hiçbirşey ifade etmeyen olgudur. çok sıkı bir kemalist olarak şunu söyleyebilirim ki, bu bize hiçbir şey anlatmaz veya fenerbahçeye hiçbirşey katmaz, anlamsızdır. atatürk rakıyı çok severdi bende hastasıyım rakının diye övünmekten farkı yoktur. ayrıca eğer takımların taraftarları olan özellikle tanınmış kişiler takımlara birşeyler katacak yada götürecekse atatürk ün fenerbahçeliliğiyle övünen fenerbahçeliler rte'nin fenerbahçeliliğini nasıl açıklayacaklardır bu bir. ikincisi atatürk acaba bugün yaşasaydı avrupada istisnasız rezil olmaktan başka birşeye yaramayan fenerbahçeye, avrupada dönem dönem sürekli başarılar elde etmiş, uefa kupasını almış, şampiyon kulüpler kupasında yarı final, şampiyonlar liginde çeyrek final oynamış birde süper kupa sahibi olan ve avrupada yenmemiş takım bırakmayan galatasaraydan daha mı çok sempatiyle bakardı. en iyisi bu konuya hiç girmeyelim. atatürkün tuttuğu takımı tutmakla övünmeyi bırakalım gerçeklere dönelim bakın rte de atatürkle aynı takımı tutuyor ama şeyhler önünde diz çöküyor. demek ki neymiş önemli olan fikirlermiş. tutulan takımın,içilen içkinin,giyilen çorabın renginin bir önemi yokmuş.
--spoiler--
Futbol meselesi de böyle bir ileri görüşlülük içerir.. Atatürk sanki o zamandan toplumun nasıl sapıtacağını kestirmiş, herhangi bir takım lehine aleni görüş belirtmemiş..
Hayatında futbol pek yok zaten..
Bugünkü Fener Stadyumu'na adını veren Şükrü Saracoğlu biraz kanına girmiş..
Bay Saracoğlu..
Şükrü Saracoğlu tam bir Fener fanatiği ve futbol hastası.. Atatürk'ün en şımarttığı iki hükümet adamından biri.. Diğerini de Hikmet Bayur diye bilirim..
Atatürk yüksek standartlarda yaşamayı seven bir keyif ehli.. Şükrü Saracoğlu da öyle.. Yemede, içmede, giyimde yaşam ölçüleri örtüşüyor..
Atatürk'ün teveccühünü çok iyi hissettiği için de yanında hem pervasız hem de tabir caizse biraz şımarık çocuk gibi..
Atatürk'ün hazır bulunduğu bir davete geç katılıp, ev sahibi hanımefendinin ne içersiniz sorusuna "Şampanya.." cevabı vermesi bu rahatlıktan..
Ev sahibi tedariksiz.. O zamanın Ankara'sında şampanyayı nereden bulacaksın? Polis müdürü Dilaver rakı damıtmayı bilir ama şampanyayı keşfetmemiş..
Saracoğlu'nun ikide bir "Nerede kaldı şampanyam?" diye çocuklaşmasından bunalan ev sahibesi kulağına "Babanız da mı şampanya içerdi.." diye fısıldamasın mı?
---
işin kötüsü bu fısıltılı kabalaşmayı Atatürk fark etmesin mi? Sevgili prensinin böyle azarlanmasına kızıp ayağa kalkmış ve "Hanımefendi.. Siz bir grup beyefendiyi ağırlayacak kadar iyi ev sahibesi değilsiniz.." diyerek evi terk etmiş..
Nuri Conker'in sinirini yatıştırmak için otomobilinde Ata'nın yanına oturması ve gülümseyerek;
"La hayre fi hinne, ve la budde min hunne.." demesi bu olaydan sonradır.. Kadınlara dokundurmuş.. Meali şöyle:
"Onlardan hayır yoktur ama lüzumludurlar.."
Maç kaç kaç?
Futbol konusunda Atatürk'ün kanına giren de Şükrü Saracoğlu'dur.. Rahmetli adalet ve dışişleri bakanlıkları yapmıştı.. inönü'nün de başbakanıydı..
Futbolla yatıp futbolla kalkardı.. Daha doğrusu Fenerbahçe ile..
1932'deki saha içi ilk büyük vukuatı o bastırdı..
Taksim Stadı'nda yumruk yumruğa birbirine girişen Fenerli ve Galatasaraylı futbolcuları bakan olarak adliyeden çekip alan, tutuklanmaktan kurtaran odur..
Atatürk'ü de ağır ağır işleyerek Fenerbahçeli yaptığı bilinir.. Hem de istanbul'da oynanan bir Fener-Galatasaray maçının sonucunu merak edecek kadar..
---
Yanımda kitaplarım olmadığı için kimin anılarında, hangi anekdotta rastladığımı yazamıyorum.. ilerde düzeltirim söz..
Maç istanbul'da oynanıyor.. Bunlar Ankara'da..
Atatürk telefonla maçın gidişatı hakkında bilgi alıyor.. Bir ara Fener 3-1 ileri geçince, Galatasaray'ı tutan bakanlardan Necmettin Sadak'a takılıyor..
Sadak'ın suratı asılıyor.. Derken bir telefon daha geliyor.. Atatürk mesajı öğreniyor ve Galatasaraylı Sadak'a dönüp "Sizinkiler de iki tane atmış.. Maç üç üç bitmiş.. iyi oldu.. Ne siz üzüldünüz ne biz.." diyor..
Artık anlayın hangi takımı tuttuğunu..
--spoiler--
galatasaray kongre üyesi selahattin duman - 23 nisan 2006
atatürk,kendisinin fenerbahçeli olmasıyla övünen ama atatürk karşıtlarına oy veren,tuttuğu takımla içtiği içkiyle aynı takımı tutup aynı içkiyi içenleri ve sırf bu yüzden bununla övünenleri görseydi eminim kan ağlardı.bu arada atatürk hiçbir başarı tesadüf değildir kelimesini bizzat kullanmış insandır bilmem anlatabildim mi?
(bkz: galatasaraylıyım ve senden daha iyi atatürkçüyüm)
(bkz: atatürkçülük kimsenin tekelinde değil)
Atatürk; 1930, 1932 ve 1933 yıllarında Galatasaray Lisesi'ni ziyaret etmiştir. Bunlardan ilkinin haberi Cumhuriyet Gazetesi'nde manşetten şöyle verilmişti:
'Reisicumhur dün Harp Akademi'sini, Mülkiye'yi, Harbiye'yi ve Galatasaray'ı ziyaret etti.'
ilk ziyaret sırasında lisenin müdürü olan Fethi isfendiyaroğlu o günün 'perde arkasını' yıllar sonra bana şöyle anlatmıştı:
... Müdür odasındayız. Reisicumhur, 'lütfen masamı şereflendirmeleri' önerimi 'Hayır müdür bey! Herkes kendi yerinde oturmalı ve oturduğu yeri de haketmelidir!...' sözleriyle reddettiğinden ben de yanlarında ve ayakta durmayı yeğlemiştim. Okul ve öğrenimle ilgili sorularını yanıtlıyorum. Kahveler içilirken, içişleri Bakanı, yakın arkadaşı ve okulun eski öğrencilerinden Şükrü Kaya Bey, Gazi'nin kulağına eğilerek:
Harp Akademisi, Harbiye, Mülkiye anladım da niçin Galatasaray, Paşam, diye soruyor; yoksa siz de bizden misiniz?
- Ben kulüp tutmam, çocuk... Çünkü hepsi benimdir. Hem; sivil veya asker toplumun tamamına hizmet veya kumanda edenler bir kulübü tutsalar bile -görev sırasında- bunu açıklamazlarsa isabet ederler. Aksi halde, otoriteleri sarsılır ve tartışılır. Tefrika (ayrımcılık, nifak) yaratmış olurlar. O nedenle dikkatli olmalarını tavsiye ederim.
KAYNAK:
Tevfik Fikret ve Haluk Gerçeği
Orhan Karaveli
2005 (istanbul)
PERGAMON YAYINLARI