Türkiye'nin lüzumsuz simalarından biridir. önce boktan bir klip, boktan bir tarzla boktan bir isimle çirkin bir suratla ortaya çıkmıştır sonrasında da değişim göstermiş garıları gızları toplayıp bilmem kaç yıllık parçayı coverlamış, akabinde de festivallerde, oralarda buralarda gündüz vakti çıkan işe yaramaz bonus şarkıcı olarak boy göstermiştir. bu karının fanları var mıdır bilemem ama ana akım olarak Rock ve türevleri dinleyen bendeniz için bir serdar ortaçtan çok daha değersizdir. Hiç olmazsa araba yolculuklarında zorunluluktan dolayı dinlenen serdar ortaç şarkılarıyla eğlenilebiliyor, yaz günleri poşet moşet geyik yapılabiliyor.
Ayrıca bu ablanın muhalifliğini, feminizmini, özgürlükçülüğünü yesinler. pabucumun muhalifi.
kendisine acaip kızgın olduğum müzisyen. nasıl yaparsın o güzelim şarkıyı küçük sırlar adlı salak diziye nasıl verirsin diye haykırmak istiyorum yüzüne karşı. olmadı aylin.
süper ötesi, tam bir rocker hatundur. hem güzellik, hem zeka hem de kabiliyet* sahibidir.
son albümü 'canını seven kaçsın' daki ' sen mi' muhteşem ötesi güzellikte, son ses dinlenince, her derde deva bir şarkıdır.
albüm üstüne albüm yapan, türlü organizasyonlara katılan, röportaj veren, klip çeken, postmodern giyimde son trendleri takip eden bir aylin aslım ın "türkiye de müzik piyasasına gönül verenler aç geziyor" demesi ne kadar gerçekçiyse;
cebinde son model telefonu olan bir kişinin "albümler çok pahalı alamıyoruz" demesi de o kadar gerçekçi gelir bana.
fazla beylik laflara gerek yok. bu ülkede yaşayan herkes bir bedel öder. bu bedel yeri gelir cebinde doğru düzgün harçlıkla okula gidemeyen liseliye ait olur, yeri gelir hak ettiği kalitede öğrenim göremeyen üniversiteliye ait olur, yeri gelir albümlerinden yeterli verimi alamayan sanatçı olur. olur yani. olacak bu işler.
ağlamak sızlanmak beyhudedir dolayısıyla. haddinden fazla yetenekli olduğunu düşünen kişi, yeteneğinin rakamlarla ifade edilen eşitini başka ülkelerde de arayabilir. yurt dışına da el atabilir. farklı mecrada da gezinebilir. bugün bir tarkan ı tarkan yapan değerin albüm satışlarından elde edilen kazanç olduğunu 5 yaşındaki çocuk bile iddia etmez.
ben aylin aslım dinlerim. hemen hemen tüm şarkılarını bilirim. mp3 çalarımda illegal yoldan elde ettiğim şarkıları vardır.
aynı zamanda ben, rock n coke 2009 da hanfendinin, öğlen saatlerinde güneşin tam ortasında gerçekleştirdiği performansı da en ön sıradan izlemiş, kendisine eşlik etmişimdir. konserlerine gitmişimdir. şarkılarındaki hissiyatı kendime eşleştirmiş, gülümsemişimdir. bağıra çağıra söylemişimdir ben kalender meşrebim i, ahh ı, gelinlik sarhoşluğu nu, vesaireyi.
hayranları üzerinden yeteri kadar randıman alamadığını iddia eden aylin aslım a bariz bir prim sağlamışımdır ben bu şekilde. albümünü alanlardan daha fazla üstelik. kendisi bilmese de.
hem telefonum da 5 yıllık zaten. hiç bana bakmayın abi. 5 yıllık. kapağı da kırık.
sanatın parayla doğduğunu, ancak büyük oranda parayla yayılmadığını bilmeyen, klişe ifadelerle, üzerine düşünülmeyen sözlerle, liseli genç kızların siyaset tartışmalarındaki bilinçsiz tavırlarla türk gençlerini korsandan uzak tutmaya çalışan şarkıcı. buradan hareketle vizyonunun geniş olmadığını, düşünme yetisinin sınırlandırıldığını, halihazırda empati yoksunluğu çektiğini söylemek mümkün.
böyle bir insanın yıllar geçtikçe daha da değerinin anlaşılması, akıllarda kalması, insanları etkilemesi, estetiğe hitap etmesi ise maalesef mümkün değil. isterse bütün orijinal albümleri satılsın. mümkün değil. albümlerini satar ev alır oturur. yaşlanınca maziyi hatırlar duygulanır falan. ama asla akıllara gelmez. oturup düşünmesi gereken nokta budur. hani: "albümleri nasıl sattırıcaz ya... of" yerine, "nasıl geliştirebilirim kendimi" sorusu... daha önemli. bence. naçizane.
severim ama yalan değil. yine konser versin yine giderim. yaşlanınca yazlığına çay içmeye çağırsın giderim. begonya götürürüm giderken de. koyarız bahçesine. eski günlerden bahsederiz.. nasıl ünlü olduğundan, nasıl ortalığı kasıp kavurduğundan, hatalarından, okan dan, disko kralı ndan, aşktan, haksızlıktan... korsandan.
Bütün kadınlar bir yana sen bir yana. Yüzüne bakamıyorum ben bu kadının. Sanki kimseye söyleyemediği bir acı taşıyor içinde, yüzüne baktıkça bunu görüyorum. Sanki kollarıma alsam, ağlamaya başlayacak gibi. bir yerde unutulmuş gibi, bir yerde unutmuşum gibi.
Ne zaman görsem yüzünü, kendimi sana bir şeyler yazarken buluyorum. Ne saklıyorsun benden, nerende bu acı?
iç! çok sarhoş ol ve düş karanlık bir sokakta tam önüme. düşenin sen olduğuna sevineyim, düştüğüne üzüleyim. Sonra alıp kollarıma, yatağına bırakıp örteyim üzerini.
Uyu, sabaha kadar bekleyeceğim başında. Ne dokunurum, ne koklarım ne de faydalanmaya çalışırım. Sadece beklerim, sabah gözünü açtığın ilk gördüğün olayım ben. Sen beni hatırlama, "kimsin sen?" dediğinde, adımı bile söylemeden çıkar giderim ben.
Ve tekrar buradayım çünkü gül yüzünü gördü, uyku akan gözlerim. Yalnızlığıma üzüldüm, biriyle olmadığıma da sevindim. Yoksa bu saatte boş boş televizyona bakıyor olmazdım, göremezdim ki seni.
Hep dedim, birine söylemesem de kendime söyledim. Bir yerde kesişti yolumuz biliyorum, bir yerde omuzuna dokundum omuzum. o an unuttum kimi beklediğimi, önemi de yoktu hani, eve dönene kadar seni seyrettim o yaz günü.
Hep donuk bir karesin hatıramda, hiç konuşma, hareket etme, gitme birine, orada kal! Benimle...
çok klas ve farklı, hayranıyım kendisinin böğürmemesinden de mutluyum yaptığı müziğin adı değil manası önemli olan benim için, her ne kadar ben kalender meşrebimle tanısak da onu mucizevi bi biçimde topladı kendisini...