ülkenin en yüksek tirajlı gazetesinde yazma nedeni burjuva olmasındandır. yoksa bu yetenekle asla bir yerlere gelemezdi. nice yetenekli insanlar arkaları olmadığı için çürürken bunun gibiler yatak odalarını dahi anlatsalar bir yerlere gelirler ve gelmişlerdir. yaşasın burjuvazi ne denir ki başka .....
bahsettiği şeyler biz sıradan türk insanları tarafından algılanmakta güçlük çekilen saçma sapan şeyler olan ve buna rağmen ülkenin en yüksek tirajlı gazetesinde yıllardır yazmaya devam edebilen kadın gazeteci.
pek sevmem ama bazen öyle şekilde hislerime tercüman oluyor ki lafı tam da gediğine oturtuyor. türban'ın tartışıldığı şu günlerde bugünkü yazısıyla toplumun ikiye ayrıldığını, türbülansa girdiğini anımsatıp belli kesimlerden kendisine gelen baskıcı, bunaltıcı e-mailler gönderenlere sonunda dayanamayıp sana ne lan... sana ne benim dinimden, allahımdan... cezasını ben çekeceğim.. votkamı da içerim, cehennemde de yanarım.. sana ne? diyerek resti çekmiş yazardır. kucak dolusu selamlar...
insanların açlıktan kırıldığı, yoksulluk içinde yaşadığı, savaşlarda öldüğü, yaralandığı, acı çektiği, hasta olduğu dönemlerde sik taşak muhabbeti, don muhabbeti yapmayı pek seven, gereksiz işler yapan insan. duyarsız insan. gidip de o kasanda sakladığın donlarına, jartiyerlerine harcadığın paralarla bağış yapsana, 4-5 tane fakir aileyi sevindirsene. toplumsal sorunlarla ilgilenip, onlar üstüne yazılar yazsana. en azından bir işe yaramış olursun.
''tüy gibi hafif bir yıl'' yazısından öğrendiğimiz kadarıyla, dubai de ki evinde 6 oda olan ve 2 adet jeep leri bulunan kadın. şimdi bu bilgiler gerçek hayatta nemize lazım o çok ayrı bir konu da, ben bu kadını seviyorum onu anladım. bu, siz ne derseniz deyiniz bana, sizin alınız al inandım, morunuz mor inandım, ben tam kendime göre ama sizin adınız ne triplerini sevdiğimi anladım. tüm bu, dubai de yaşadığı, standartın üstünde muhteşem hayatı yazılarına dökmesini, bu, satmışım bu dünyanın anasını babasını hiiiç umrumda değil, yarmışım sizi hallerini, gemileri yakmış, o rahat hallerini seviyorum bu kadının.
harika röportajlar yapar, zaten cevabını biliyor olduğu soruları bizler için soruşu çok tatlıdır. kendini iletişim ve psikoloji konusunda her daim geliştiren, eşiyle sevgili olduklarını unutmayan, özel hayata dikiz zevkimizi tatmin eden kadındır. unutulmamalıdır ki, özel olan politiktir!
bir dönemin kimselere benzemeyen kadın gazetecisi olan sarışın.
her ne kadar kızı alya'nın günde kaç defa bezine doldurduğuna dek yazsa da, ayşe arman ilkti kardeşim.
bir dönemin en cesur, hatta marjinal diyeceğim geliyor, öyle bir gazetecisiydi işte.
ama evlendi barklandı, dubai'Lere yerleşti.
doldu onun miladı da.
eski cevval kadın hallerinden eser kalmadı.
ama yarattığı, "hiçbir şeyi sklemeyen şanslı kaymak tabakadan olduğunun altını çiz ve okura kendi pırıltılı dünyanın en ince ayrıntılarını tasvir et, en özeline, en derinine kadar" duruşu bazılarının işine geldi.
hızla karbon kopyaları çıktı işte!
ayşe özyılmazel filan gibi kadınlar.. bol torpilli, bol destekli.
baktılar etliye sütlüye karışmadan, aşk meşk mevzuları, en son hangi tiki mekanı açılmış nasılmış yiyecekleri, başımıza gurme kesilmeler, bilmem hangi piyasa şarkıcının albümü çıkmışsa onun analizleriyle pekala idare edilebiliyor..
böyle bir "en gereksiz mevzularda yazmayı vatan borcu sayan hatunlar" türedi işte.
ayşe arman sağolsun!
20 Ağustos 2007 tarihli yazısının ilk kısmının özeti şöyle:
--spoiler--
Bize iki saat uzaklıktaki bir kentteyim. Siesta yapanların ülkesinde. ne güzel şey bir erkek için hazırlanmak, yatak nasıl, kalite kontrol yapıyorum, üstüne çıkıp zıplıyorum, süper, Allah Allah nedir bu, sanki ilk kez bir erkekle buluşacak gibiyim, pek bir heyecanlıyım, o da benim gibi heyecanlı mıdır acaba.
yazısının ikinci kısmı ise hıncal uluç'un kendisi hakkında yazdıkları. türkiye'nin en büyük gazetelerinden birinde bir köşe sahibi olan yazarın bir günlük mesaisi böyle işte.
üniversitede gazetecilik okuyan birçok bayan öğrencinin, türkiye'de bayan olup da köşe yazarı nasıl olunur sorusu hakkında ondan öğrenmesi gereken çok şey var bence. daha açık konuşmak lazım ama entry silinir.
dubai'nin beach road'ında maksimum hız limiti 70, al wasl'da ise 80 imiş. mazallah iki kez bu hız limitini aşarsanız sonu üç gün hapse kadar gidiyor. ayşe arman köşesinden bildirdi. allah'ıma bin şükür; neredeyse al wasl'da 82 km hız yapacaktım. vallahi hayatımı kurtardı.
bu arada alya da topaç gibi oldu, çok kilo aldı. ayrıca kocası ayşe'ye karım diyor sürekli, lütfen sefgilim desin. evlendiniz diye aşkınız bitmedi. takip ediyoruz burada.
(bkz: ayşe arman okumak)*
Buz üzerinde kaydırmaca yarışmasında kangurucıleyşıns diyerek ingilizce bir konuşmaya başlaması ile (http://www.izlesene.com/v.../koca_kafalar__ayse_arman )dimağımda durgunluk yaratan ve bir anda karizması dibe vuran,aklına geldiğini yazan bu sebeple ulan bende yazarım ama şansa bak karı orda bir de para alıyor dedirten dubai güzeli.
o kadar merak ediyorum ki, hani hayal bu ya, acaba ayşe arman bu eleştirenlerden birine ufacık göz kırpsa o adam ne hale gelir!
efenim? bakmaz değil mi, ben de aynen öyle düşünmüştüm, hatta önce en havalısından bi bsg çeker, tutamaz kendini sonra ben anadolu çocuğuyum, başakları ellerimle büyütürüm falan der!
velhasıl başakları ellerinde eğilir, taşakları miss elizabeth ile büzüşür!