ayak yiyen vampir terlikler

entry1 galeri0
    ?.
  1. Mutfak lanetlenmiş bir gölgeyle yavaş yavaş kararmaktadır, adam kafasını yukarı kaldırır. Her tarafı salyalanmış ıslak ve yeşil dokusuyla, sanki cehennemden inen bir kıvırcık salata önüne çıkan her şeyi içine alıp sindirmek istercesine yaklaşmaktadır... Adam tezgâhın üzerindeki bıçağı alır ve yaratığı şaşırtarak ilk hamleyi yapar. Ölümcül kıvırcığı yakalar, sebze tahtasına bastırır ve doğramaya başlar. Yeşil, uğursuz kıvrımlar gafil avlanmıştır ve soğuk çeliğin her inip kalkışında çaresi olmayan kıtırtılarla doğrandıkça parçalanır. Her bir parça titreyerek tahtanın üzerine dağılır. Adam bir an soluklandığında, arkasından gelen başka bir tehlikenin keskin kokulu nefesini ve hırıltısını duyar. Arkasına bakar. Ölüm uyanmış, soğuk ve karanlık ininden çıkıp adeta yuvarlanarak üzerine gelmektedir. Birkaç tane vahşi taze soğanın birbirleri üzerinde dönerek kötücül devinimlerle ve bu dünyadan olmayan iğrenç hışırtılar çıkararak yaklaştığını son anda gören adam yana kaçar ve elindeki bıçağı sallar. Taze soğan iblislerinin beşi birden ortalarından ikiye ayrılarak çırpınmaya başlar...
    Sadece bu kadar değil. Asit fışkırtan belalı limonlar, vıcık vıcık dokuları ve kırmızı vampir gözleriyle tombul birer zebaniyi andıran domatesler, vesaire... Böyle bir korku filmi yapıp, evdeki rol dağılımında görevleri salata yapmak olan erkeklere ithaf etmek isterdim. Bir korku filmi ille de tasarlanmış yaratıklar, gerçeküstü mekânlar ve özel efektler kullanmayı gerektirmiyor. Japon filmi 'Karanlık Sular' bize bir kez daha 'el yapımı ve katkısız' korkunun daha makbul ve daha irkiltici olabileceğini gösteriyor. Çocuk çantası, şemsiye ve küvet gibi son derece sıradan malzemeler bile sağlam bir öykü içinde irkiltici objelere dönüşebiliyor. Ve tabii ki içinde güvenle yaşadığımızı zannettiğimiz binaları da adeta birer oyuncu gibi kullanıp tekinsiz canavarlara dönüştürmek de bu korkunun iliklere kadar işlemesini sağlıyor.
    Bir arkadaşım böyle bir korkunun pençesine düşmüştü. Her gece aynı saatlerde kaynağını bilemediği sinir bozucu adım sesleri duyuyordu. Ve çok daha derinlerden, sanki soğuk yeraltı mağaralarından yankılanan belli belirsiz akıl dışı kahkahalar. Ruh sağlığı öylesine bozulmaya başladı ki dış dünyayla olan tek bağlantısı sokak kapısının gözetleme deliği oldu. Üst üste kapanmış zincirler ve sımsıkı kilitler bile bu korkusunu gideremiyordu.
    Gözetleme deliğinden baktığında yana kayıveren gölgeler beliriyordu dışarıda. Ve bir gün... Oturduğu apartmanın asansörü bozuldu. insanlar merdivenlerden inip çıkmak zorunda kaldılar. Komşular birbirleriyle karşılaştı. Tedirgin ve kaçamak bakışlar giderek baş hareketleriyle selamlaşmaya ve sonra merhabalaşmaya dönüştü... Şunu dedi arkadaşım. Korku aslında bilinmeyendir. Adama aslı astarı olmayan şeyleri hayal ettirir. Terlik sesleri bile kanını dondurur. Üst katımda her gece dolaşan hortlağın aslında serbest muhasebeci Adnan bey olduğunu bilsem niye korkayım ki...

    CAN BARSLAN
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük