--spoiler--
o sözler ki
imgelem sonsuzluğunun
ateşten gülüdürler
kelebek çarpıntılarıyla doğarlar ölürler
o sözler ki kalbimizin üstünde
dolu bir tabanca gibi
ölüp ölesiye taşırız
o sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan
uğrunda asılırız
--spoiler--
kurtlar sofrası romanının karakterlerinin bazılarının da kullanıldığı ve 20 yy türkiyesi'nde önemli köşe taşı zamanları anlattığı aynanın içindekiler seri kitapları her gencin okuması gereken kitaplardır.
kitapların kronolojisi
paylaşılan görsellerin olduğu ilk baskıları daha tatlıdır.
1. Yaraya Tuz Basmak (1978):
Bıçağın Ucu romanında karşımıza çıkıveren Demir Çukurcalı da kimdi? işte onun öyküsü. Kore'deki Türk birliğinin Wovan boğazında çakılıp kalmasıyla başlayacak romanımız. Kore'de savaşmış ve madalya almış Demir Çukurcalı ile birlikte, 27 Mayıs 1960 hareketinin öncesini ve daha sonra tasfiye edilen cuntanın maceralarını izlemeye hazırlanın!
insanca zaaflar ve zayıflıklarına rağmen (hatta belki de onlar yüzünden) bir kahraman nasıl mücadele eder? Neler düşünür?
Tekrar 1919-1920 işgal istanbul'una, hatta daha öncesi Selanik'e gideceğiz. Neveser hanım, Selanik eşrafından 'Bacaksız' Abdi Bey'le evlenir. Mason locası ve ittihat ve Terakki üyesi Abdi Bey'in sergüzeşti özelinde, Osmanlı imparatorluğu'nun çöküşünü izleriz. işgal istanbul'unda Mizrahi yalısında saklanan Abdi Bey, evin hanımıyla gayrimeşru ilişkiye girerken; kendi karısı Neveser hanım da, çocukluk arkadaşı Münif Sabri'ye tekrar kavuşmaktan mutludur. Kuvayı Milliye için Anadolu'ya silah kaçırmakta olan Münif Sabri ise bambaşka bir mücadelenin içindedir.
Dolmabahçe önlerinde düşman gemilerinin demirli olduğu işgal istanbul'unda bütün bunlar olup biterken, bu şehrin aslında kime ait olduğuna şehadet eden tek bir şey kalmıştır: Dersaadette Sabah Ezanları!
okumak için osmanlıca sözlük daima el altında bulunacak. daha da untmazsınız o kelimeleri.
'Yunus Nadi Roman Armağanı' alan bu romanda, eski ittihatçı Subayı Ferit'i tanırız. 1960 baharında hayatının son demlerini yaşamakta olan eski tüfek, kah 1919 işgal istanbul'undaki gençlik anılarına dönecek, kah 27 Mayıs hareketinin hemen öncesinde veya hemen sonrasında yaşananları karşılaştırarak, sorularına cevaplar arayacaktır. Oysa kendi eşine itiraf edemediği bir sırrı vardır ki.....
1940'lı yılların istanbul'una hoşgeldiniz. ikinci Dünya Savaşı süredursun, istanbul'un o karanlığında gizli TKP üyesi Ahmet Ziya ile tanışın. Osmanlı imparatorluğu'nun son zamanlarında Almanya'da Üniversite öğrencisiyken Komünist olmuş, gene kendisi gibi komünist (Süryani) Meleho Afram'la evlenmiştir. 1920'li yıllarda Sovyetler Birliği'nde KUTV'da okuyup bir yandan da 'profesyonel devrimcilik' yapmıştır.
ikinci Dünya Savaşı gelip çattığında, bir yanda Ruslar, bir yanda Almanlar, bir yanda Tek Parti döneminin komünistlere aman vermeyen siyasi polisi. Ahmet Ziya hem kendi geçmişinden gelen iç hesaplaşmalarıyla, hem de dört bir yandan kendini kıstırmış siyasi hasımlarıyla halleşmek zorundadır.
"seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm."
aklımızda onlarca dizeleri ile, daha çok kalbimize yakınsın ama, attila ilhan..
"sisler bulvari bir gece haykırmıstı
agaçlari yatiyordu yoksuldu
bütün yapraklari sararmisti
bütün bir sonbahar aglamasti
aglayan sanki istanbul'du
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahir
bütün siirlerimi yakacaktim
yalnizlik bana dokunuyordu.."
"sen ki üşümüş gökte o yalnız bulutsun
kıskanmadığın cömert bir maviliğin ortasında o
bildiğin yalnızlığın ellerinden tutmuşsun
desen ki unutulmuşsun .. "
Sanmıştık ki ikimiz; yeryüzünde ancak birbirimiz için varız.
ikimiz sanmıştık ki; tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız.
Hiç yanılmamışız.
Her an düşüp düşüp, kristal bir bardak gibi tuz parça kırılsak da;
Hâlâ içimizde o yanardağ ağzı... Hâlâ kıpkızıl gülümseyen -sanki ateşten bir tebessüm-.
Zehir zemberek aşkımız.
Sen istinyede bekle ben burdayım
içimde köpek gibi havlayan yalnızlığım
Çünkü ben buradayım karanlıktayım Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git
Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor
Şarabım bütün ekşi suyum soğuk
Yanımda olmadın mı seni daha bir çok seviyorum Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git
dizeleriyle ve sayısız şiiriyle hayranlığımı kazanan; büyük şair.
büyük şair; ben sana mecburum şiiri'nin şairidir. kerem alışığında dayısıdır efenim. rahmetle anılası şair olma ötesinde insandır. şapkasıyla ayrı bir karizmatik duruşu olandır.
.......
bana bir şimşek çak
içim içime sığmıyor artık
vahim bir çağrışımdan
daha vahimine atlamaktayım
bana bir şimşek çak
belki fena halde
yanılmaktayım
o ince kız çocuğu
gün doğmadan her sabah
bir hapisaneden bir nezarethaneye
kelepçeli götürülüyor
dudakları titrek
gözlerinde buğu
bilmem ki nasıl anlatayım
bağışlanmaz suçu dünyayı sevmek
bir de o
adını bile bilmediği
kıvırcık saçlı'devrimci'öğrenciyi
fakülte kapısında vurulmuş
yağmurun altında
çıplak
bana bir şimşek çak
çok yanlış anlaşılmaktayım
hesabım yanlış bir mahkemede görülüyor
içimdeki zemberek
boşandı boşanacak
yaşamak mı gerek
yoksa unutmak mı
şaşırmaktayım
galiyef yoldaş ne olacak
galiyef yoldaş sibirya sürgünü
sanki yalın bir bıçak
kayarak
bir kırlangıç hızıyla
bulutların arasından
karanlığın böğrüne saplanacak.
...................................
"Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu,ağlardım
Beni sevmiyordun,bilirdim
Bie sevdiğin vardı,duyardım
Çöp gibi bi oğlan,ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu,ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin,bakardın
Üşürrdüm,içim ürperirdi
Felaketim olurdu,ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin,mum giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi yüzü
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu ağlardım..."
bu duygular nasıl da güzel ifade edilmiş onun kaleminden.. nasıl kelimelerle anlatmış büyük şair!
yeri bende her zaman ayrı olan nadir şairlerdendir attila ilhan.
ilk defa bir şiire onun sayesinde tutulmuşum tahmin ediyorum. o açtı bana şiirin kapılarını hiç şüphesiz!
Lise öğrencisi iken sevdiği kiza vereceği, ceketinde bulunan bir nazım hikmet şiiri yüzünden okuldan atılmıştır.
edit: oha lan,biri eksi vermiş ama bu yazdığım 2*2=4 demek.