beni de kırdılar içimde kırdılar
karanlık camlardan sular akıyordu
şimşekli bir boşlukta saat vurdu
beni de kırdılar belki yalnızdılar
!belki onların da çocukluğu yoktu!
bütün şarkılara kapalıydılar
bir genç kız değmemişti saçlarına
beni de kırdılar ben artık küsüm
yağmurları yağmıyor ağaçlarıma
sularından içmiyorum susadım ama
beni de kırdılar soğuk bir ölüm
çevik bir bıçak gibi çakıldı aklıma
oysa bir şarkıyım yeniden doğan günüm
bütün şarkılara kapalıydılar dizelerinin sahibi yazarımızdır.
Simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice
Yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak
Bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina
Benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle
Sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz
Ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz
Hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi
Tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi
Hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum zehir zemberek aşkımız.
şiirlerinden kısımlar copy-paste etmek değildir attila ilhan. türkiye'nin sartre'ı diyenler olmuştur kendisi için. vefat ettiği gün bayrakların yarıya indirilmeyip de, ulusal yas ilan edilmemiş olması da devletin ayıbıdır.
Sen benim hiçbirşeyimsin ,
Yabancı bir şarkı gibi yarım ,
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak ,
Hiç kimse misin bilmem ki nesin ?
Uykumun arasında çağırdığım ,
Çocukluk sesinde ağlayarak ,
Sen benim hiçbirşeyimsin ...
ertesi gün amcamla birlikte boğaziçi lisesi'ne gittik. mektebi görür görmez hayran oldum: denize nazır iki tane saray yavrusu..... edebiyat öğretmenimiz nihal atsız'mış, turancı! dergiler çıkarıyor, kıyametler koparıyor. eee, biz de solcuyuz; atsız bunu fark ederse, çaktırır.
derken nihal bey derse girdi. ... derse kalkan herkes, istiklal marşı'nı ezbere okuyacak, baştan sona. o iki kubleyi değil, tamamını istiyor. kimse de beceremiyor; beceremeyene hakaret edip oturtuyor.
...ben arka sırada oturmuştum. zaten hep arkalarda otururdum. pencereden denizi seyrediyorum. beni yakaladı, "sen, arkada deniz seyranı yapan beyefendi, gel bakalım," dedi, "oku şiiri!" başından sonuna kadar okudum. fena da okumadım. herhalde hoşuna gitti; "sen kimsin?" dedi. ben şuyum buyum... "ooo! ismin de güzel, attilâ ha..." dedi. "şimdi başka bir soru soracağım. ama bu, dersle ilgili değil, insanlıkla ilgili: sen güzel bir şiir yazabilirsin, çok güzel bir resim yapabilirsin. ama bunu, böyle bir gürüha gösterirsin ve bundan güruh hiç zevk almayabilir, hatta eserini kötü sanabilir. bu, senin şiirini ya da resmini kötü kılar mı?" ben "hayır," dedim, "öbürlerini anlayışsız kılar." "tamam, otur yerine," dedi bana.... ben gittim yerime oturdum. "tamam," dediler bana, "sen yırttın. nihal bey seni beğendi...
gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım
--spoiler--
seni hiç görmeseydim seni keşke hiç görmeseydim
şu benim iki gözüm aksalardı kıpkızıl kör olsaydım
sacre-coeur'de armonik çalsaydım dilenseydim
seni hiç görmeseydim ismini hiç duymasaydım
belki kendime göre rezilce saadetlerim olurdu
kaldırımlara renkli tebeşirle katedral resimleri çizerdim
kaldırımlara senin resmini çizerdim herkes seni çiğnerdi
--spoiler--
"söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
ziyade gülüşürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
zamanlar değişti
ayrılık girdi araya
hicrana düştük bugün
ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş dalgaların
yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
elde var hüzün
o şehrâyin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam âşık incesaz
kadehlerin mehtaba kaldırılması
adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün"
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan istemiyorum
benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
dağıtır gecelerim sarışınlığını
uykularımı uyusan nasıl korkarsın
hiçbir dakikamı yaşayamazsın
aysel git başımdan ben sana göre değilim
benim için kirletme aydınlığını
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
Islığımı denesen hemen düşürürsün
gözlerim hızlandırır tenhalığını
yanlış şehirlere götürür trenlerim
ya ölmek ustalığını kazanırsın
ya korku biriktirmek yetisini
acılarım iyice bol gelir sana
sevincim bir türlü tutmaz sevincini
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
sevindiğim anda sen üzülürsün
sonbahar uğultusu duymamışsın ki
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş
uzak yalnızlık limanlarına
aykırı bir yolcuyum dünya geniş
büyük bir kulak çınlıyor içimdeki
çetrefil yolculuğum kesinleşmiş
sakın başka bir şey getirme aklına
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan seni seviyorum
iki ay boyunca hüseyin nihal atsız hocam oldu. hitler gibi gerçekten perçemi geniş alnına düşerdi ama namuslu ve dürüst bir adamdı; herkesi şaşırtan özelliği , kimi derse kaldırırsa istiklal marşını (tam metin) okumasını isterdi. çoğu beceremez , süklüm püklüm sırasına dönerdi. ilk becerenlerden birisi olmuş ve sanıyorum gözüne girmiştim
yüksek sesle , kavga eder gibi konuşur , derslerinde ırkçılık - turancılıktan bahsetmezdi ; daha çok kültürümüzün , asya kökeninden koparılmasına yakınıyordu , öreki türk kültürüne yabancılaşmış olmamızdan.
olur mu gecemi yeşile çalmak
yıldız çivilemek parmakuçlarıma
ölüm kadar çabuksa eğer yaşamak
hiç doğmamayı isterdim ama
bir kere doğmuşum ölmek yasak .