maymundan geldik diyenlere maymun nerden geldi ve emuğa goduum derler insana. hadi onu geçtim be emucuk, senin içinde mühendis mi var ki yapacağın ya da yapman gereken şeyleri senden önce anlayıp ona göre davranıyor. biyerin kesildiğinde önce kanı pıhtılaştırmak sonra kabuk doldurmak ve yarayı kapatmak için yeni bir doku ile obadan hücreler sırasını nerden biliyor yorroom. yani diyorum ki, ateizmeve ateiste :
hani diyorlar ya insanlık maymundan geldi peki ilk maymunu kim yarattı ?"
bu nedir tayfun ya.
evrim okuyun ateizmi okuyun daha sonra soru yöneltin kendilerine. lütfen. eğer okkalı bir soru kitleyecek bir soru bulabilirseniz bende sizin arkanızdayım. ama tereciye tere satmadan önce okumanız gerek.
Valla bence hiçlikten nasıl yaşamın kendiliğinden meydana geleceği sorusuna bir cevap veremezler. Çünkü tesadüf için bile bazı var olması gerekiyor ki etkileşime girsinler. Düşünün hiçbir sey yokken neyin tesadüfü. Kesinlikle saldırmıyorum saygım var inanmayana ama bana sacma geliyor.
Şu anda dünyadaki ve evrendeki sistem ve düzen bir akıl tarafından sistemli bir şekilde ortaya çıkarıldığını çok açık gösteriyor. ister kozmik bilinç de ister tanrı ister yehova ne dersen de var işte
Ateistlerin cevap vermesi gerekmeyen sorulardır. Eğer bir Allah varsa,müslümanlar bunu kanıtlamak zorundadır. Bertrand Russell hayatta olacaktı da size şunları açıklayacaktı şimdi:
Eğer ben Dünya ve Mars arasında eliptik bir yörüngede güneşin etrafında dönen Çin seramiği bir çaydanlık olduğunu öne sürseydim ve bu çaydanlığın en güçlü teleskoplarımızla bile tespit edilemeyecek kadar küçük olduğunu ekleyecek kadar da dikkatli olsaydım, kimse bu görüşümün tersini kanıtlayamazdı. Ama devam edip de bu savımın yanlışlanamaz nitelikte oluşundan dolayı insan aklının ondan kuşku duymasının kabul edilemez bir küstahlık olacağını söyleseydim, herkes haklı olarak saçmaladığımı düşünürdü. Ancak, eğer böyle bir çaydanlığın varlığı eski kitaplarca onaylansaydı, her Pazar günü kilisede kutsal gerçeklik olarak öğretilseydi ve okullarda çocukların beynine kazınsaydı, onun varlığından kuşku duymak bir gariplik belirtisi olarak görülür ve o kuşkuyu duyan kişiye yakınçağda bir ruh doktoruyla ya da daha önceki çağlarda bir Engizisyon yargıcıyla bir randevu alınırdı.
Organize dinlerin, açık düşmanlığımızı hak etmesinin nedeni şudur ki, çaydanlığa olan bir inancın aksine, din güçlüdür, etkilidir, vergiden muaftır ve kendini korumaktan aciz küçük çocuklara sistematik biçimde aşılanır. Çocuklar gelişim yıllarını çaydanlıklar hakkında manyakça kitaplar ezberleyerek harcamaya zorlanmazlar. Devletin okulları, anababaları yanlış biçimdeki çaydanlıklara inanmayı tercih eden çocukları okul sisteminin dışında tutmaz. Çaydanlığa inananlar, çaydanlığa inanmayanları ya da çaydanlık kâfirlerini veya çaydanlık sapkınlarını hatta çaydanlığı inkar edenleri ölümüne taşlamaz. Anneler çocuklarını, bir değil de üç çaydanlığa inanan çaydanlık-gâvuru eşlerle evlenmemeleri için uyarmaz. Önce sütü koyanlar, önce çayı koyanların dizlerini parçalamaz.
1-) Herşey tesadüfen mi oluştu diyenlere cevabım şudur ki ; Tesadüfen oluştuğunu söylediğiniz şeylerin belli bir düzene oturması 4,5 Milyar Yıl aldı. 4,5 m.yıl içinde şuan ki duruma gelmesi mantıksız gelirken 7 gün içinde evrenin oluştuğuna inanmak ise ayrı bir komikliktir bence.
2-) Evrim bir hatalar bütünüdür aslında. Şöyle söyliyim aynı ırktan iki canlının çiftleşmesiyle bir yavru meydana geldiğini hepiniz biliyorsunuzdur peki bunun nasıl gerçekleştiğini kaç kişi biliyor ? Döllenme oluşmaya başladımı proteinler her iki canlıdan gelen dna ve genetik bilgileri kopyalayarak yeni canlıyı oluşturmaya başlarlar. Milyarlarca kopyalanması gereken şeyden bahsediyoruz haliyle hatalar meydana gelir ve genler yanlış kopyalanır. Bu yanlış kodlama daha farklı ırkların oluşmasına sebebiyet verir. Tabiki birden bire bir koç gidipte kurt yavrusu doğurmaz. Milyonlarca yıl alır bu olay. Birde adaptasyon sonucu oluşan evrim vardır. Daha fazla kullandığı bir organın yıllar içinde dahada gelişmesi.
3-)Ne zaman konu açılsa insanların,canlıların mükemelliğine bak denir. Ulan bizim neremiz mükemmel ? Doğumumuzdan ölümümüze kadar binlerce kez hastalığa yakalanıyoruz kimimiz hayatı boyunca çekmek zorunda olduğu rahatsızlıkları var. Ben yaşayabilmek için günde kendime 4 kez iğne yapmam gerek. mükemmellik bu mu ? Eski çağlardan bugüne kadar tanrıya tek bir sebepten ihtiyaç duyuldu. Oda açıklamasını bilmediğimiz şeylerin sorumluluğunu ona yüklemekti.
belki beynin kabul etmeni istemiyor, belki çevrendeki pek çok kişi de inanmanı istemiyor, ve hatta belki şimdiye kadar okuduğun bütün kitaplar sana olmadığını söylüyor. peki kalbin ne diyor? orda bir allah var mı? (bkz: yok)
pragmatist bir manifestonun edimsel imgelenmelerine öykünen yaptırımları karakterize eden kuramların tümünü gerçekleyebilme yetisine haiz bir öngörümsel önerme varyantı olarak kabul edilse de, içsel çatışıklıkları pasivize etmenin bilişsel algılanması söz konusu olduğunda pitoresk bir tümevarım sağlayabilecek bir betimlemeyi, en marjinal kulvarlarda, ayrımlanabilir ve determinist bir tarzda angaje edebilme kapasitesine sahip olan nedir?
her hareketin temelinde ve öncesinde itici bir hareket varsa ve hareketler silsilesi sonsuza kadar devam edemeyecekse ilk hareket verici kimdir- nedir.
cevap ; hareketin başlangıcı yok. sonsuz zaten evren.
tanrı'yı neden reddettiğidir. basit ve komik gelebilir. ama özünde tanrının reddi, bizatihi tanrıyla değil tanrıya inananlardan yola cikilarak gerçekleşir. en azindan 20. yy'dan sonra. ben bu insanların tanrıya inandıkları icin yaptığı seyler yapmam diyerek ateist olmanin tanrıyla hicbir ilgisi yoktur. ben tanrıyı tanrı olmadığı icin reddediyorum diyen bir ateist ise henuz dünya uzerinde buna gecerli bir sebep bulamamistir. tanrı yoktur; çünkü ... denildiğinde tanrının var olmadigina yonelik ozsel olarak henuz tatmin edici bir cevap verilememistir. ışide bakıp ben tanriya inanmıyorum diyen birisi, ilkesel olarak reddetmis olur, yani daha dogrusu inanmayi tercih etmemis olur. bu durum onu ateist yapabilir mi? belki. ama tanrının var olmadığını kanitlamaz. gene konusturdunuz beni.