eskişehir tren garında duvarlarda asılmış kola kutusunun üzerindeki pozunu gösteren afişler görüşmeye değerdir. biraz düşününce sarışın kadınlardan nefret etme önyargısını bile kırabilmektedir her nasılsa.
zekasıyla ilgili yorum yapan bir çok kişiden daha zeki olduğuna inandığım insan. bilen bilmeyen herkesin her şey hakkında konuştuğu canım ülkemde "ben bilmediğim şeyden korkarım." diyecek cesareti göstermiştir kendisi.
haydi gel bizimle ol'da programın son yarım saatine kadar ağzını açmamış sus pus oturmuş daha sonra aysel gürel'in ölümüyle ilgili olarak ''herkes şarkılar öksüz kaldı diyor ama ben aşkı onun şarkılarıyla yaşadım, o yüzden benim eski aşklarım öksüz kaldı'' lafını edip milleti duygulandırıp susmaya devam etmiştir.
haydi gel bizimle ol programındaki duruşuyla, bana 2gün önce arkadaş arası bir muhabette mat olmuş ve rövanşı için 2gün boyunca kitap karıştırıp "görürsünüz ulan siz" alt yapısına sahip olduğunu düşündüğüm hatun. kendisini 1 metre yakınından görmüş biri olarak, yiğidi öldürürüm ama hakkını veririm dediğim cins-i latif.
dün geceki programda *, teoman'a hayran hAYRAN BAKAn afet. çok seksi lan bu kız. 10 çocuğuyla gelsin havada kaparım. bu kızımızın faal olan kötü özellikleri umrumda değil. yüzüne bakıldığı zaman insan her bir sorunu unutur. dünyanın en taTLI KIZI. TAPILASI.
haydi gel bizimle ol programında sanki önceden küçük notlar almış da hatırladığı kadarıyla programın ilgili ya da ilgisiz yerlerine onları serpiştirip kısacık eteğiyle oturan sadece izlenilesi hatun.
televizyonlarda siyaset tartışan, sadece fiziksel güzelliği olan manken. kapasitesi o kadar olduğu için ona kızmıyorum. oraya çıkaranlara ona reyting verenlere kızıyorum.
sanki geldiği yere bilgisi ve çalışmasıyla gelmiş gibi kendisini çobanlarla karşılaştıran, birilerinin gayretleriyle * buraya gelen canlı. e madem çobanla senin oylarının eşit olmaması gerek; o zaman senin gibi beynini kullanmaktan mahrum biriyle bir profesörün oyunun da eşit olmaması gerek..
kanımca söylemek istediği, kendisinin bile şaşıracağı kadar derin, kozmoz'una ters.
konuyu iki yönden ele alabiliriz;
1-) sözlükte eleştirilen yönüyle; direkt olarak dağdaki çobanı aşağılayan, narsizmin doruklarında olan açıklaması ki, ben bu açıklamanın direkt olarak o çobanla alakalı olduğunu düşünmüyorum. ama düşünene de neden demem.
2-) %47'nin tamamına söylenmiş sözler. tayyip'i üzmek allah'ı üzmektir diyenlere, 7.4 yetmedi mi diyenlere, başörtüsü kadının özgürlüğüdür diyenlere.. ki bu bağlamda bakıldığı zaman kendisi son derece haklıdır.
iyi analiz etmek lazım, işin özü şu:
2 paket makarna 1 ton kömüre oy veren adamın aklına sıçayım! benim verdiğim oyla o vatandaşın verdiği oyu bir tutan zihniyetin de aklına sıçayım.. bunlarla oy toplamaya çalışanlara ise... işte onlara söylenecek söz yok zaten, bitti kalmadı..
fikir kulliyatından bir kupleyi, ''herkesin üzerine gelmesini göze alıp'' ifşa ederek sorumluluk sahibi cesur bir türk aydını olduğunu göstermiştir. programı izleme şansı bulamadımsa da gazeteden kendisinin demokrasi üzerine yaptığı ''derin'' -sözlükteki bazı arkadaşların buyurdukları gibi- eleştirel analizi okuma fırsatım oldu.
sayın kayacının siyaset felsefesinde çığır açmaya aday, bu ''derin'' (kimsenin inmeye cesaret edemediği kadar derin, ama korkusuz aydın aysun işbaşında) sözlerinde, demokrasi eleştirilerinin vazgeçilmez figuru bahtsız çoban yine karşımıza çıkıyor (nedir bu garibimin çektiği). son seçimlerin ardından moda olan ve adeta miadını doldurmuş bir sisteme karşı yapılan hoyratça eleştirilerin mazisi aslında çok da eski değil! demokrasinin ortaya çıkışıyla beraber ilk eleştirileri aristo dile getirmiş, yaklaşık 2300 sene önce. aradan geçen bu sürede değişiklik ve çeşitlenmeyle beraber demokrasi varlığını korumuştur.bir çok isim (montesquieu,locke,rousseau vb.) demokrasinin bu değişim ve gelişim sürecine düşünce üreterek katkıda bulunmuştur. ama 2400 senelik demokrasinin özü olan eşitlik yerli yerinde durmuştur (antik yunanda kadınlar ve köleler oy kullanmıyordu, kazanılan hakların kaybedilmediği bakımından söylüyorum).
eşitlik üzerinden tekrar saygın düşünce kadını aysun kayacının bu çoban örneğine dönmek gerekirse ;çobanın cehaletinden ötürü rasyonel bir karar veremeyeceğini ileri sürerek onun oyunu aysununkinden değersiz yaparsak (bu katsayı nasıl hesaplanacak? bir aysunun oyu kaç çobanın, kaç hırdavatçının oyuna denktir bu konuda da bir aydınlatılma talep ediyoruz kendinden)ya da onu oy hakkından mahrum bırakmaya karar verirsek yukarıda arkadaşımızın dediği gibi bir profösörün '' senin gibi beynini kullanmaktan aciz birinin oyunun benim oyumla eşit olmaması gerek'' itirazına nası cevap vereceğiz?
belki aysun kayacının buna bir itirazı yoktur ve istediği tam da platonun elitist yönetim biçimidir.
sonrasında aysun hanım, bu sefer oy hakkı tanınmasında vergi kriteri getirilmesi gerektiğini söylerek işi maddiyata dökmüştür. fakat unuttuğu şu var ki aysunun, toplanan vergilerin %70 ini dolaylı vergiler oluşturur yani bu yolla da ''ayak takımını'' ekarte etmesi mümkün değildir.
tüm hızıyla saçmalamaya devam eden aysun kayacı, yol olmadığı için çocuğunu okula gönderemediği, hastane olmadığı için bebeğinin havale geçirerek öldüğü hayattan kurtulmak isteyerek, istanbula gelen, burda mum ışığında ders çalışşa da çocuğununun okula gidebildiği, hastane sırasında saatlerce beklense de bebeklerin havaleden ölmediği daha insanca (!) bir yaşama sahip bu kişilerin kirli çamaşırlarını ortaya döküyor. başlarını sokmak için bütün birikimlerini vererek kendilerine bir baraka yapmalarının hiç de benim sandığım kadar naif bir hareket olmadığını meger bütün bu göz boyamalarının duygu sömürülerinin ardında köylü kurnazlığının yattığını ve yapılanın aslında sadece illegal bir yatırım olduğunu söyleyerek bugune kadar oy vererek başımızda tuttukları siyasi güçlerin kabahatlerini bu insanlara yüklüyor. (belediyeler tapu dağıtırken neden reddetmediniz bunu sizi gidi ayak takımı)
son olarak aysunun bu sözlerine ben de şunu ilave etmek isterim ki : ey ayak takımı! siz makarnayı alıp sonrasında kapalı oy sisteminde gönlünüzden geçen partiye oy vermeyi akıl edemeyecek kadar salaksınız. onun için memleketin idaresini bize bırakın.size düşen görev ise sadece - 30 derece çocuklarınızı askeri operasyonlara yollamak. ölürlerse merak etmeyin biz ''şehitlerin acısını yüreğimizde hissediyoruz''.
kendini çobandan daha üstün sayabilen biriymiş bu. ** oraya sırf güzelliği yüzünden oturmuş, 2 gram bilgi birikimi olmayan birinden ancak bu kadar çıkıyor işte. dağdaki çobanın oyuyla kendisinin oyunun bir olmadığını düşünen aysun kayacı, ayak takımı dediğin o insanlar, sen rahat rahat sağda solda gez * , 2 gram beyninle para kazan diye dağlarda şehit oluyorlar. bunu bi düşün eğer yapabilyorsan, ondan sonra konuşmaya çalış.