avaze gonjeshk ha

entry33 galeri24
    8.
  1. türkçe adı serçelerin şarkısı, ingilizce adı the song of sparrows olan tahrana yakın bir köydeki güzel insanların dramını anlatan şiirsel bir majid majidi filmi. bu film türk-farisi kültürünün ne kadar iç içe girdiğinin, iran'la türkiye'nin halklarının öz kardeşler olduğunun tipik bir örneği. filmin nerede geçtiğini bilmeyen bir kimse filmin türkiye'de herhangi bir yerde geçtiğine çok rahat ikna olabilir. dublajsız izlediğinizde bile bazı sahneleri anlamanız mümkün. deyimlerin, fiillerin hatta küfürlerin bile bir kısmı türkçedir. derin bir hümanizma ile birlikte emeği ile geçinen, helalden vazgeçmeyen saf,temiz,sıradan insanların hikayesi. hele filmin sonlarında kamyonette kerim'in okuduğu o azerice türkü beni benden almıştır.

    4 ...
  2. 7.
  3. amerikan filmlerinin tantanasından bıkan bünyelerin beğeneceği, basit aile fertlerinin basit hikayelerinden kurgulanmış sıcacık bir film. balıkların dağılması, yorgana simli yıldzların işlenmesi ve hurda mavi kapı uzun süre hafızamdan gitmeyecek.

    http://www.ikinciperde.co...i/aile-sinemasi/1663.html
    3 ...
  4. 6.
  5. mavi, hurda ve ahşap kapıyı; kahverengi tarla arka planında taşırken ki görüntüsüyle bence yılının en iyi afişi olmaya aday film. neşeli, eğlenceli, düşündürücüdür.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/73458/+
    5 ...
  6. 5.
  7. insanı, gah tahranın yollarında motosikletle arşınlattıran , gah devesini kaybeden bedevi hükmüne sokan , gah deveyle beraber dünyayı da bulduran, kainatı avucuna veren. bazen ibonun şarkılarını terrenüm ettiren, bolca yeşillikler, bahçeler çimenler aleminde yuvarlandıran...ferah -musibet döngüsünden ordan da umut hayal -kırıklığı olgusuna vardıran ve en sonunda ağlattıran bir film.... tam da en klasiğinden mecid mecidi filmi.
    2 ...
  8. 4.
  9. devekuşunun kaçışının dehşet güzel olduğu filmdir.
    2 ...
  10. 3.
  11. "deeply humanistic" yazıyordu dvd kapağında, ki orada genelde reklam esanslı kolpa cümleler olur. ben yemem! ismi ve afişi için aldım (çelişikliğe gel!). bak bunu yerim işte! lakin çok az yanılırım.

    sesler, yüzler ve mekanlar açısından çok tanıdık bir film. sanki anadolu'da çekilmiş gibi. bas insanüstü ultra başarılı bir dublajı, yerli film diye bile yedirilebilir o derece. insanların içerisindeki saf, tertemiz ve iyicil duyguları göstere göstere öne çıkaran, fazla iyimser sanat anlayışından hoşlanmam. ama serçelerin şarkısı için bu söz konusu değil. göstere göstere "bakın bu baba ne kadar iyi bir insan" demiyor. "ah canım, ne güzel! fakir ama ne kadar mutlular. di mi ya, di mi? mutluluk aslında ne kadar da yakın bize!" gerzekliklerinden uzak. e o zaman da cana yakın.
    5 ...
  12. 2.
  13. dün akşam izlediğim ve çok beğendiğim majidi filmi. filmdeki hayatların gündelik hayat içersinde herzaman karşımıza çıkabilecek hayatlar olması bu kadar sıcaklı katıyor filme. birde arabada ibrahim tatlıses dinliyorlardı o da çok hoştu.


    --spoiler--
    Serçelerin Şarkısın;nda Kerim Allah'ı kendi iradesini bertaraf eden bir irade olarak ve işleyen bir adalet olarak hissediyor. Filmin hikâyesi aslında Kerimin ağzından dökülen ama;bu hiç de adil değil; cümlesiyle başlıyor. Çiftlikten bir devekuşu kaçmasının ardından sorumlu görülerek işten atıldıktan sonra kuruyor bu cümleyi Kerim. Bundan sonra ise film ilahi adalet teması etrafında şekilleniyor. Küçük hesaplarla ve kaderi karşısında öngörüsüzce hareket eden insanın planlarının Allah tarafından bozuluşuna ve kapanan kapılar ardından açılan yeni kapılara şahit ediliyor izleyici. Hz. Ali'nin dediği gibi Kerim de Allahı kendi bir şey isteyip Allah başka bir şey isteyince tanıyor. Mukadderat kendini, insanın ufak planlarını ve küçük hesaplarını bozarak kuruyor. Adalet ise film boyunca kendinden şüphe edilemez bir şekilde tecelli ediyor. Buna karşılık insanın dünyadaki çabası külli iradenin yanında cüzi iradenin konumu da çocukların balık yetiştirebilecekleri bir havuz yapmalarının hikâyesiyle birlikte yüceltiliyor.

    Burada devekuşu yumurtalarından da bahsetmek gerekiyor. Devekuşu çiftlikten kaçtıktan sonra Kerim motoruna atlayıp bozkırda ve tepelerde bir gün boyunca onu arıyor. Bakmadık yer bırakmıyor ama yine de bulamıyor devekuşunu. Sonrasında ise devekuşunun varlığı orada burada karşısına çıkan yumurtalarla Kerim'in hayatının üzerine bir gölge gibi geriliyor. Neredeyse onu izleyen ve onu takip eden bir göz oluyor. Devekuşu yumurtaları da filmin manevi arka planını destekler bir biçimde Allah’ın varlığının tecelli ettiği somut nesneler haline (Kerimin Allahın varlığını hissedebildiği nesneler haline) geliyorlar.
    --spoiler--
    6 ...
  14. 1.
  15. majidi'nin şiirsel anlatımına yine bir örnek serçelerin şarkısı.

    sıcağı sıcağına yorum yapmak sanırım daha güzel olacaktır. deve kuşu imgesiyle başlayan bu film, yine aynı metaforla bitiyor. film boyunca kullanılan dilin, ne kadar kibar olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. kerim bey'in, çocuklarının bir hikayesi. uzaklarda saklanılmışların hikayesi.

    majid majidi, bizi o kasabaya koyuyor ve gidiyor. pastoral senfoni misali. deve kuşu kerim bey'i hem işinden ediyor hem de kendisine öteki gerçekliği kazandırıyor. majidi; bize kalbi duyguların, masumiyetin, bir babanın evlatları için ne derece fedakar olabileceğini sunuyor. filmin geçtiği yer, yeşil-kahverengi kombinasyonuyla örülü izbe bir yer. hiç betonarme yapılardan oluşmuyor. hatta o ev -bence cennetin çocukları'ndaki ev- (tahran'daki bölümler hariç)

    kerim bey rolünde, cennetin çocukları'ndaki küçük ali'nin babası var. muhammed emir naci'nin azerice söylediği şarkı, sonrasında film akışlarında ibrahim tatlıses şarkılarının yer alması da tebessüm ettirmiştir. kırmızı balık metaforu yine mevcut. -kaplumbağalar da uçar'a ithafen bence- majidi, karakterleri öne sürerken onları salt doğallığıyla veriyor. filmin başındaki, kerim bey'in işitme sorunu olan kızının kulak pilini eski ve pis su deposunda arıyorlar. babaları çocuklara izin vermiyor ama orayı arı ve tertemiz suyla dolduruyor çocuklar. saksıları taşırken, balıkları kurtarabilmek için fedakarlık çıkıyor karşımıza. çaresizlik içinde kalınmışlığın hüznü yansıyor. iran müzikleri giriyor devreye bu sırada. ellerinde kalansa, bir balık.

    kerim bey kaza geçirince bizler olayı onun gözünden gözlemlemeye koyuluyoruz. serçeler ise, kerim bey uykusundan kaldığında evinin içinde uçuşuyorlar. serçeler her çıkışı deneyişinde pencerelere çarpıyor. ve kerim bey onlara özgürlüğü veriyor. küçük şeylerden ne derecede büyük paylar çıkarılabileceğinin bir gösterisi bu film.

    majidi, çocukların kirlenmemiş fıtratlarından temizliği sunuyor izleyiciye, tebessüm dolu bir yüz ile son buluyor, sevgi dolu...
    10 ...
© 2025 uludağ sözlük