeldi, sadece yanlış anlayınca. ama her şeyi.

    sanki bütün acıları birbirine yapışıp üzerine çığ gibi çökmüştü. asla güneş açmayacakmış gibi kalmıştı karın altında.

    alabileceği tek intikam buydu. acı dolu bir dünyada kendine zevk vermek. kurban olmayı reddettiğini ilan etmenin tek yoluydu. en azından kendine.

    kim bilir o gün, daha kaç çocuk taş tekmelemiş ve kendini tekmelenmiş bir taş gibi hissetmişti?

    insan doğar. on on beş yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgah olduğunu ve doğumla ölüm arasına nasıl hapsedildiğini farkeder. bu aslında bir histir, bilgi değil. ve ilk tepkisini verir. avazı çıktığı kadar bağırarak.

    insanlığın ergenlik hali, bütün aptallığına rağmen, hayatı boyunca, özgür bir yaratığa en çok benzediği dönemdir.

    çünkü hayat aşırı bir süreçtir, çünkü dünya aşırı bir yerdir ve ikisinin de hak ettiği suratlarının ortasına inen aşırı şiddetli yumruklardır.

    ne zaman ki hayat ve dünya uysallaşır, o zaman ergenlerden sakin olmaları beklenebilir.

    bütün insanlar hayat tarafından dövülür, nadiren de ödüllendirilirdi. bu kadar basit.

    --spoiler--
    1 ...
  20. 64.
  21. dünya kitap ödülleri seçici kurulu 'yılın telif kitabı' ödülünü bu romana uygun görmüş.

    ben ödül almışım gibi sevindim. derda ile derdâ bu ödülü hak etmişti. mutlu oldum ben.
    0 ...
  22. 63.
  23. çoğun tersi, fakirin yaşam tarzı, sevginin ölçüsü olan kelime.
    0 ...
  24. 62.
  25. her zaman antalya kokacak, deniz kokacak olan kitaptir...

    --spoiler--
    biraz bastan savma yazmis sanirim hakan günday bu kitabi, ya da anlatacak cok seyi varmis da, sadece 200 sayfa hakki varmis gibi... sürekli bir kosusturma, sürekli tesadüfler yaratma cabasi icinde bitiriyoruz kitabi.

    oguz atay da fazla zorlama olmus bence, onun yerine kurgu bir karakter cok daha güzel bir etki birakirdi diye düsünüyorum.
    --spoiler--
    0 ...
  26. 61.
  27. Hakan Günday'ın okuduğum ilk kitabı. Son olmayacağına eminim.

    --spoiler--
    Belki de hayat yanlış anlayınca güzeldi. Sadece yanlış anlayınca. Ama her şeyi...
    --spoiler--
    1 ...
  28. 60.
  29. a few= az ve yeterli, few= az ama yetersiz. (ing.)
    0 ...
  30. 59.
  31. dün başlamış olduğum kitap. uzun zamandır okuyamama eylemime memnuniyetle ara verdirmiştir bu yapıt. başındaki sürükleyicilik bana ilk günde kitabı 90 sayfa okutmuştur; fakat o noktadan sonraki tesadüfler zinciri "biraz abartılmış mı ne" diye düşündürür. bu ufak yanılsamaya karşın; karmakarışık psikolojiler insanı kitaba bağlar ve o kısa tereddüt az'ın karmaşıklığı ve kendine hayran bırakan anlamı içinde yitip gider.hakan günday'ı tanımaya bu kitap ile başladım devamını kinyas ve kayra ile getirmeyi umuyorum.
    0 ...
  32. 58.
  33. okumadığım adeta içtiğim kitaptır. hakan günday'ın bütün romanlarını alıp peyder pey okuyacağım.
    zorunlu edit: hakan günday'ın son romanıdır.
    1 ...
  34. 57.
  35. kitabı bitirdiğim gece uzun süre vivaldi dinleyip,gökyüzünü izlememe sebebiyet vermiş depresif roman.

    --spoiler--
    -seni az seviyorum
    -ben daha az seviyorum.
    --spoiler--
    0 ...
  36. 56.
  37. hakan günday'ın sadece bu kitabının basında fazlaca yer almasından kıllanmak lazımdı sanırım. satır satır değerlendirmek lazım bu adamı. hikayeyi, kurguyu vs önemsemeden. en azından ben hep öyle yaptım. ama bu kitapta bunu yapabilmek güç. fazlanın fazlası tesadüfler çok göze batıyor. filmi çekilirse de tutar sanırım. bayılırız tesadüflere.
    0 ...
  38. 55.
  39. mükemmel bir yazarın kaleminden çıkmış güzel bir eser. olayların kurgusundan çok aralarda çaktırmadan okuyucuya empoze ettiği aşırı dozda duygu karmaşası bu adamı okutan, kitabın akıcılığını sağlayan şeydir kanımca. başka bir yerden yazıyor. benim düşünce ve hayal dünyamı yansıtması için tutulmuş kiralık bir yazar.

    --spoiler--
    kitaba gelecek olursak iki parça halindeki eserin ikinci kısmı daha etkileyiciydi. küçücük dünyaları olan insanların dışarıdaki çevreyi görünce afallamaları iki hikayenin de ortak noktasıydı. oğuz atay'a değinilmesi sanat eserinin * derda'nın hayatına yön vermesi hoş olmuş. hatta şöyle bişey var:

    ya hayatlarının anlamını bulamayanlar? diye söze girmişti kızılderili. onlar ne olacak? onlar da göğüslerinde bir et parçasıyla canlı canlı çürüyecekler. ve buna da yaşamak demeye devam edecekler!."

    ilk bölümde anlatılan ergenlikle ilgili düşünceler çok etkileyiciydi. az beğendiğim, hatta çok az beğendiğim kitaptır.

    --spoiler--

    bu arada hakan gündfay'ınpiç adlı eserinin filmi çekilecekmiş. yapmayın, etmeğin. güzelim kitabın filmini çekerek piç edeceksiniz.
    0 ...
  40. 54.
  41. Derda'yı okuyup Oğuz Atay kısmına geldiğimde ikinci kısımdansa Derdâ ile bitirilmesi gerektiğini, Derda'ya ihtiyaç olmadan kesilmesi gerektiğini düşündüm. Ama sonunda Derdâ'nın Derda'ya yazdığı mektup iyi geldi ılık ılık gelen soğuğu yavaş yavaş eriten bir sıcaklık gibi geldi. Yine de Derda'daki tesadüflerin biraz zorlama olduğunu düşünüyorum. Özellikle Derdâ kısmı etkileyici ve ucu bucağı görünmeyen bir hayal gücüyle yazılmış. Okumanızda yarar var.
    2 ...
  42. 53.
  43. filme uyarlanması gereken kafa açıcı kitap. muhteşem.
    0 ...
  44. 52.
  45. Yeterli olmayandır. Ve genelde istenilen şeyler azdır.
    0 ...
  46. 51.
  47. bugün aldığım şahane kitap!
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük