bugün

''Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.''
benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak türkiye cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
Biz Türkler, tarih boyunca hürriyet ve istiklal timsali olmuş bir milletiz.
atatürk diyor ki;

--spoiler--
ne mutlu türk'üm diyene!
--spoiler--
--spoiler--
Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
--spoiler--
"geldikleri gibi giderler."
"ismet, gel biraz dışarı çıkıp hava alalım." demiştir herhalde. o da insandı en nihayetinde. hayatı boyunca özlü söz söyleyerek yaşamamıştır diye düşünüyorum.
Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerini inkar edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli neticeleri kalpleri doldurur.
Her türlü şerait altında bile türk insanı güçlüdür, zorlukları aşacak gücü bulur!
(bkz: atatürk ün bursa nutku/#215301)
“Eğer ingilizler Anadolu için sorumluluk kabul edecek olurlarsa Britanya idaresinde bulunan tecrübeli Türk valileri ile işbirliği halinde çalışmak ihtiyacını duyacaklardır. Böyle bir selahiyet dâhilinde hizmetlerimi arzedebileceğim münasip bir yerin mevcut olup olmayacağını bilmek isterim…”
''Büyük olmak için kimseye iltifat etmeyeceksin,kimseyi üstün görmeyeceksin,hiç kimseyi aldatmayacaksın,ülke için gerçek idealin ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin.Herkes sana karşı çıkacaktır; herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır; önüne sonsuz engeller çıkaracaklardır, fakat sen bunlara da dayanıklı olacaksın.Kendini büyük değil,küçük,bir hiç sayarak,kimseden yardım görmeyeceğine inanarak bu engelleri aşacaksın.Bütün bunlardan sonra da 'büyük' derlerse söyleyenlere gülüp geçeceksin.''*
selam demiyordur umarız.
ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum.
''muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur''

çok yaşa atatürk'üm.
'' Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir. ''
"...
istikbalde dahi, seni bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici,bedhahların olacaktır.
"

sen herşeyi bilirsin.
''Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum.''
--spoiler--
"uysal bir halk kitlesi, doğu geleneklerine bağlı kalmışsa,
yanlış ve köstekleyici alışkanlıklar sonunda bir takım kuvvetlerin
tekelci vesayeti altına sürüklenebiliyorsa...
bu kitle adına, millî iradeyi temsil eden aydınlar harekete geçerler;
kitleyi çağdaş bir düzene kavuşturmak için, geri düzenle,
batıl itikatlarla, hurafelerle savaşırlar.
devrim satarlar. geri düzeni değiştirirler.
bunun için plebisite başvurulmaz...
bugün iki kere sekiz onaltıdır.
bunu on kişi böyle dese ve yüz kişi de on diye ısrar etse,
yüz kişinin dediğini mi kabul edeceğiz?"
--spoiler--
***
''benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum.''

''gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla değil prensiplerimizi hayattan almış bulunmaktayız''

yaşasın mustafa kemal!..
"Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz."

1938 yılı meclis açılışı.
" ben sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim " sanırım günümüzün anlam ve önemi artı şu şike için en güzel sözü.
Paşa'nın el yazısıyla kaleme aldığı o notların "Millet" bölümünden satırlar:"

Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilâkis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü, Muhammedin kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu.

Bu Arap fikri, ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammedin dinini kabul edenler, kendilerini unutmaya, hayatlarını Allah kelimesinin, her yerde yükseltilmesine hasretmeye mecburdurlar. Bununla beraber, Allaha kendi milli lisanlarında değil, Allahın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe, Allaha ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti birçok asırlar, ne yaptığını bilmeksizin, adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuranı ezberlemekten beyni sulanmış, hafızlara döndüler. Başlarına geçebilmiş olan haris serdarlar, Türk milletince karışık, cahil hocalar ağzıyla, ateş ve azap ile müdhiş bir muamma halinde kalan, dini, hırs ve siyasetlerine alet ittihaz ettiler. Bir taraftan Arapları zorla emirleri altına aldılar, bir taraftan Avrupada Allah kelimesinin ilâhî parolası altında Hıristiyan milliyetleriylerine ilişmeyi düşünmediler. Ne onları ümmet yaptılar ne de onlarla birleşerek bir kuvvetli millet yaptılar. Mısırda, belirsiz bir adamı halifedir diye yok ettiler, hırkasıdır diye bir palaspareyi, hilafet alameti ve imtiyazı olarak altın sandıklara koydular, halife oldular. Gâh şarka, cenuba, gâh garb veya her tarafa birden saldıra saldıra, Türk milletinin Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlarını, benliğini unutturacak Allahla mutevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. Milli duyguyu boğan, fani dünyaya kıymet vermeyen, sefaletler, zaruretler, felaketler his olunmaya başlayınca, asıl hakiki saadete öldükten sonra ahirette kavuşacağını vat ve temin eden dini akide ve dini his, millet uyandığı zaman onun şu acı hakikati görmesine mani olamadı. Bu feci manzara karşısında kalanlara, kendilerinden evvel ölenlerin ahiretteki saadetlerini düşünerek veya bir an evvel ölüm niyaz ederek ahiret hayatına kavuşmak telkin eden dini hissi; dünyanın acısı duyulan tokatıyla derhal, Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. Türk vicdanı umumisi, derhal, yüzlerce asırlık kudret ve küşayişiyle, büyük heyecanlarla çarpıyordu. Ne oldu? Türkün milli hissi, artık ocağında ateşlenmişti. Artık Türk, cenneti değil, eski, hakiki büyük Türk cedlerinin mukaddes miraslarının son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. işte dinin, din hissinin Türk milliyetinde bıraktığı hatıra..

kaynak: medeni bilgiler sayfa 364 - 403 ( atatürk'ün kendi el yazması )

atatürk'ün orjinal el yazması metinleri;
http://www.merih.net/ata/atayaz2/Ata365.jpg +
http://www.merih.net/ata/atayaz2/Ata367.jpg +
http://www.merih.net/ata/atayaz2/Ata369.jpg +
http://www.merih.net/ata/atayaz2/Ata371.jpg +
http://www.merih.net/ata/atayaz2/Ata373.jpg +
http://www.merih.net/ata/atayaz2/Ata375.jpg +
http://www.merih.net/ata/atayaz2/Ata377.jpg +
http://www.merih.net/ata/atayaz2/Ata379.jpg +
http://www.merih.net/ata/atayaz2/Ata381.jpg +
http://www.merih.net/ata/atayaz2/Ata383.jpg +
atatürk'ün güzel dedikleridir.
" Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri (Türkiye Cumhuriyetini) ona bırakacağım ve gözüm arkamda kalmayacak. "

temiz nesil biraz kirlendi atam.