150 kelime yazıp günü özetleyip gerisini merakla izleyeceğiz diyerek ayar vererek milleti kıllandıran hatun. ne kadar maaş alıyor, merak içindeyim! bir harfi kaça geliyor acaba dediğim yazar kişisi.
okurlarından birinin eski kaçmış çoraplarını istediği gazeteci. ayşe arman'a gelen mesajı ve kendisinin verdiği cevap aşağıdadır. *
"Okuduğum yazarlardansınız. Yazılarınızda yer verdiğiniz bazı konulara istinaden bu yazıyı yazıyorum. Üniversite mezunu evli bir erkeğim ve çorap fetişim var. Sizden de atmak üzere ayırdığınız kaçan, kullanmadığınız çoraplarınızı istiyorum. Bana gönderebilir misiniz? Kadınlarda parlak çoraplı ayak gördüm mü dayanamıyorum. Durum anlatılmaz. Sizdeki kaliteli çoraplara benim sahip olabilmem çok zor, bu yüzden kullanmadıklarınızı talep ediyorum. Nasıl olsa sizin işinize yaramaz ve çöpe atacaksınız, en azından birini mutlu edersiniz." (Efe U.)
ve cevap;
"Çok üzgünüm Efe Bey, ben sıcak bir ülkede yaşıyorum. O yüzden çorap giymiyorum, o yüzden kaçmıyor, o yüzden size gönderebileceğim bir mülküm bulunmuyor. Yine de fetişinizi anlayışla karşılıyorum. Hayatta başarılar diliyorum".
scarlett johansson'nun kendisiyle röpartaj yaptığı köse yazarı.evet ayse arman,scarlett johansson ile değil scarlett johansson ayşe arman'la röpartaj yaptı.okuyun görün.
bugün, evinde kendi halinde günlük tutan kadınların evlerine baskın yap, yazdıklarını oku, eminim çok daha matah şeyler çıkacaktır dedirten bir uslupla yazan, seksi ama bir o kadar da anaç, deli dolu ama bir o kadar da aklıbaşında yı aynı anda bünyesinde barındırmak için canhıraş uğraşlar vermekten, yakında bipolar kişilik bozukluğu hastalığına yakalanması an meselesi olan hatun kişi... hem sonra bu kadar dubai- istanbul arası ucuş cilde zarar. maazallah hostes hastalığına tutulacak bir şey değil.
yaşasın,ayşe arman'ın 'alya,sevgilim ve ben...bizim ailenin hikayesi'adlı başyapıtı yakında çıkıyormuş.şaka gibi ya,bana ne alya'dan, bana ne senden ve sevgilinden.çok merak ediyorum bu kadın bütün malını-mülkünü kaybetse,bildiğin dımdızlak ortada kalsa bi de üstüne sevgilisi bunu terketse,hala bu denli şımarıkça ve toplumun sorunlarından bu kadar uzak yazılar yazabilir mi?hiç sanmıyorum açıkcası.çünkü bahsettiğimiz kişi alya (alya ne amına koım),saçı başı,donu sutyeni,sevgilisi ve seks maceraları dışında birşey düşünebilecek kapasitede değil.
Başarılı bulmadığım, basit bir dili olan yazar. Öyle saçmalıyor ki bazı günler yok kocasını, yok kızını, yok Dubai'de ki yaşamını anlatıyor. Banane kadın senin özel hayatından, evinden falan. Ayşe Arman'a bakıp Türkiye'de yazar olmak ne kadar kolaymış diyorum.
pek beğenmediğim yazardır. bir bayan olarak yazdıklarının çoğu ülkemiz için maalesef çok cesur gelmektedir. bu nedenle de ilgi çekmektedir. avrupa yada amerika'da yaşasa herhangi bir günlük yazarından farklı olmazdı.
eşine aşık demek ki.. çok şaşırdım böylke bir kadından evinin içine, bu denli özen göstermesine.* birde insanlar birşeylerin farkında giderken varırlar. acaba bitme noktasında da, son kurtuluş çabalarımı ki..
bundan birkaç sene sonra esamesi okunmayacak kadındır. hadi şimdi göttür bacaktır bakıyo abazan gençliğimiz. yoksa çok iyi yazdığından değil. bi de bu entry okuyo sa bi şey diycem lan:
sol taşşağımda ö. özkök yazıyo. valla bak gösteriyim istersen!
ülkeyi dejenere edip ahlak dışı yazı ve hareketlerle türk gencini yıpratmayı ve emo haline getirmek isteyen gizli bir uluslararası örgütün türkiye, ortadoğu ve afrika dan sorumlu ajanı.
not: boşuna mı afrika ya gitti. orda yarı çıplak poz verdi sanıyorsunuz. şimdi afrika da ki tüm kadınlar gergedanlarla sevişiyor. üstelik işin acı yanı ön sevişme dahi yapmıyorlar.
yazıları çok kesime hitap etmez. özellikle entelektüel bir insan için pek bir anlam ifade etmez. kültürü normal düzeyde olan insanlara hitap eden yazar. yani her harikularda ortasını bulmuş yazar. ne eksik ne fazla...
gerçi tüm yazıları öyle. okumadan, o yaşama sevincini duyumsamadan sayfayı çeviresim gelmiyor hiç. o korkunç "gazete" gerçekliği, katılığı ve tumukluğu içinde denizden gelen naif bir esinti gibi sözcükleri, bir anlık iyi hissediyordunuz.
ama bugünkü hürriyet'te o gazete katılığını dahi zorlayan; ayşe arman neyse onun negatifi, iç sıkıcı bir haber de vardı.
üstelik aynı sayfaya, ayşe armanın zarif köşesinin hemen yanına konmuştu bu canavar haber. bir de fotoğraf. oğlunun dersane ücretini ödeyemediği için 3 ay hapis cezası alan anne, buna dayanamayarak intihar eden oğlunun mezarı başında...
uzatmayayım, cehennemî bir esintiydi. garip duygular içerisinde bakıyordum sayfaya. sol yanda ayşe arman tatilde hiçbirşeyi kaçırmak istemediğini, her gördüğü gözlemeciye, balıkçıya filan girdiğini anlatıyor, ağzımın yarısı yukarı kıvrılıyor; sağ tarafta hapisteki anne oğluna "üzülme oğlum, üç ay yatar çıkarım ne olacak" diye cevap veriyor. sol yanda ayşe arman yanında sevgilisi varken ayaklarını arabanın camından sarkıtarak gitmeyi çok sevdiğini anlatırken yüzüm gevşiyor; sağ yanda intihar eşiğindeki çocuk annesine "zaten ben hiç yaşamadım ki" deyince yüzüm geriliyor. sol yanda ayşe arman gülümseyerek (çok güzel gerçekten) objektife bakıyor; sağ yanda dersaneye borçlusu anne objektifin farkında bile değil, toprağa bakıyor.
hülasa, ayşe arman'ın serin yaz gecesi kıvamındaki yazısı gazetenin çirkin bir sayfasına konduğu için bu güzel yazının tadı tam olarak çıkarılamıyor. bu nedenden ötürü sevgilisi ve kızıyla (sanırım kızı) çok mutlu oldukları, vietnam'ı gezdikleri ve çok beğendikleriyle ilgili kutucuğu bayağı hızlı okudum ve bir şey anlamadan sayfayı çevirmek zorunda kaldım.
hürriyet gazetesi'nden ricam odur ki okumadan geçtiğimiz (geçmemiz gereken) sayfalara konmasın böyle güzel yazılar.
hele hele zehir tadındaki haberlere hiç komşu olmasın.