bu hızla devam ederse, 5-10 yıl içinde kalkınmaya da etkisi olabilecek büyümedir. ayrıca dış borcun yüksek olması önemli değildir. önemli olan borcun milli gelire oranıdır. bu oran ne kadar düşük olursa o kadar iyidir ve türkiye'nin borcunun gsmh'sına oranı bir çok avrupa ülkesinden düşüktür. uzun vadeli, düşük faizli dış borç, ekonomik istikrar göstergesidir.
bu kadar özelleştirmeden sonra ekonomimizin rahatlaması çok normaldir. fakat merak ettiğim konu özelleştirmeden gelen paralar suyunu çektiğinde yani satacak bir şey kalmadığında ne olacak.
vatandaşın hissetmediği büyümedir. emekliler için bir şey değişmiyor açıkcası, maaşlar artıyor ama bu sefer her şey pahallanıyor. emekliler yine markete gidip bakakalıyorlar. bir ay deterjan alınıyorsa diğer ay yağ alınıyor, et alınıyor. bir de kira derdi olanlar var ki, emekli maaşıyla hem kira ödemek hem ev geçindirmek imkansız. ama tabi rte'ye yakın duranlar büyüdükçe büyüyor, ona bir şey diyemeyiz.
avrupa aydınlanma çağındayken bu topraklarda yeni icadlar yasaklandığı için aradaki fark öyle bir iki senede kapanmaz. yani bir sike yaramayacaktır bu istatistik.
büyüdü de sana bana mı büyüdü? çalık holding'e büyüdü, medical park hastaneler zincirine büyüdü...
halkı zenginleşmeden büyüyen devlettir türkiye cumhuriyeti.
önce kalkınma sonra büyüme...
kalkınma tam manasıyla gerçekleşmeden ortaya çıkan büyümenin hiçbir manası yok. 4 yılda okuduğum, konuştuğum, dersini aldığım bütün iktisat hocaları bunu öğretti bana.
türkiyenin şuanda gerçekleştirdiği büyüme sadece göz boyama amaçlı kullanılabilir.