öncelikle yalnızca verdiğim haberin bir bölümüne bakan mallar için bir alıntı;
--spoiler--
Rakamlar orta öğretimi tamamlayan her 10 gençten yaklaşık üçünün işsiz olup 2009 yılında üniversiteye giremediğini gösteriyor. Bu rakam uluslararası ortalamanın çok üzerinde bir oran oldu.
--spoiler--
bu oecd ne diyor başka arkadaş açıp raporu okudunuz mu? nerde... raporun yayımlanma nedeni? konusu? google'a girip en azından raporu geçtim özetini okudun mu? yok... neden?
nereden vurursam abilerimin taşşaklarını yalarım mode: on
mesela raporda diyor ki, "öğretmenlerin birim maaşı, 1995 yılında 105 ila 111 birim arasındayken şimdi 51 ila 55 birim arasında dolanıyor"
--spoiler--
lise altı eğitime sahip kişiler için işsizlik 1997'de yüzde 4.4 iken, 2009 yılında oran giderek arttı ve yüzde 12.6'ya yükseldi.
--spoiler--
--spoiler--
Lise eğitimi almışlar kişiler için işsizlik 1997'de yüzde 6.3 iken, 2009 yılında oran yüzde 12.6 olarak ölçüldü.
--spoiler--
--spoiler--
Üniversite mezunların için 1997'deki işsizlik oranı yüzde 3.9 iken, Rakam yıllar içinde giderek arttı ve 2009'da yüzde 9.9'a ulaştı.
--spoiler--
üniversite mezunlarının işsizlik oranları yıl yıl nasıl onu da yazayım;
15-19 yaş aralığında değil de, üniversite mezunlarına yönelik işsizliğe dair bomba gerçek daha yazayım;
--spoiler--
üniversite eğitiminde OECD ortalamasında 1997'de yüzde 4.1 olarak yaşanan işsizlik 2009'da yüzde 4.4*'e yükseldi. Ancak bu ülkelerin hiçbirinde işsizlikte Türkiye'de rakamlara yansıyan üç kata varan artış görülmedi.
--spoiler--
değerlendirilecek o kadar çok parametre var ki aslında... her türlü oecd'nin eğitim sistemimiz hakkında yazdığı rapor utanç verici. ama sen gel de bunu, verdiğim gaydırıgubbak link içerisinde bir iki cümleye dayanıp bana saldıran sazanlara, hele hele işi *zekama getirerek azot yaktığını ispatlayan tatlı su sazanlarına anlat...
yani iş okumakta bitiyor hocam. siz öğrenmek isteyin, ben kaynakları çoğaltırım. ingilizce biliyorsanız raporu da gönderirim...
ama dedim ya, iş floodçulukta değil, okumakta bitiyor.
açıklanan verilerden işe en çok yarayanı ayırıp sözlüğe yazarak, üstteki entry'i bariz şekilde refere ederek cevap yazan yeni yetmeler türemiş. neyse, konu iyice kısırlaştı.
neden 2004 alınmıyor da 1997 alınıyor denilmiş. acaba tek taraflı paylaşım yapmama isteğimden olabilir mi? üç katı veya 1,25 katı. cumhuriyet tarihi boyunca görülen rekor işsizlik oranı hangi iktidar döneminde sen ondan bahset...
neymiş, akp'nin icraatlarının sonuçları adam akıllı 2004 yılında ortaya çıkmış.
bak sen... oldu olacak anayasa mahkemesi ve hsyk bizi engelledi diye 2010 referandumundan sonra başlatsaydın?
hadi madem manipülasyonla verileri karıştırma yoluna gittiniz, oradan devam edelim.
--spoiler--
2004 yılında %7.9 olan üniversiteli işsiz, 2009 yılında 9.9 oranına yükselmiş.
yani akp* döneminde genç işsizliği 1.25 kat artmış.
--spoiler--
--spoiler--
2004 yılında 2.2 olan birleşik krallık ortalaası 2009 yılında 3.3 oranında geçekleşerek, tam 1,5 kat artmış.
--spoiler--
--spoiler--
sadece buna bakarak türkiyenin işsiz üniversiteli konusunda oecd'nin gerisinde birleşik krallığı önünde bir performans izlediği düşünülebilir.
--spoiler--
ulan kıçımla bile gülemedim bu yoruma. o derece dumur oldum. birleşik krallıkta işsizlik 1,5 kat artmış da kaç olmuş? 3.3
türkiye'de (sizi mi kıracaz amk... 2004'ten başlatalım) 1,25 kat artmış kaç olmuş? 9,9...
ulan siz üniversiteye giriş oranlarını yazmayı marifet sayıyorsunuz da, her 10 üniversite mezunundan birisi işsiz! üniversiteye girse ne sikime yarayacak? oran birleşik krallıktan düşük çıkmış ne yazar? ki her iktidar dönemi istatistikleri, göreve başladığı andan itibaren (2004 değil 2002) hesaplanır. öyle yok kadro oturmadı, yok sonuçlar alınmadı lafları ancak kahvehanede oralet içerken söylenir.
--spoiler--
2004 yılında türkiye % 11.1 işsizlik ile tüm oecd ülkeleri arasında 3. en yüksek işsizliğe sahip iken, 2010 yılında %12.1 işsizlik ile 6. sıraya düştü.
--spoiler--
işe bak... 6. sıraya düştük diye bir tek sevinmediğiniz kaldı. işsizlik %12 olmuş adamın yoruma gel.
zenginin daha da zengin olduğu, fakirin daha da fakirleştiği, tüm katmanlar üzerindeki gelir dağılım farkının uçurumlaştığı bir dönemde hala başarıdan bahsediyorsanız daha fazla tartışmayı uzatmanın alemi yok.
üstelik ben bu raporu, "ülke ekonomisi kötüye gidiyor aha bu da ispatı" diye paylaşmadım. "bütün bunları sayıyorsunuz, ama bir de bu rapor var" diye paylaştım.
çünkü ekonomik büyüme, istihdam ve işsizlik oranıyla yakından alakalıdır. sen işsizlik tavan yapmışken, borçlanarak da büyürsün. tabi siz 500 milyar dolara yaklaşan borçları değil, imf'ye ödenen 20 milyarlık borcu bilirsiniz. abiler öyle öğretti size.
de hadi siz biraz daha araştırın şu raporu adam akıllı bir iki argüman bulursunuz belki. benden bu kadar.
a- iyi günler
b- iyi günler, buyrun
a- halk ekonomisini arıyordum ben?
b- yok burası en üst kat türkiye ekonomisi:) siz inişte solda olan halk ekonomisinden baya bir aşağıya inin, daha fazla inmediğiniz zaman ilerde bir yerlerdedir.
Neye göre kime göre çıkışta ? Ayrıca avrupadan kasıt kıta avrupası veya avrupa birliği ise kısmen, yok gelişmiş devletler ise hiç de doğru olmayan bir durumdur. Neticede batı avrupa ülkeleri hala iyi durumda. Fransa'nın borç stoku her nekadar milli gelirin yüzde yüzüne yaklaşsa da, fransa bu borç stokunu çevirecek durumdadır. Sorun avrupa birliğine biraz haybeden alınan üyelerden kaynaklanmaktadır. Avrupa bu krizi kırmadan dökmeden atlatabilecek midir ? Sorun burada.
Türkiye ekonomisine gelince, evet ekonomik büyüme iyi durumda. Bu yeterli midir ? Örneğin, ekonomik büyüme sürdürülebilir mi ? Bunu bilemiyoruz zira 2012'de daha yavaş bir büyüme hatta belki bir küçülme bekleniyor. Bir ileri bir geri gitmek çok da iyi değil. Bunun yanında kur düşse ödemeler bilançosu dengeleri, yükselse enflasyon başa bela olacaktır. işte böyle bir bıçak sırtı durumdan bahsediyoruz ekonomi söz konusu olunca. Ama şunu kabul etmeliyiz ki, Türkiye, eskiye nazaran elbette daha iyi durumda.
türkiye'nin G-20 ülkeleri arasında krize en yakın ülke olduğuna dair raporları görmezden gelirsek doğru sanılacak önerme. "Eskiden IMF'nin raporlarına pek itibar eden sermaye çevreleri, bugünlerde dudak büküyorlar. Mesela IMF, bu yıl büyümeniz yüzde 6,6, gelecek yıl da ancak 2,2 olabilir diyor. Başta TÜSiAD, irili ufaklı, laik-şer'i tüm sermaye kesimleri, IMF'yi Türkiye'yi anlamamakla eleştiriyor; ayrıştıklarını iddia ediyorlar. IMF, yine de uyarıyor ve daha ileri gidip Türkiye'nin G-20 ülkeleri içinde krize en yakın ülke olduğunu ifade ediyor. Nerede mi? Bu ay yayımladığı "Dünyanın Ekonomik Görünümü Raporu: Büyümede Yavaşlama, Riskte Yükselme, Eylül 2011" başlıklı raporunda."
Halâ insanların çöplükten geçimlerini sağladıkları, öğrencilerin harç paralarını vermek için gecesini gündüzüne kattığı, işsizliğin milyonlarla ölçüldüğü bir ülkede, gününü kurtarma telaşındaki halkın çoğunun iplemediği bir durumdur. Ekonomi bana mı çalışıyor arkadaş ???
ekonomisi, ticareti avrupa'Ya, amerika'ya bağlı bir ülkenin, onların ekonomisi düşüşte olurken nasıl türk ekonomisi çıkışta olur anlaşılması güç. istatistik bunu böyle gösterebilir ama o sadece kağıt üzerindedir.
Hiçbir veriye hiçbir kağıda küreğe bakmadan incelemeden bol keseden iktidar partisine ekonominin büyümesi gibi olumlu bir durumda dahi çamur atmaya çalışan insanları anlamakta zorluk çekiyorum.
Evet açlık sınırı 881 lira, yoksulluk sınırı 2 bin 871 lira, durum içler acısı ancak ekonomi büyüyor ve yoksullar hala yoksul kalıyorsa kapitalizmin getirdiği gelir dengesizliğinden kaynaklanmaktadır. Zira Meksika'dan sonra ekonomik farkların en fazla olduğu ülke malesef Türkiye'dir.
türkiye nin ekonomi notu avrupa da sadece yunanistan dan daha yüksek. biraz araştırıp öyle gaza gelmek lazım, kulaktan dolma bilgiyle, şöyle iyiyiz böyle iyiyiz demeye bayılıyoruz.
avrupa birliği ülkelerinin ortak para birimi kullanmasından kaynaklanan durumdur. yunanistan'ın, ispanya'nın, portekiz'in ve diğer zor durumda olan ülke ekonomilerinin borçlarının yüzde 80-95'ini dış borç oluşturur. bu ülkelerin merkez bankaları para basamadığından, borç ödemede sıkıntı yaşarlar. avrupayı ortak bir ekonomi olarak düşündüğümüzde diğer ülkelerin de bu sorundan paylarını almaları normaldir. türkiye'nin ise toplam borcunun yüzde 80'inden fazlası kendi para birimi cinsindendir. dolayısıyla ödemede veya ötelemede bir sıkıntı yaşamaz. ayrıca direkt olarak avrupa ekonomisine bağlı değildir.
