garip bir iticiliği olan, -yazar desem değil, sanatçı desem değil- bir insan. ortalıklarda pek görünmeden, sırf yaptıklarıyla gayet güzel yakaladı bu sevimsizliği.
kimsenin çekemediği aileden şöhretli diye yaptıkları ne kadar güzel olsa da kabul görmeyen seviml güzel yazıları hoş şarkıları olan bi hatun son zamanlarda da ali taranı fena halde kaptı kıskananlara.
nasıl evliliğe gittini anlattığı röportajını okuduktan sonra bu kızın etrafında kendisini uyaracak hiç mi aklı başında birisi yok dediğim kişi. o röportajı okuyanlar halet-i ruhiyesinin hiç de iyi olmadığını rahatlıkla anlayabilirler. kimse çıkıp da kız aşık ama demesin lütfen, üzerim o kişiyi. babası zaten azgın teke olduğu için hadi onu geçtik de annesi de mi uyarmıyor, hiç mi etrafında yakın bir arkadaşı yok, "sen iyi misin, hele bir soluklan" diyecek. ne kötü bişey iyi bir dostunun olmaması bu durumlarda.
müstakbel kocasında tip desen tip yok, yaş desen yaş çok...tek artısı parası, o da bir sürü kişi de var. nedir yani zor durumda mı ayşe ya da ailesi. paraya mı ihtiyaçları var, anlamıyorum ki. ya da ben çok çılgınım halleri mi? hem kocam hem pr hocam durumları mı? yoksa anlaşarak boşanacak yeni bir çift daha mı?
yine de kendisine teşekkür etmek istiyorum, 60lı yaşlarda cebimde biraz param olursa kendisi gibi kızları götürebilme şansımın olduğunu bilmek bir erkek olarak cidden rahatlatıcı bir etki. yalnız bu durumda 30lu yaşlarda 18lik çıtırları götürebiliyor olmam gerekmiyor mu benim? nerede bu olgunlardan hoşlanan kızlar?
ali taran'la evlilik kararının gazetelerde çıkmasının ardından gözümden düşmüştür kendisi. kendisi hep gündemde olmak istiyor sanırım. aha buraya da yazıyorum 3 ay sonra ayrılmazlarsa ben de ne olayım.
bir insan kendinden 30 yaş büyük yani babası yaşında bir adamla neden evlenir? ayşe özyılmazel için konuşursak para yüzünden desen paraya ihtiyacı yok. aşk mıdır bu? baban yaşındaki adama nasıl aşık olursun onu da aklım almıyor. yarın evleniyorlarmış ama 2 gün sonra boşanırlar.
babasını kızı nedenmi babası kendinden bilmem kaç yaş küçük biriyle evlendi o da babasının kızı oldugunu 1952 dogumlu ali taran'la hayatını birleştirerek kanıtladı bu arada ali taran'ın 1972 dogumlu birde kızı varmış ayşe özyılmazel ile kardeş kardeş oynarlar artık.
benden duymuş olmasın ama bu kadın sex and the city kadınlarından ziyade bizim eski mahallenin kıro kızlarına benziyor. işi gücü bi adam bulmak ve o adamdan ayrılmak lan.
ha ama sorsan kendisine, kariyeri her şeyden önce gelir. yazdıkları da bi boka benzese bari. değil gazeteci, o yazıları yazan iddiasız bir blogger olsa bile takip etmem. ama işte bir havalar, bir "kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum" geyiği falan.. sanki atomu parçaladı amk.
kendisini ilk olarak bundan 3-4 yıl önce haftasonu bedava barbie puzzle'i *yeğenime hediye etmek için aldığım sabah gazetesinde, hadi aldık bir göz atalım hissiyatıyla gazeteyi okurken tanımıştım.
sadece ilk paragrafı okuyabildiğimi, niyeyse devam edemediğimi farkettim.
gülse birsel'in yazılarını takip etmek için açtığım sabah.com'da kendisinin yazılarına denk gelince "kim ne yazmış" diyerek bir daha bakayım dedim. paragraf hadisesini tamemen unutmuşum, aradan aylar geçmiş tabii. bu sefer ise üst dayanma sınırım ilk paragraftaki ilk 5-6 cümle oldu.
belki bizim anlayamayacağımız bir varoluşçuluk formatına sürrealist yaklaşımlar ekleyerek o zırvaları çıkartıyor bünyesinden. bilinmez. her populer gazete/ mecmua/ sürekli yayın'da ayşe özyılmazel ve onun gibi "siyaset, ekonomi, vs. yazmayan, daha hayatın içinden, eğlenceli, çerez, fındık, fıstık, ceviziçi konularla okurlarıyla bulaşan!" diye tanıtılan türden yazar vardır. bir altyapıları olmadığı gibi, kendilerini yetiştirdikleri en kayda değer alan ya reina'lar ya gece hayatı kültürü, ya haftasonu kaçamakları, ya da aşk meşk olaylarıdır.
bu çıkarsamalarımın ışığında... hani belki diyorum, umutlanıyorum... belki... yaptığı bu radikal evlilikle bırakır bu yazı işlerini, he? yapar mısın cidden ayşe? he gülüm? he aslanım?