bir devleti düştüğü yerden alıp, yeniden layık olduğu yere çıkarmak ve aynı zamanda devletin içeriğini değiştirmek ayık kafayla yapılacak bir iş değildir. meyhanede dansöz oynatıp şerefine dayıoğlu demeye benzemez atatürk'ün içtiği rakı.
yakışır lafını anlayamama neden olmuştur, yakışır değil keşke az içseydi yada hiç içmeseydi diyeceklerine yakışır atama demeleri çok manidardır, 16 ay tunceli de terörle mücadelede bulundum detaylara girip kafa ütülemeyeceğim o zaman bende içseysim ne güzel herkes içsin, ülke sizler gibi laptop u kucağa alıp klavyeden atmakla olmuyor beyler biraz düzeyli atalım, benim diyeceğim şudur atam keşke hiç içmeseydin daha iyi olurdu beeee...
kederden, neşeden yahut alkolik olduğundan dolayı değildir. atatürk'ün rakı içmesi tamamen eğlencedendir.
zira atamız ve sofrasında bulunan yarenleri içtikleri rakıların şişelerini şu an hayasızca kendisine hakaret eden şakirtlerin dedelerinin götüne sokar onları akıllanmaya davet ederlermiş. götüne rakı şişesi giren bir dededen de rakıdan nefret eden bir torun olması gayet doğal...
ulan hani atatürk çok içerdi?
bildiğin sosyal içiciymiş...
yarın öbür gün siyasete girsek bunlar bize alkolik der demekki.
gerçi bunlar "atatürk çok hızlı nefes alırdı, bizim oksijenimizi bitirdi" bile diyebilecek cibilliyette oldukları için kaale almanın anlamı yok.
atatürk bir gün yolda giderken bir teyzeye rastlar. teyzenin üzgün olduğu her halinden bellidir. ata sorar:
- teyze hayırdır neyin var bu üzüntün nedendir?
teyze: ah oğlum. halim perişan. param pulum yok. evim yok. yiyecek aşım yok. halimden anlayan yok.
atatürk: e teyze madem bu kadar peişan durumdasın kaymakama çıksana.
teyze: e oğlum kaymakamın bizi tanıdığı mı var?
atatürk: o zaman sende valiye git teyze.
teyze: oğlum vali bizi konağına alır mı hiç?
atatürk: e o zaman sende ismet inönüye git başbakana çık teyze.
teyze: ismet inönü bizi mahallesine sokmaz ki huzuruna çıkalım.
atatürk (kadının kendisini tanımadığını anlayınca): teyze son çare atatürke git. o sana yardım eder.
teyze: oğlum atatürkün içki masasından kalktığı mı var? bize yardım etsin.
atatürk hiç bir sey dememiş. iyi günler dileyip ayrılmış ordan. akşam üzeri güzel bir içki sofrası kurdurmuş. kaymakamı valiyi başbakanı almış masaya. teyzeyi buldurmuş yanlarına çağırmış. teyze atatürkü görünce hayli korkmuş. atatürk ısrar etmiş sabah kandisine söylediklerini aynen anlatmasını istemiş.
teyze korkuyla anlatmış. sonra;
-atatürk: şimdi söyle bana teyze. ilçemin kaymakamı halkı tanımazsa. valisi huzuruna almazsa. başbakanı mahallesine sokmazsa. atatürk içmesin de ne yapsın.
helali hoş olsundur. hayatını cephede geçirmiş ve hayatı boyunca bir milletin yok oluş korkusunu, ölümü, yaşama tutunma hevesini, emperyalist devletlerin tehditkar nefesini ve kurtuluş ateşini içinde hissetmiş bir adamın belki biraz rahatlamak için ama daha çok tadını sevdiğinden ötürü yaptığı harekettir.
birine aşık olunca dahi alkole gömülen türk milletini, kafasında koskoca bir ülkenin sorunlarını taşıyan adamın içtiği rakı mı rahatsız ediyor, heyhat!
içmiş hali ile kurduğu devleti içteki şerefsizler, kansızlar ve dıştaki dersini almamış densizler 88 senedir hala yıkamadıysa, bir de içmese siz düşünün olacakları!
ülkeyi gavur postalından kurtarmasıdır ilgilendiren, ayıkken gavurlara satanlardan daha ufak bir meseledir.
rakı içip rezillik çıkartmazmış ya adam,usulüyle içer, sarhoş olmadan kalkarmış masadan,kime ne.
bir ortaokul öğrencisinin kaleminden;
gençliğinde kot pantolon giyememiş. sevgilisinin elinden tutup hasılat rekorları kıran bir sinema filmine gidememiş. padişah ona trablusgarp cephesi'nde görev verdiğinde, lüks uçak şirketinin, first class koltuğunda viskisini yudumlayarak görev yerine gidememiş.
halkına bağımsızlık fikrini anlatabilmek için kortej eşliğinde mercedeslerle gezememiş anadolu'yu. kurtuluş hareketini başlatmak için 19 mayıs'ta samsun'a ayak basan ayağında spor ayakkabısı ya da kovboy çizmesi yokmuş. kazandığı her savaştan sonra savaş sahasına fırlayıp moral veren mini etekli ponpon kızlar da yokmuş.
tarih kitaplarına bakılırsa, yunanlıları izmir'den denize döktükten sonra timsah yürüyüşü de yapmamışlar. ülkesinde yapacağı devrimleri, unutmamak için not alacağı bir cep bilgisayarı olmadığı gibi, kendisine suikast girişiminde bulunacakları da cep telefonundan öğrenememiş! atatürk için üzülüyorum. dağ gibi adam, bir radyo programına faks çekemeden, ismet paşa için safiye ayla'dan bir istek parçası isteyemeden gitti .
lozan zaferi'nden sonra veya cumhuriyet'in ilanından sonra arabaya atlayıp sabahlara kadar korna çalıp, elinde bayraklarla sokaklarda tur atamadı. evinin balkonuna çıkıp, bir şarjör mermiyi havaya sıkamadı.
atatürk'e acıyorum. sen kalk, dört kadınla evlenebileceğin bir dönemde dünyaya gel, sonra değerini bilmeyip tek kadınla evlilik sistemini getir. aaaah ah... çılgın diskolara gitmek, sabahlara kadar içip içip rock yapmak, babasının mercedesini alıp şöyle bir emirgan turu çekmek dururken.
bunları yapmadı atatürk. keyif çatmadı. tüm hayatını ülkesinin kurtuluşuna ve uygarlaşmasına harcadı...
işte onun için büyük adamdı atatürk. her fırsat elinde vardı. o ise sadece bu milletin bağımsızlığını istedi.
bütün suçu 2 kadeh rakı içmekti o kadar."
kendisine sorulan "neden bu kadar çok rakı içiyorsunuz paşam?" sorusuna en güzel cevabı "bu beyin o kadar çok şeyle ilgilenmek istiyor ki bu vücuttan çıkıp gidiyor, onu bu vücuda geri sokmam gerektiği için içiyorum!" diyerek vermiştir mustafa kemal.
yine kendisine bu konuda yöneltilen bir soruya;"nasıl fransızlar şarap, ingilizler viski içiyorsa ben de rakı içerim, ama önemli sorunların tartışılacağı toplantılarda değil.
gündüzleri de hiç içmem. bazı yakın arkadaşlarım bana içkinin zararlarını anlatıyor. ben de onlara diyorum ki, 'ben bunları bilmez degilim, haklısınız. fakat ne yapayım ki bazen kafam bana ıstırap verecek kadar hızlı çalışıyor. böyle durumlarda kafamı biraz uyuşturup dinlenme ihtiyacı duyuyorum.'
benim adım çok içer diye çıkmıştır. ne var ki görev başında bir damla içmem. vatan işlerine içki karıştırmam. içki sadece benim keyfim içindir. içki yüzünden görevimi bir an geri bıraktığımı anımsamıyorum.
daha gençken, manevralara çıkmadan önce, muhabbete dalarak sabahlara kadar içsek bile ben uyumadan, saatinde görevimin başına gider ve işimi hiç aksatmazdım. içki ve görev iki ayrı şeydir. eğer birbirine dokunacaksa, görevi elbette keyfe tercih etmeli ve içkiyi kesmeli."şeklinde cevap vermiştir.
tartışma konusu olarak gündeme getirilecek en anlamsız kelamlardan biri daha. '' size ne?'' derler adama. yarasındır atam' a. o kadar yükün altında o bunu rahatlatıcı unsur olarak görsüyse içecek sonuna kadar.. kime zarar vermiş ki bu? kendisiyle ilgili bir durumdur ve bunu yapmaktan zevk aldıysa, en güzelini yapmıştır içerek. bu ata'm ı tabulaştırdığım için değil, dogmatik konudur atam eleştirilemez düşüncesinden değil, her zaman ''kişisel hak ve özgürlükler bıdı bıdı..'' diye konuşuruz ya işte bundan ileri gelen bir karşı çıkmadır ata'm ın içki içmesinin gündeme gelmesine karşı çıkışım..
not: ata'm kaldığın yerden biz devam ediyoruz beyaz leblebi ve safiye ayla eşliğinde...
atatürk ün varsayalım hergece ufak bir doz eroin almış olması bile kemalizm dininin şaşırmış neferleri tarafından ''yakışır atama'' şeklinde değerlendirileceğinden bu konu oldukça manidardır.
ulan ammada tarih meraklısısınız aq*. şimdiki hükümetin ne gemilerine ne pastörize yumurtalarına ne satılan topraklara bakıyosunuz işiniz gücünüz atatürkün ne içtiği ne yediği.