eyfel'den atılacak 40.000 euro'nun izdiham yaratacağından korkan şirketin bundan vazgeçmesiyle ortalığı savaş alanına çeviren, otomobilleri deviren insanlara sahip fransa'nın da bağlı olduğu birlik. bizim ab'ye girmemize karşı çıkan ülkelerden biri de bunlar değil mi? bunlar değil mi bizi beğenmeyen? gidinin aç köpek sürüsü sizi *. bizde yardım dağıtıldığında bu kadar zarar vereni ben görmedim, gören beri gelsin: http://www.porttakal.com/...ara-yagacakti-509114.html
70 milyonluk nüfusun çoğunluğunun
yoksulluk hatta açlık sınırının altında olduğu,
mesleksiz ve eğitimsiz ,suç işlemeye çok eğilimli aç nüfusu sonsuza kadar almayacak birliktir.
1960 lardan itibaren avrupaya yerleşen ve oranın içine zıçan işçilerimizim oluşturdğu imaj bile tek başına alınmama sebebidir.
neoliberal dönüşümle birlikte finans kapital açısından ziyadesiyle önem kazanan oluşumdur. diğer uluslararası örgütlerden pek çok farklılığa sahiptir.
avrupa birliği'nin en önemli farklılığı, devleti sosyo-mekansal olarak yeniden örgütlemesidir. ulus-devletin beşiği olan kıta avrupası, avrupa birliği ile beraber ulus devleti sosyo-mekansal olarak yeniden örgütleyerek neoliberalizm denilen yeni dünya düzenine uyumlu hale getirmeye çalışmıştır. yeni örgütlenme tarzında devlet minimalleştirilmiş, yatay, dikey ve yana olmak üzere 3 biçimde yetki devri yaşamıştır.
dikey olarak devlet, ulus-üstü örgütlere bazı yetkilerini devretmeye başlamıştır.
yatay olarak, yönetimin nesnesi olan toplumun yerini mikro ahlaki cemaatler almaya başlamıştır.
modern devletin yana dogru genişlemesi ise yerelleşme aracılığıyla gerçekleşmiştir.
finans kapitalin merkezi olan avrupa birliği, sadece devleti değil emek hareketi başta olmak üzere tüm kurumsal yapıları yeniden örgütleyerek bir merkezsizleştirme eğilimine girmiştir.
son zamanlarda daha da kurumsallaşan birlik ortak anayasa oluşturma çabalarına girişmiştir. fakat bazı devletlerin karşı çıkması sonucu rafa kaldırılan ortak anayasa yerine alternatif olarak lizbon antlaşması kabul edilmiştir. böylece avrupa birliği, gideek parçalarının bütününden farklı bir tüzel kişilik olma yolunda adımlar atmıştır.
bir çok yazıldı çizildi. avrupa birliği almanya-fransa merkezli, temelleri 2.dünya savaşı sonra atılmış ve avrupa'nın merkezi pazarları arasındaki ilişkiyi düzenlemek adına kurulmuş bir birliktir. avrupa çelik ve kömür birliği'nin temelleri üzerinde yükselen birlik, 80'li yıllardaki neo-liberal teoriler ile 90'lı yılların başındaki sosyalizmin çözülmesiyle birlikte kabuğunu çatlatmıştır. bu sayede birlikin temelinde yatan niyet açığa çıkmıştır: merkez avrupa ülkelerinin çevre avrupa ülkelerinin zenginliklerini yağmalamak ve emperyalist bir hiyerarşi yaratmak.
ancak bu yazının yazılış amacında avrupa birliği'nin temellerini, stratejilerini ve geleceğini anlatmak bulunmuyor. asıl yazılış nedeni ise örneklerle açıklanan avrupa birliği mucizelerinin bir yalan olduğu gerçektedir. özellikle bu mucizenin somutlandığı yunanistan'da ise gerçek bir yalandır. işte avrupa birliği'nin yunanistan'daki serüveni.
1980'lerin avrupa birliği'ne alınan yunanistan 80'lerin ortasında gelişen dünya ekonomisiyle birlikte hızla gelişmişti. refah seviyesi artmış, ülkenin toplam gsmh'si fazlalaşmıştı. ancak aynı dönemde birlikten alınan borçlar artmış, sanayii üretimi yüzde 20 seviyesinde gerilemeşti.( eurostat, 2007) aynı dönemde ise iç ve dış ticaret kapasitesi artmış, turizm gelirleri ile muazzam bir gelişme sağlanmıştı. 2000'li yıllara gelindiğinde ise bu serüven şekil değiştirmeye başladı. almanya merkezli sermaye hareketleri doğu avrupa pazarına artık yunanistan vasıtasıyla girmeye başlamış, sosyalizmin silindiği topraklarda önemli kazanımlar elde etmişti. bu ülkelerin zenginliklerinin yağmalanmasıyla açığa çıkan gelirler yunanistan'ın 1996'dan 2007'e ekonomisinin 4 kat büyümesini sağlamıştır. ne büyük bir tablo! bulgaristan ve romanya'da ab'nin en önemli 2., arnavutluk'ta ise en büyük 1. aktörü haline gelmişti. 2004'ten 2007'e bölgedeki yunanistan yatırımı 10 milyar dolardan 20 milyar dolara çıkmıştır.( avrupa birliği ekonomi raporları, 2008) tabi artan sermaye ihracıyla beraber yunanistan doğan boşluk fransız ve alman sermayesiyle doldurulmuştur. bu dönemde17 milyar dolardan 33 milyar dolara çıkmıştır yabancı sermaye yatarımları. ancak her büyümenin bir bedeli olur. abd ile arayı bozan ve alman-fransız blokuna yanaşan yunanistan, kredi bolluklarından yararlanmış 2007 yılında dış ticaret açığı 45 milyar avro'ya ulaşmıştır. daha somut konuşmak gerekirse yunanistan ekonomisinin yüzde 14'ü.
eurostat'ın 2000-2007 yılındaki istatistiklerine göre yunanistan'ın bu dönemdeki ortalama büyüme hızı yüzde 3,7. avrupa ortalamasının hemen hemen üstünde sayılabilecek bir performans. ancak aynı dönemde istihdamdaki artış epi topu yüzde 1,5 olmuştur. işin ilginç yani istatistiklerin derinliklerinde yatıyor. dikkatli incelendiklerinde 2005'ten sonra işsizlik oranları bir parça düşüyor ve yüzde 7,1'e geriliyor. ancak bu dönemde sağlanan tüm istihdam neredeyse yarı-zamanlı çalışma oranı ile sağlanıyor. üstelik 25 yaş altı işsizlik ülkemiz oranlarına çok yakın: yüzde 19,7.(eurostat, 2007)
bu uzun cümleler henüz 2007 yılı için geçerli. 2008 yılındaki krizle beraber işsizlik oranları yüzde 10'a, 25 yaş altı işsizlik oranı ise yüzde 25'e yaklaştığı, dış borcun iki kat arttığı söyleniyor.( the economist, 2008) alın size avrupa birliği mucizesi! bir yandan kredi balonuyla şişirilen, hizmet sektörünün pompalanmasıyla gelen bir zenginlik, diğer yanda rakamlara yansımayan tarımsal üretim boyutları ve işsizlik. iş yalnız yunanistan için geçerli değil. avrupa birliği'ni kabaca 3 halkaya ayırır merkezine fransa ve almanya'yı yerleştirirseniz, yunanistan gibi ülkelerin ikinci halkada bulunduğunu görürsünüz. iş eski doğu bloku ülkelerine geldiğinde ise gerçek bir sefalet, iki yüzlülük ve yağmanın açığa çıktığını görebilirsiniz.
ikna olmuyor musunuz? avrupa birliği'nin özgürlük, demokrasi ve refah mı getirdiğini söylüyorsunuz hala. diğer örnekleri de açabiliriz ancak bilindiği üzere sözlük uzun yazıları kabul etmiyor. ancak işin gerçeğini söylemek gerekiyor: zenginliklerini önemli ölçüde emekçilerin haklarının gaspı üzerinden sağlayan ab için yolun sonu gözükmüştür. en azından söyledikleri yalanların sonu gözükmüştür. ortalama yüzde 10 işsizliğin bulunduğu, milyonlarca kaçak göçmen işçinin rezil ortamlarda çalıştırıldığı, korkunç silah ticareti ile vurgunların yapıldığı, ırkçılığın bir davranış biçimi haline geldiği bir yerde özgürlüklerden, insan haklarından söz etmek, buranın refah getireceğini söylemek açık bir yalancılıktır.
avrupa birliği büyük bir yalandır. ancak sanıldığının aksine bu put o kadar kolay yıkılamaz. türkiye'de işbirlikçi iktidarların maddi bir zemini vardır. türkiye siyasetinin dayandığı kitleler için bağımsızlık ikircikli bir tutumda, açık bir pozisyon beklemekten öte bir şey değildir. bu tablo değiştirilmeden, ab'nin ciddi bir yalan olduğu zihinlere kazınamaz.
içine gireceğiz diye kırk takla attıgımız, o güzelim idam cezasını ab uyum yasaları çerçevesinde bize zorla kaldırtan ibn*lerin kurmuş olduğu birliktir...
türkiye de 40 yılda 50 yılda olmayacak şeylerin(eğer yapılmaya kalkılırsa diyoruz, birşeyi yapmaya kalkmazsan olmaz) 2-3 yılda olmasına vesile olmuşsa, bana kimsenin türkiye yi sömürmek istiyor dedirtemeyeceği birlik. saf mısın ki sömürsünler seni.
avrupa birliği türkiye için amaç değil araç, en azından öyle olmalı.
madem içerdeki sıkıntılar ancak avrupa birliği gibi bir hedef olmadan ortadan kalkmıyor, sonunda üye olunur mu bilmem ama önünde avrupa birliği hedefi olmayan bir türkiye yi düşünmek bile istemiyorum.
bizi asla aralarına almayacaklardır. bir düşünün siz olsanız alırmıydınız. tarihi ve dini sebeblere hiç girmeyeceğim, sadece şunları düşünmek yeterli; nüfus ve ekonomi tabi bunların neticesinde avrupa ülkelerinde meydana gelecek sosyolojik değişimlerde cabası.
türkiye'de muhalefet eksikliğini gideren örgüt. o yüzden seviyorum. biz millet olarak kendi iyiliğimizi düşünemiyoruz. elin ingilizi, fransızı düşünüyor. burada aslında bize büyük dersler var.
edit: mesela youtube kapandı bir türlü açtıramadık tekrar. ne zaman açılır biliyor musunuz youtube? avrupa birliği resti çektiği gün. tayyip anında yasaları değiştirir. keşke çekse. bak bizi dinleyen yok. ama ab bu resti çekse ertesi gün youtube açılır.
sözü geçen birliğe yunanistan bundan seneler önce girdi ve şuan doğrudan veya dolaylı yollardan yunanistan a her sene milyarlarca euro luk yardım ve destek fonları aktarılıyor. o yunanistan ki, ikinci dünya savaşında hitlerin orduları tarafından darmadağın edilen yiyecek bir lokma ekmek bulamayan, sokaklardaki kedi ve köpek leri açlıktan ölmemek için yemek zorunda kalan yunanistandır. o yunanistan ki, ikinci dünya savaşında onlarca gemi dolusu balık ve tahıl ürününün istanbuldan ve izmirden sırf onları doyurmamız için yolladığımız..
yunanistan daki üniversite öğrencilerine, türkiye deki denklerine nazaran, erasmus tarzında çok daha geniş imkanlar sunuluyor.
vizesiz geçişler ve avrupa birliğine dahil herhangi bir ülkede çalışma iznine sahip olmak her yunan vatandaşının bir hakkı.
bilimin beşiği, refah seviyesinin ve demokrasinin en yüksek, en uygulanabilir coğrafyasına ait olan devletler klubune ait yunanistan halkı, ikinci dünya savaşı yıllarında sokaktaki kedi ve köpekleri yerken şimdilerde yaşam standartlarının oldukça yüksek olduğu bir toplumun parçasılar.
hayali bile güzel olandır. türkiye'de büyük değişimlere neden olmuş birliktir.
bir 10 yıl içinde türkiye kabul edilebilir lakin bazı gerçekleri de hatırlatayım. türkiye özel bir antlaşma ile serbest dolaşım hakkını hemen kazanamayacak bu birincisi. ikincisi de türkiye avrupa birliği tarafından kabul edilse bile avusturya ve fransa bir referandum yapacak. hayır derlerse tekrar başka bir bahara beklemedeyiz.
ama her şeye rağmen siyasette gurur olmaz. önemli olan çıkarlardır. devam etmeliyiz.
abd'nin türkiye ile ilişkisi genel olarak bir çıkar ilişkisidir. abd türkiye'nin durumundan çok kendi durumunu düşünür. bunun nedeni daha çok oldukça uzak olmasıdır. avrupa birliği'nin ise türkiye ile gerçekten dost olduğuna inanıyorum. türkiye'nin gerçekten ekonomik ve siyasi olarak gelişmesini istediğine inanıyorum. bunun nedeni de elbette komşu olmamız. ama bunun ötesinde de bir müslüman ülkenin batı dünyasına kabulünü sağlayıp diğer müslüman ülkelere de bu umudu verme istekleri var. bunu ingiliz, fransız pek çok yazar dile getiriyor. türkiye avrupa birliği'ne girebilirse, orta doğu'da ekonomik ve demokrasi gelişimi oldukça hızlanacaktır.
o yüzden ben avrupa birliği'ne güvenme taraftarıyım. bence ilişkilerimizi her zaman çok iyi tutmalıyız ve uyum sağlamak için çaba göstermeliyiz.