anayasa'ya aykırıdır. herkes kendi adaletini sağlayacaksa, kendi bildiği devrim için şiddetten geri durmayacaksa devlet denen organizmaya niye para veriyoruz ki vergi adında? aklı başında her türkiye cumhuriyeti vatandaşı, bir yanlışlık gördüğünde "bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, adaleti vardır" demek zorundadır, bak aklı başındakilerden bahsediyorum.
basit mantık ilkelerini anlayan ve asgari mantık bağları kurabilen her insan akıl eder ki; hem "yurtta sulh, cihanda sulh" deyip beri yandan böyle bir nutuk atamazsınız. gülerler.
bursa nutku, mustafa kemal atatürk'ün, 5 şubat 1933 günü bursa'da yaptığı nutuktur. nutkun yapıldığı belirtilen tarihten on dört sene sonra ilk kez 1947'de rıza ruşen yücer böyle bir nutkun yapıldığını savunmuştur. bununla birlikte, nutkun hiç yapılmadığını iddia edenler olduğu gibi (bkz: kılıç ali) (bkz: yusuf hikmet bayur) bursa nutku'nun varlığının şüpheli olduğunu söyleyenler de vardır (bkz: süleyman demirel).
Atatürk'ün 1933 Şubat'ında Bursa'da yaptığı konuşmadan mealen alınmak suretiyle çeşitli tarihlerde basılmış, içerisinde Türk gencininin, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisi olduğunu özellikle vurgulayarak geçmişten günümüzü aydınlatmış olduğu gizlenen nutku'dur. Ders çıkarmak gerekir.
29 ekimde cumhuriyetimizin yıl dönümünde, kutlamamamızın yasak olduğu bu kutsal günde polise, askere, yobaza, başbakana, millete, gence, yaşlıya, kadına, erkeğe haykırarak söylenmesi gerekendir. engelleyenlere gereken cevap elle, taşla, sopayla, silahla verilmelidir. polisin devrimin polisi olmadığının farkına varılmalıdır. yargının kimin elinde olduğu iyi bilinmelidir. devrimin, cumhuriyetin, laikliğin ve diğer tüm ilkelerin can çekiştiği artık tüm halkın beynine sokulmalıdır. birilerinin kendini feda etmesi gerekiyorsa daha uygun bir zaman da yoktur. polis gözaltına mı alacak? savcı müebbet mi isteyecek? dairedeki memuriyet mi gidecek? ülke gitmiş amına koyayım neyin derdindesiniz? zaman türk gencinin titreyerek kendine gelme zamanıdır. damarınızdaki kana yakışır şekilde davranın. atanıza, babanıza yakışır şekilde davranın. bekçilik internetten yapılmıyor. elinizi taşın altına sokun!
Bu nutuk için "anarşizme özendiriyor" demek cımbızla kelime seçmekten, kelimeleri anlamak istediği gibi anlamaktan başka bir şey değildir.
Mustafa Kemal'den de bu sözleri duymak şaşırtıcı değildir. Nutuğun, başka söylevlerden veya kişilerden esinlenmiş olabileceği konusuna gelirsek, olabilir bu konuda ayrıntılı bir bilgiye sahip değilim ancak, bu konuşma meydana çıkıp halka yapılmaktan ziyade; yemek esnasında bir gencin sorusunun üzerine verilmiş bir cevap niteliğinde olduğu için olanaksız ve affedilmez değil gibi gözüküyor.
Bursa nutku'nun olup olmadığını konusunu geçen sene çok araştırdığım için olduğuna dair kanıtlar ayrıntılı biçimde şu kaynakta var, isterseniz doğrulayabilirsiniz: http://www.orhancekic.com/makale.asp?.id=506
kendi rejimine tapan, taptıran mustafa kemal'in demokrasi ve özgürlük karşıtı nutkudur.
"bunları(kendi devrimlerini ve kendi rejimini) zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır demeyecektir."
yani bu da şu demek;
bu memleketin polisi, ordusu, adliyesi sadece ve sadece mustafa kemal adına çalışacak. onun sözünden çıkmayacaktır. mustafa kemal vur derse vuracaktır. öl derse ölecektir.
mustafa kemal rejiminden başka bir rejim olamaz. mustafa kemal'den sonra gelen iktidarlar kendi görüşlerini savunamazlar ve bu görüşlere göre hareket edemezler. sadece ve sadece mustafa kemal'in ilkelerine ve anayasasına bağlı kalmakla görevlidirler.
şu günlerde, koyun olmak istemeyenlerin tekrar tekrar okuması gereken nutuktur.
" Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek; 'Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.' diyecek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."
işte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği! ''
1975 yılında; ilk kez yazılı metin olarak, Cafer Tanrıverdi tarafından halka dağıtılmasından sonra, Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan kovuşturmada, dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Enver Ziya Karal ve Öğretim Üyesi Sami N. Özerdimin katkılarıyla Atatürk'e ait olduğu mahkemece karara bağlanan nutkun mahkemedeki orijinal metni aşağıdaki gibidir.Sonradan bulunan, mahkeme dosyasına da konulan, 1935 yılı yayını bir dergide vardır. Bursada Türkçe ezan okunmasına halkın karşı çıkması üzerine Bursaya giden Atatürk tarafından söylenen bu konuşmadan bir bölüm de, Celal Bayar tarafından meclis kürsüsünden okunmuştur. Daha sonra Türk Tarih Kurumu Yönetim Kurulunun 24 Ekim 1966 tarihli toplantısında Bornova Asliye Hukuk Hakimliğinin 27/9/1966 tarih ve 1966/338 sayılı yazısı ve bu yazıya ekli Atatürkün Bursa Nutku ile ilgili sözlerin üzerine gerekli incelemeler yapılır. Bu incelemeler sonunda bu sözlerin Atatürkün 1933 Şubatında Bursada yaptığı konuşmadan mealen alınmak suretiyle çeşitli tarihlerde basılmış olduğu kanaatine oybirliği ile varılır. Bu mahkeme kararından sonra, nutkun tamamı, serbestçe okunur, söylenir ve dağıtılır hale gelmiştir.
Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır. demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir. diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım. diyecek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.
işte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!
olmayan nutuktur. ilk yayın tarihi de 70ler değil 40li yılların sonu falandı. chp nin gazetesi (adını unuttum, bilen eklesin) tarafindan duyumlar üzerine yazılmıştır. lakin Atatürk gibi bir devlet adamının böylesine saçma bi konuşma yapmasına inanmak şahsımca akıl körlüğüdür. şöyle bi durum da var, bu kendine Atatürkçü diyen guruh sürekli bunu çıkarır ortaya. son yıllarda artmıştır ayrı mevzu.
neyse, bursa nutku bi gazetecinin yazdığı ve ortalığa saldığı metindir arkadaşlar.