d: simit, krem peynir.
m: ne peyniri bu?
d: krem peynir.
m: kaşar peyniri yok mu?
d: ilerdeki bakkalda var. ordan alırsın.
m: o zaman ben sadece simit alayım.
d: simit yok.
m: nasıl yani?
d: simidi yalnız satmıyoruz.
v: niye canı mı sıkılıyor simidin. *
diyalogu ile güldüren dizidir.
hiç izlemememe rağmen olayların gelişimini tahmin ettiğim dizidir. biri çağırılacaksa o kişi kesin karadenizli eleman olur. araba mı lazım çağır lazı adam mı lazım çağır lazı. yeter lan biraz yaratıcı olun.
dilber hala sayesinde bağıra bağıra kahkaha atmamıza ve apartmanı inletmemize sebep komedi dizisi. bilmem kaçıncı bölümü olmasına rağmen böyle yaratıcı bir senaryo... gerçekten tebrike ve takdire şayan.
miladını uzun süre önce doldurmuş dizi. her sezon yeni karakterler yaratılarak onlar üzerinden gitmeye çalışıyor. ve karakterler 3-5 bölüm sonra sıkmaya başlıyor. ayrıca dizideki bu ekleme ve dikkat çeken karakterlerin ortak özelliği farklı konuşmaları ve şiveleri. gerçekten çok yaratıcı!
eskiden elit bir kesimin, yani beyaz türklerin yaşadığı olayları mizahi ve ironik bir yönden veren, ayrıca volkan ve onun çevresindeki karakterler ile avam takımını da irdeleyen ve bu iki sınıfın ilişkilerini gerçektende başarılı bir şekilde yansıtan bir diziydi. ata demirer'in ayrılmasından sonra bünyesine kattığı sacit, makbule, şahika vs. karakterler kaliteyi büyük ölçüde düşürdü. espri anlayışı türkçe'yi bozuk kullanma, cemiyet ortamlarında çeşitli görgüsüzce hareketlerde bulunma, bir seviyesizlik bir lümpenlik seviyesine indirildi. ekranda onlarcasına rastlayabileceğimiz türden bir dizi haline geldi. ilginçtir volkan karakteri geri dönmesine rağmen sırf şu entryi girebilmek için bir süre baktığım dizide ilk zamanlardaki tatdan eser yok. nedeni bence makbule, şahika, burhan vs. gibi ''kıro'' karakterlerin gereğinden fazla öne çıkarılması. gerçektende başta bahsettiğimiz ''beyaz türklerin ironik maceraları''ndan artık eser yok. format sabit; sürekli bir panik hali, izleyiciyi gülmeye zorlama çabası, tekrar eden olaylar vs. vs...
iyi bir dizi izleyicisi değilim... hatta son yıllarda düzenli takip ettiğim tek dizi avrupa yakası'nın o volkanlı olan ilk yıllarıydı. düşüncelerim bunlardır. bilemiyorum belki diziyi başka bir kalıba oturtur ve o kalıpta irdelersek başarılı sayılabilir. ancak kesinlikle benim ilk zamanlarda izlediğim diziden eser yok...
volkan'ın türkiye'nin avrupa birliğine girmiş olduğunu gördüğü bölüm financial times gazetesinin türkiye'nin medyasıyla alakalı yaptığı bir habere konu olmuştur hatta gülse birsel'in bir kaç lafı da çıkmıştır. haber o rüyanın tasviriyle başlıyor ki şöyle:
"Turkey has joined the European Union. The first thing he notices is that everybody has become blond. Then he is offered muesli for breakfast instead of his usual bread, cheese and tea. His sister has moved in with her boyfriend. And his two best (male) friends have fallen in love and plan to get married.
ahde vefadan ve hani olur da arada iki kahkaha atmama vesile olur düşüncesiyle izlediğim eski fanatiklerinden olduğum dizi. istisnasız hiç bir bölümünü kaçırmamış biriyim ama artık kendimi gerçekten zorluyorum izlemek için.. evet bir kaç iyi tipleme var, evet bunca bölümü yazmak hele 90 dakika senaryo yazmak kolay değil ama dizinin ilk çıkış noktasından çok uzaklarda olduğu gerçektir. ve miadını doldurmuştur.
keşke zamanında, tadı damaklardayken bitseydi...
çekim hataları gösterilirken burhan karakteri yine izleyenleri yarmıştır. bir sahnede; "titrerim mücrrim gibi baktıkça istikbalime" diyeceğine, "istikbalime mücrim girmiş" demesi çok güldürmüştür.
bağış paralarına indragandi yapmayı ve ahlak dayatmayı iyi bilen ellerden çıkma lavuk sansürleri yüzünden "rtük senin ecdadını sikeyim kampanyası" tarzı isimlere sahip protestolara ilham verebilecek dizi.