aslında sözlük yazarlarının itifafına girer ama herşey bir yana seksi bulduğum biridir. nesi meselesi başka bir başlık konusudur. neco'nun kızıdır, adı haşmet, okan vs.. vs ile anılıp, şu an bir gazetede köşe yazarlığı yapmaktadır. onunda nedeni ayrı bir başlık konusudur. efendime söyliyeyim, karşıma çıkmasın.
yazdıkları ile alay konusu olmaya doğru hızla giden taze taze hergün saçmalayan yazar. en son hatırladığım yazısı; 30'umda Acun olmak istiyorum diyor niye? Sanırım yeni yaşımda, 3'lü yaşlarımda Acun'un ruhundan bir parça ruhuma rica ediyorum. Yooo, 500 milyar dağıtasım gelmedi. Futboldan da çok anlamam, 'Devler Ligi' gibi işlere bulaşasım da yok. Eh haliyle kameraman arkadaşım ve parmak arası terliklerimle diyar diyar dünyayı gezmeye de kalkmayacağım. Benim Acun olma isteğim başka. Siz Acun'a baktığınızda ne görüyorsunuz? Kutular mı? Ben başka bir şey görüyorum. Bende henüz olmayan bişey, bizim köyü daha şereflendirmemiş bir şey. Sükunet ve rahatlık... ya önce sen bi kendin ol relax kendini bul sonra ne istersen olursun.
kendini türkiye'deki tek akıllı kadın sanan, geri kafalı köşe yazarı. şahsen yazılarını okudum, bunu yazan insanı köşe yazarı yapıyorlarsa, o gazete sahiplerini de burdan alkışlıyorum..
"sadece onu okumak için" bir gazeteye verilen 50 ila 75 kuruşa yazıktır. yoksa sabah gazetesini ve tabii ki sabah gazetesi okurlarını da sever sayarız*
uzun haftalar boyunca okudum bu köşe yazarını. hatta öylesine takip etme isteğim uyandı ki, cumartesi - pazar bile 75 kuruşuma kıyıp sabah gazetesini ekleriyle birlikte aldım. beğendiğim için mi okuyorum ? tabii ki değil. zerre kadar beğenmiyorum yazdığı yazıları. tam aksine o kadar kötü ve küstahça buluyorum ki, bazen kendimi onun yerine koyup, ne kadar iğrenç bir insan olacağım kanısına varıyorum.
bilmiyorum amacı ney bu yazarın. şimdi lafa gelince, '' ben köşe yazarıyım, eleştiririm herkesi, eleştircem tabii, nedir yani'' diyor. elbette eleştir, zaten bak ben de seni eleştiriyorum, ama bu şahsın yaptığı böyle bir şey de değil tam olarak.
sanırım istiyor ki, bir yazı yazıyım, sansasyon ve insanların beyninde halusinasyon yaratsın, biraz fantezi yapıyım, biraz saçmalıyım, biraz da hakarete varan sözcükler kullanıyım, kendimden bahsedip narşist yanımı ortaya çıkarıyım, hatta yetmeyip ne kadar aynaya bakıp, güzelliğim ile değil de kendim ve kişiliğim ile övünüp megalomanlığın son noktasını yaşıyım... güzel bir kadın olabilir bu ayrı. beyni ve zekası, aynı zamanda yazdıkları ile övünmek için tabii ki aynaya bakmaya gerek yok, ama bakarsa da bakar olabilir. işin ilginç olabilecek boyutunu ele alıyoruz. benim hayallerimdeki kadın bu.
şizofreni değilim ama.
hayal ediyorum sadece.
75 kuruşuma acıyorum, hafta içi verdiğim 50 kuruşa da acıyorum. bu kadını okumak uğruna verdim zira. çünkü bir umut, böyle bir köşe yazarı olamaz, düzelebilir, ya da daha ne kadar saçmalamaya devam eder, ukalalığına ve çocuksu yazılarına son verecek düşüncesi ile alıyordum.
sonra geçenlerde bir magazin programında gördüm bu hanfendiyi. orada daha fazla tiksindim. tabii ki suratından ve fiziğinden tiksinmedim. ve sorguladım, böyleleri nasıl köşe yazarı oluyor ve hala yazmaya devam edebiliyor diye.
cevap bulamadım. ya da bulduğum cevaplar tatmin etmedi beni. burada paylaşmanın luzumu yok.
evet, sen oluyorsun, sen olmuşsun. şunu samimiyetimle söyleyebilirim ki, yazılarını takip etmeye devam edeceğim. paraya artık acımıyorum, sabah gazetesi iyi bir gazete, sonuçta bir gazeteye para veriyoruz her halukarda, bu sabah olabilir.
yazılarını takip etme sebebim tekrar beyan ediyorum ki, beğendiğim için katiyen değil. 2-3 dakikalık okuyacağım yazısı kusturmaz elbette beni. bu hanfendiyi biraz daha takip edip, eleştirilerimi iyi yöne çevirmek istiyorum.
değersiz olan eleştirilerimi pek tabii ki. ama umudum yok.
geçen köşe yazısında beni taşlayabileceğiniz yerler diye 7 madde çıkarmış yazar.
1.neconun kızıyım zaten bu yüzden herşeyi elde ediyorum.
2.sevgilim Haşmet
3.eski sevgilim okan bayülgen
diyerekten kendini eleştiren yazarlara kendisini nereden vurabilecekleriyle ilgili madde çıkarmış kendini beğenmiş ukala yazar.
bu köşe yazısında kalitesizliğini ortaya koymuştur.
diyeceğim ki bu ve benzeri kişileri konuştukça bunlar varolabiliyorlar ama bunu derken bende ondan bahsetmiş olacağım. (paradoks) diğeri (bkz: ayşe arman)
"Bana çakmak isteyenlere dokuz maddelik rehber!" başlıklı yazısıyla bir an heyecanlandıran kadın. lan kızım neden böyle şeyler yapıyorsun? koştum kalem kağıt aldım içeriden.*
şaka bir yana eli yüzü düzgün biri tarafından "çakılmak" isteniyorsa daha çok maddeler bulması gereken yazar. zaten yıllardır "başına gelenleri anlatan insanın köşe yazarı olması" gibi iğrenç bir durum var ülkede.
eminim herkes hak veriyordur, kendisinin köşe yazarı olmasında ne neconun kızı olmasının, ne haşmetle ne okanla ilişkisinin hiçbir alakası yoktur.*
ama o 9 maddeyi yapacağım ayşe. bekle beni!*
bizi büyük bir zahmetten kurtarıp, kendi eliyle madde madde kendisine nereden vurabileceğimizi yazmış kişidir.
--spoiler--
Hadi eller havaya! Madem iki satır da olsa bana laf sokmaya bayılıyor bazı arkadaşlar; ben de bugün itibariyle kendilerini büyük bir zahmetten kurtarıyorum. Kendi ellerimle madde madde bana nereden vurabileceklerini yazıyorum.
--spoiler--
yani bu bayan kişisi sözlerinin çarpıtılacağını ve dalga geçileceğini bilmiyorsa, ya gereğinden fazla saf ya da türkçenin ne kadar esnek bir dil olduğunun farkında değil. ikinci durum daha vahim. zira sabah gazetesinde yazı yazıyor ablamız türkçenin esnekliğinin farkında olmadan. üçüncü bir ihtimal daha var aslında: dikkat çekmek. ne yalan söyleyeyim ayşe özyılmazel adını hayatımda 2 veya 3 kere duymuşumdur. o da gazeteki magazin sayfalarında gözüme çarpmasıdır. internet aleminde ciddi şekilde ilgilenildi şimdi. amacına ulaştı mı bilinmez ama, şu "çakma" mevzusuyla adı sıkça anılacağa benziyor.
ayriyetten yazısının sadece birinci maddesini okuyabildim. zira okurken sürekli " kaymaklı ekmek kadayıfı gibi maşallah! ", " rezil bunlar reziiil! " ve " kaydırın şu zillinin ayağını" cümlelerine tekrar dönüp bakmak zorunda kaldım gerçek mi gördüklerim diye. kendimi bir anda kasımpaşa' da yürürken camdan cama dedikodu yapan teyzelere kulak misafiri oluyormuş gibi hissettim.
hanım kızımız kendisine sürekli aynı yollarla çakanlara (!), " artık sıktınız! " diyerekten çakmak (!) istemiş. fakat pek olmamış sanırım.
işe köşe yazarı olarak başladı, şimdi de çıktığı programlarda şarkı söylemeye başladı. yakında yüksek ihtimalle kaset çıkaracak insan kişisidir. nerden yırtarsa kar kardır!
yusuf güney ve rafet el romanla birlikte katıldığı beyaz show da, aşk-ı viraneye gözleri dolu dolu eşlik etmek suretiyle içimi sızlatan güzel gülüşlü kadındır.
gazetecimsi. o nedemekse adının karşılığı ancak o demek.
bu hafta köşesini paso artık kadayıfa dönme süreçleri çoktan başlamış kadınlara karşı bir koruma efendime söyleyeyim bir sahiplenme bir başımıza avukat kesilme bir pofpoflama içgüdüsüyle doldurmuş onu gördük.
yazık, baya baya meltem cumbul filan gözünde tapılacak mağbet,
düşün durumu o derece vahim.
bir kaç yıl önce haşmet babaoğlu ve ahmet hakan'ın nişantaşı'ndaki kafede yumruklaşarak kavga etme nedeni. haşmet ahmet'e okkalı bir yumruk atmış, ahmet'te haşmet'e g.t demiştir efendim.
sebebi şudur: ayşe, haşmet'in editör olduğu dergide köşe yazarı olmuş ahmet hakan'da "oyunculuğa giden yol yönetmenin yatağından geçer" diye bir yazı yazarak olaya müdahil olmuştur.
görgüsüz bir zenginlik içinde yaşadığı her halinden belli olan, anlatacak hiç bir şeyi olmayan, hayatı yazın Çeşmede 2 ay güneşlenip marsık misali yanıp, kışın etilerde takılmaktan ibaret zanneden, tv de görüldüğünde bu tarz hayat yaşayan binlerce insan olduğunu insana hatırlatan ve kişiyi gelecek planları açısından umutsuzluğa düşüren yazar. madem hayat bu kadar basit ben ne diye yardırıp duruyorum diye insan iç geçirmekten kendini alamaz.