atatürk ün bursa nutku

entry155 galeri2
    74.
  1. atatürk'ün bir zaman makinesine binip 1933'ten günümüze gelip durumu gördükten sonra yazdığını düşündüren nutuktur. böyle değildir tabi durum. ileriyi görmektir bu. ama gel gör ki gençlerin harekete geçmesine izin vermeyi bırak eleştirilmeye bile tahammül edilmiyor.
    3 ...
  2. 75.
  3. erdal eren'in idamının yıldönümünde tekrar okunması gereken nutuktur.

    bunu okumayıp bana erdal eren'i yermeyin de övmeyin de...

    her neye inanıyorsanız, bilin, öğrenin... sağcıysan da solcuysan da, bu nutuk senin manifestondur. gençliğe hitabeyi bilirsin, emin ol neredeyse her ülkede benzeri vardır. ama bursa nutkunu bulamazsın işte.

    çok okumak lazım çok...

    açıkçası kimin olduğu da önemli değildir. önemli olan böyle bir metnin yazılmış olmasıdır. içindeki fikrin ve özün sonuna kadar arkasındayım.
    2 ...
  4. 76.
  5. Atatürk'e ait olmadığı ve 27 Mayıs'tan sonra bir takım çevrelerce uydurulduğu söylenen, hatta tarihçilerin büyük kısmı tarafından var olmadığı vurgulanan nutuk.

    Nitekim şahsi görüşüm böyle bir nutukun olmadığıdır. Çünkü Atatürk gibi ileri görüşlü bir liderin, anarşizmi desteklemesi anarşizmin ileride teröre bile zemin hazırlayabileceğini düşünememesi çok saçmadır. Kanaatimce dönemin sol örgütleri tarafından gençleri kışkırtmak için uydurulmuş ve kullanılmıştır.
    3 ...
  6. 77.
  7. varlığı mahkemece kabul edilen yok diyince yok olmayan nutuktur.
    bursa nutku anarşizmi desteklemez aksine cumhuriyet ilkelerinin bizzat devlet kurumları tarafından günümüzde olduğu gibi dibinin dinamitlenmesiyle meydana gelicek kaos ortamına karşı atatürk'ün türk gençliğinden beklentisidir. mirasıdır.

    --spoiler--

    " türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, ''bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır'' demeyecektir. elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. "

    --spoiler--

    tekrar tekrar okunmasında fayda vardır.
    1 ...
  8. 78.
  9. atatürkün asla kendi milletinden birine saldırmayacağını bildiğimizden uydurma olan nutuktur.
    2 ...
  10. 79.
  11. mustafa kemal atatürk'ün hiçbir zaman sarfetmediği cümleler bütünüdür. üstad mason enver ziya karal tarafından kaleme alınmıştır. dikkat ederseniz sözde nutukun gençleri resmen anarşizm ve terörizme çağıran bir yönü vardır. hukuk herşeyden ve herkesten üstündür. mustafa kemal atatürk, hukuktan ve türkiye cumhuriyeti yasalarından üstün değildir. atatürk'ün sözde bursa nutku hukuka saygısız, kendi kolluk kuvvetlerine güvensiz bir yaklaşımla kaleme alınmıştır.

    sadece; ''bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır demeyecektir. hemen müdahale edecektir. elle, taşla, sopa ve silahla, nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır.'' cümleleriyle ne denli hastalıklı bir bünye tarafından mustafa kemal'e mal edildiğini anlamak güç değil. lakin ülkemizin yaygaracı küçük mastürbatörleri tarafından pek bir sevilen saçmalıklar toplamıdır.
    1 ...
  12. 80.
  13. Atatürk'ün mü değil mi bilemem lakin çatır çatır doğru yazılmış eserdir.

    Öncelikle gerizekalılar için belirtelim.

    Bu memleketin jandarması vardır, polisi vardır.

    Evet vardır.

    lakin bu memleketin jandarması, polisi kimin elindedir?

    Bu çok önemlidir.

    Osmanlı'nın son dönemlerinde de bu memleketin polisi vardı, jandarması vardı, Hukuksal bir düzeni vardı ama ne işe yararlardı?

    Bu memleketin jandarması,polisi var diye Atatürk'ün ekibi mücadeleyi mi bıraktı?

    Hatta tam tersi bu memleketin jandarması polisi, hukuk adamları Bu milletin aleyhine çalışıyordu.

    Sorarım size Boğazlıyan kaymakamı kemal bey i asanlar bu memleketin hukukçuları değil miydi?

    Sevre imza atanlar, rıza tevfik bölükbaşı şerefsiz, damat ferit paşa denen vatan haini bu devletin mevkilerinde bulunan yasal kişiler değil miydi?

    Hukuk'u milletin adına devletin yetki verdiği kurumlar hazırlar.

    Hukuktan bireyler üstün değildir fakat hukuk'u var eden millete karşı kullanılan hukuk, hukuk değildir.

    yani hukuk da milletten üstün değildir.

    Senin polisin, jandarman, siyasetçilerin ve diğer organların hiçbir iş yapmıyorsa hatta zarar veriyorsa gerekeni yapmak yine milletin elindedir.

    Atatürk'ün bu sözleri söyleyip söylemediğini anlamak için de

    "Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
    Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. istikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! "

    gençliğe hitabeyi hayatında bir kere de olsa okumuş olmak gereklidir.

    "Dahili" ve "istikbal" sözcüğünün anlamını bilmeyen Cahil, yeni nesil yetmelerin kafasına itina ile vurulur.
    1 ...
  14. 81.
  15. doğruluğu son ergenekon soruşturması kapsamında mahkemece kesinleştirilmiştir.
    0 ...
  16. 82.
  17. bu belge sahtedir diyenler için elimde çok sağlam kaynaklardan gerçekliği kanıtlanmış bir belge var : atatürk ün gençliğe hitabesi
    2 ...
  18. 83.
  19. --spoiler--
    Ergenekon iddianamesi'nin 222, 948, 1106, 1918, 1965 ve 2095. sayfalarına bakılırsa, Ergenekoncular, darbeci planlarının meşruiyet kaynağı olarak gördükleri, Atatürk'ün 1 Şubat 1933'te Bursa'da yaşanan Türkçe ezan karşıtı gösteriler dolayısıyla irat ettiği iddia edilen Bursa Nutku adlı tartışmalı metni tüm Türkiye'de yaygınlaştırmayı milli bir görev addetmişler. Bugünlerde internet ortamında bu metni yayanlar, okuyucularına soruyorlar: Yani Atatürk de mi darbeciydi?

    Yaklaşık 60 yıldır (çünkü Bursa Nutku 1947'de ortaya çıktı) Atatürk'ün Bursa Nutku diye bir konuşması olup olmadığı tartışılıyor. Bu konudaki fikrimi soran Murat Papsu adlı okurumuza verdiğim söz uyarınca, bu haftaki yazımı Bursa Nutku'na ve 77 yıl önce yaşanan Bursa Olayı'na ayırdım.

    ilk Türkçe Ezan okunuyor

    Ezanın Türkçeleşmesi fikri ilk kez Ziya Gökalp'in Vatan şiirinde dile getirilmişti. Şiirde şöyle deniyordu: Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur/ Köylü anlar manasını, namazdaki duanın/ Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur'an okunur/ Küçük büyük herkes bilir buyurduğunu Huda'nın/ Ey Türkoğlu işte orasıdır senin vatanın.

    Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları adlı kitabında sadece ezanın değil, dua ve münâcâtların (yakarışların) ve hutbelerin (Cuma ve Bayram namazlarında minberde imam tarafından okunan dua ve verilen öğüt) de Türkçe okunmasını istediğini belirtmişti.

    Atatürk'ün Gökalp'in bu düşüncelerinden çok etkilendiği, Aralık 1930 tarihli Menemen Olayları'ndan sonra dinde reform çalışmalarına hız verdiği biliniyor. Bu bağlamda yapılan çalışmalar sonunda, 23 Ocak 1932 günü Riyaset-i Cumhur incesaz Heyeti Şefi Binbaşı Hafız Yaşar (Okur), istanbul Karaköy'deki Yeraltı Camii'nde Cuma namazından sonra, Yasin Suresi'ni önce Arapça, sonra Türkçe okumuş, ilk Türkçe ezan ise 3 Şubat 1932'de Kadir Gecesi'nde Ayasofya Camii'nde okunmuştu. (Gayrı resmî kaynaklara göre ilk Türkçe ezan, 20 Aralık 1931 tarihinde Babaeski de okunmuştu.)

    O gece radyodan yapılan canlı yayın bütün ülkede büyük yankı yapmıştı. Türkçe ezanda şunlar söyleniyordu: Tanrı uludur/ Şüphesiz bilirim tanrıdan başka yoktur tapacak/ Şüphesiz bilirim, bildiririm Tanrının elçisidir Muhammed/ Haydin namaza/ Haydin Felaha/ Tanrı uludur, Tanrıdan başka yoktur tapacak.Sabah namazında ise Haydin felaha çağrısının ardından Namaz uykudan hayırlıdır ifadesi ekleniyordu.

    Salâvat-ı Şerife metni Ey Tanrının elçisi Muhammed, salâvat sana, selam sana; tekbir metni Tanrı uludur, tanrı uludur, tanrıdan başka tanrı yoktur. Tanrı uludur tanrı uludur, hamd ona mahsustur; hutbe metni ise; Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenabı Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur ve resul olmuştur. Koyduğu esas kanunlar cümlemizce malumdur. insanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir, temel dindir. Çünkü dinimiz akla mantığa hakikate tamamen uyuyor. Eğer aklî mantığa, hakikate uymamış olsaydı bununla diğer ilahi ve tabi kanunlar arasında aykırılıklar olması gerekirdi. Çünkü bütün kanunları yapan Cenabı Hak tır şeklindeydi. Bu metinlere uymayanlara, Türk Ceza Kanunu nun 526. maddesi gereğince bir aya kadar hafif hapis ve elli liraya kadar hafif para cezası öngörülmüştü.

    Bursa Olayı patlak veriyor

    O günlerin Cumhuriyet, Hakimiyet-i Milliye ve Milliyet gazetelerine bakılırsa, ibadet dilinin Türkçe olması emrine ülke genelinde uyulmuştu. Ama bir yıl sonra, Bursa da yaşanan bir olay, Ankara dakilerin kaşlarının havaya kalkmasına neden oldu.

    1 Şubat 1933 günü Ulu Cami nin imamı nedense göreve gelmemiş, onun yerine cemaatten Topal Halil ezanı, Tatar ibrahim ise kameti (erkekler tarafından farz namazlarından önce okunan ezana benzer metin) Arapça okumuş, sivil polis Hamdi Efendi de durumu büyüklerine rapor edivermişti. Namazın ardından 30 kişilik bir grup Ezan her yerde Arapça okunurken neden Bursa da Türkçe okunuyor sorusunu sormak için Evkaf Müdürlüğü ne yönelmişti. Meraklıların da katılımıyla kalabalık giderek büyümüş, Müftü bu konuda talimat alındığını, ezanın yalnız Bursa da değil, her yerde Türkçe okunduğunu, asıl cevabı Vali nin verebileceğini söyleyince, kalabalık Hükümet Konağı na yönelmişti. Makamında olmayan Vali yi beklerlerken merdivenlere oturmuşlar, sonra da polisin müdahalesiyle, bir olay çıkmaksızın dağılmışlardı. O sırada evinde olan Vali Fatin Bey durumdan hemen Bursa daki Tümen Komutanlığı nı haberdar etmiş, Tümen Komutanı da durumu şifreli telgrafla izmir de bulunan Kolordu Komutanı Ali Hikmet (Ayerdem) Paşa ya bildirmişti. işte o zaman olan olmuştu çünkü telgrafı aldığı sırada Paşa nın yanında Atatürk de vardı.

    Atatürk duruma el koyuyor

    Atatürk ün Nöbet Defteri kitabının derleyicisi Özel Şahingiray a göre 15 ocaktan beri ülke içinde seyahat halinde olan Atatürk o gün de Buca ya gitmiş, dönüşte izmir Millî Kütüphanesi ni gezmiş, bankalar ve incir Kooperatifi ni ziyaret etmişti. Akşam CHP nin Karşıyaka da vereceği baloya katılacaktı ki Bursa daki olayın haberi gelmişti. Yaveri Cevat Tolgay ın anlattığına göre, haberi duyunca çok sinirlenmiş, ilk tepkisi Derhal Bursa ya baskın yapacağız! olmuştu. O akşam izmir de şerefine verilen bir baloya gitmemiş, 4 şubatta sabaha karşı üç buçukta trenle Afyon a hareket etmişti. Antalya bölgesinde bir geziden dönmekte olan Başbakan ismet Paşa ile Afyon da buluşmuş, Eskişehir e kadar baş başa kalmışlardı. Rivayete göre, ismet inönü önce olayı önemsememiş, ama Atatürk ün ateşli konuşmasından sonra toparlanmıştı. Eskişehir de ismet Paşa ayrılacak ve Ankara ya devam edecek, Atatürk ve yanındakiler, Bilecik ten otomobille Bursa ya hareket edeceklerdi.

    Din meselesi değil dil meselesi

    O sırada Dâhiliye Vekili Şükrü (Kaya) Bey, Adliye Vekili Yusuf Kemal (Tengirşenk) ve Emniyet Genel Müdürü Tevfik Hadi (Baysal) Bey de Bursa yolundaydılar. Atatürk ve heyeti 5 şubat günü Bursa ya geldiler ve şimdi müze yapılan Çelik Palas yakınındaki ahşap köşke (bugün Atatürk Müzesi) yerleştiler. Kısa sürede, olayların öyle büyük boyutta olmadığını anlayan Atatürk, aynı gün devletin resmi ajansı Anadolu Ajansı na şu açıklamayı yazdırdı: Bursa ya geldim. Hadise hakkında alakadarlardan malumat aldım. Hadise haddizatında fazla ehemmiyetli değildir. Herhalde cahil mürteciler, Cumhuriyet adliyesinin pençesinden kurtulamayacaklardır. Hadiseye dikkatimizi bilhassa çevirmemizin sebebi, dini siyaset ve herhangi bir tahrike vesile etmeye asla müsamaha etmeyeceğimizin bir daha anlaşılmasıdır. Meselenin önemi milli dili ve milli benliği bütün hayatında hâkim ve esas kalacaktır. (Cumhuriyet, 7 Şubat 1933) Yani Atatürk e göre ortada din meselesi yoktu, dil meselesi vardı.

    Ertesi gün, tutuklananları serbest bıraktığı için Savcı, cemaati kontrol edemediği için Müftü görevden alındı. Diyanet işleri Başkanlığı, bundan böyle ezanın kesinkes Türkçe okunacağını, aksine davrananların mutlak suretle cezalandırılacağına dair bir tamim yayımladı. 9 ve 11 şubat günleri Halkevi nde toplanan şehrin okumuş takımı eylemin Türk diline hakaret olduğunu ilan ettiler. Yurdun çeşitli yerlerinden Mustafa Kemal e, hükümete ve gazetelere irtica hareketlerine lanet başlıklı telgraflar gönderildi.

    Çorum daki yargılamalar

    Ankara da Adliye Vekili Yusuf Kemal Bey, gazetecilerin sorusu üzerine sıkıyönetim ilan edilmediğine göre istiklal Mahkemesi kurulmasına da gerek olmadığını, zanlıların normal mahkemede yargılanacaklarını açıklamıştı. Ancak zanlılar Bursa da değil, Çorum da yargılanacaklardı. Çünkü Bursa Adliyesi nin konuya duyarlılıkla eğileceğinden şüphe ediliyordu!

    24 zanlı devlete karşı isyan başlatmak , Şapka Kanunu na uymamak , TCK nın 526. maddesine uymamak ile suçlanıyorlardı. Tatar ibrahim in olduğu iddia edilen hatıra defterinde Türkçe ezan ile ilgili bazı notlar, olayların önceden planlandığına kanıt olarak gösterilmişti. Bir başka kanıt (!) Evkaf Müdürlüğü ne gönderilmiş isimsiz tehdit mektubu idi. Mektubun üzerinde Bursa damgası vardı ve bozuk bir Arapça ile şunlar yazılmıştı. Bana bak! Ben Bursalıyım. Seninle Vali nin Bursa yı karıştırdığınızı biliyorum. Ben istanbul dan geldim, orada Arapça ezan okunuyor ve kamet veriliyor. Yarından itibaren burada da Arapça ezan okunmaz ise büyük bir felaket ile karşılaşacaksınız. Bundan başka hayatınız da tehlike de olacaktır, Bunları Vali ye de söyle...

    Bu olaydan bir yıl önce, 17 Aralık 1932 de Ulu Cami de Türkçe ezan okumak caiz değil şeklindeki hutbesinden dolayı suçlanan Tevfik Hoca Cami büyüktü, Arapça daha iyi duyulur diye Arapça okudum diye kendini savundu. 1 şubatın başkahramanı Tatar ibrahim, Türkçesini bilmediğinden Arapça okuduğunu, gerisinin iftira olduğunu söyledi ancak evinde bulunan bir defterde Cumhuriyet ve şapka aleyhine bazı karalamalar bulununca, fikrimdir, yazdım demek zorunda kaldı. Hırdavatçı Ahmet Kadri adlı bir zanlı, olay günü bir istanbul gazetesinde, istanbul da 1200 müezzinin imtihan edildiğini, imtihan neticesinde pek çoğunun tam not aldığını ancak Evkaf Umum Müdürlüğü nden henüz cevap gelmediği için ezanın bir süre daha Arapça okunmaya devam edeceğini anlatan bir haberi yüksek sesle okurken yanındakilerin durumu yanlış anlamış olabileceğini söyledi. Ancak bu savunmalar hâkimleri ikna edemedi. Sonuçta 19 kişi 6 ayla 2,5 yıl arasında değişen hapis cezalarına ve hapis cezaları kadar sürgün cezasına çarptırıldılar. Ayrıca 4800 lira tutan mahkeme masrafları mahkûmlar arasında bölüştürüldü ve olay resmi tarihin irtica müzesine kaldırıldı. Aradan 18 yıl geçti. 17 Haziran 1950 günü bir ikindi vaktinde, Ankara dan illere çekilen bir telgraf emriyle ezan ve kametin istenirse Arapça da okunabileceği bildirildi. Bu tarihten sonra bir daha Türkçe ezan duyulmadı.

    60 yıllık muamma: Bursa Nutku Atatürk e mi ait

    Ergenekoncuların darbeci emellerine dayanak yaptıkları Atatürk ün Bursa Nutku güya Bursa Olayı nın gerginliğini gidermek için, Bursa Valisi Fatin Bey ve Belediye Başkanı Muhittin Bey tarafından Atatürk ve heyetine 6 Şubat 1932 günü Çekirge deki köşkte verilen yemekte irat edilmişti. Güya diyorum, çünkü bunu yemekte bulunduğunu iddia eden Rıza Ruşen (Yücer) adlı genç bir gazetecinin olaydan tam 14 yıl sonra yazdığı bir kitaptan öğreniyoruz. Vali, Belediye Başkanı, Atatürk ve Kılıç Ali, Saffet Bey, Nuri (Conker) Bey, Salih (Bozok) Bey, Hasan Cavit Bey, Sami Bey, Kâzım Bey, Mümtaz Bey, Avni Bey, Şahap Bey ve Ferit Bey gibi seçkinlerin arasına girmeyi nasılsa başaran Rıza Ruşen, iddiasına göre yemekte yapılan konuşmaların notunu tutmuş, bu notları yıllarca saklamış ve 1947 yılında yayımladığı Atatürk e Ait Birkaç Fıkra ve Hatıra adlı kitabında yer vermişti. iddiaya göre masadakilerden biri ...Bursa Gençliği olayı hemen bastıracaktı, fakat zabıtaya ve adliyeye olan güveninden ötürü... diye söze başlayınca olanlar olmuştu. Atatürk elinden çatalı, bıçağı bırakmış, gözlerini gence dikmiş ve adeta gürleyerek, sonradan Bursa Nutku olarak bilinecek olan sözleri bir çırpıda söyleyivermişti. içkili bir akşam yemeğinde yapılan ateşli bir konuşmaya nutuk adı takmanın garabeti bir yana, bu önemli nutuk tan olayın diğer tanıkları o yıllarda hiç söz etmemesi çok ilginçti. Nitekim Bursa Nutku , I. Cildi 1945 te Türk inkılap Tarihi Enstitüsü tarafından yayımlanan Atatürk ün Söylev ve Demeçleri adlı kaynakta ya da 1955 te Özel Şahingiray tarafından derlenen ve Atatürk ün her yaptığının kaydedildiği Atatürk ün Nöbet Defteri (1931-1938) adlı kitapta da yer almamıştı.

    Benim anladığım Türk genci

    Rıza Ruşen in kitabını bulamadığım için orada Bursa Nutku ndan nasıl söz edildiğini bilemiyorum ancak, bugün bazı internet sitelerinde dolaşan metin şöyle:

    Türk genci, inkılâpların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve inkılâpları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, Bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır demeyecektir. Hemen müdahale edecektir.

    Polis gelecektir, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, Polis henüz inkılâp ve cumhuriyetinin polisi değildir diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. Yine düşünecek, Demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım .

    Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber bana, ismet Paşa ya, Meclis e telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayırılmasını istemeyecek. Diyecek ki: Ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebepleri ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir.

    işte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!

    Bursa Nutku nun işlevselliği

    Bazı nüshalarında, ilk paragrafın sonundaki Hemen müdahale edecektir ifadesi yerine Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır ifadesi konularak Ergenekoncu bir tonlamaya kavuşturulmuş olan Bursa Nutku nun gerçekliğiüzerine ilk araştırmayı yapan ve bulgularını Küller Altında Yakın Tarih (Timaş, 2007) adlı kitabında ve Zaman gazetesindeki sütunlarında aktaran Mustafa Armağan a göre (ki kendisinin yazıları konunun izini sürmemde çok yardımcı oldu), Bursa Nutku ,kamuoyunun ilgisini Rıza Ruşen in kitabını yayımladığı 1947 de değil, Demokrat Parti nin (DP) kurucularından Celal Bayar ın 20 Haziran 1949 da izmir de yapılan DP ikinci Büyük Kongresi nde Bursa Nutku nu okumasından sonra çekmişti. Celal Bayar ın bu konuşmadan muradı Madem gerici CHP yi adalet durdurmuyor, o halde gençlik yönetime el koymalıdır şeklinde özetlenebilirdi.

    1958 de CHP yanlısı Ulus gazetesi, Bursa Nutku nu DP nin elinden iktidarı almak için kanunlara, nizamlara uymaya gerek yoktur! mesajını vermek için kullandığında, bu şaibeli metnin bir bumerang gibi DP yi nasıl vurduğu görülecekti. Nitekim Cumhuriyet Savcısı, Ulus gazetesi hakkında soruşturma açtığında, Celal Bayar ın nutku DP Kongresi nde okuduğu ortaya çıkınca, Savcı, Menderes in baskılarıyla takipsizlik kararı vermek zorunda kalmıştı.

    1966 yılında Yargıtay Başkanı imran Öktem, Adalet Yılı Açış Konuşması nda, o günlerde gündemi meşgul eden Nurculuk tartışmaları bağlamında irtica tehlikesine değinince, mesajı alan bazı vatandaşlar Bursa Nutku nu dolaşıma soktular. Öyle ki, Bornova Cumhuriyet Savcılığı, birçok kişiyi, Bursa Nutku nu kullanarak halkı kanunlara itaatsizlik etmeye teşvik ettiği için mahkemelere sevk etmeye başladı. Bunun üzerine DP nin siyasi mirasçısı Adalet Partisi nin (AP) Genel Başkanı Süleyman Demirel, Karışıklıklara yol gösteren, devlet anlayışının, kanun hâkimiyetinin, asayiş ve inzibat fikrinin yıkılmasını tavsiye eden bu metnin Atatürk e aidiyetinin ispatlanması gerektiğini söylemek ihtiyacı duydu. Bunun üzerine Cumhuriyet Senatosu nda (o zamanlar Meclis iki kamaralıydı) bir bilirkişi heyeti oluşturuldu. Heyet, Türk Tarih Kurumu ndan (TTK) bir rapor istedi. TTK, 24 Ekim 1966 tarihli toplantısında şu kararı aldı: Bornova Asliye Hukuk Hâkimliği nin 27/9/1966 tarih ve 1966/338 sayılı yazısı ve bu yazıya ekli Atatürk ün Bursa Nutku ile ilgili sözleri üzerine gerekli incelemeler yapılmıştır. Bu incelemeler sonucunda bu sözlerin Atatürk ün 1933 şubatında Bursa da yaptığı konuşmadan mealen alınmak suretiyle çeşitli tarihlerde basılmış olduğu kanaatine oybirliğiyle varılmıştır.

    Ancak, tüm ömrü boyunca Atatürk ün yanında olan Falih Rıfkı Atay, aynı konuyla ilgili olarak 10 Nisan 1967 tarihinde Savcılığa verdiği ifadede şöyle diyecekti: Bursa Nutku diye Atatürk ün söylediği bir nutuk yoktur (...) Bursa gazetecisinin yazdıkları kulak rivayetleridir. Atatürk son derece nizamcı ve devlet otoritecisi idi (...) [Bugün] Memlekette anarşi havası yaratmak kasdı vardır. Atatürk bu kasda alet edilmek istenmiştir.

    Deniz Gezmiş bile...

    Birinci elden bu tanıklığa rağmen Bursa Nutku gözden düşmedi. Öyle ki Dev-Genç in ünlü lideri Deniz Gezmiş, diktacı solcu teorisyen Doğan Avcıoğlu nun çıkardığı Devrim Gazetesi nin 23 Aralık 1969 tarihli 10. sayısına verdiği röportajda [Tutucu güçler] Tertipleriyle gençliği ordunun karşısına düşürmek hedefine ulaşamadıkları gibi, devrimci gençlik eylemi, Mustafa Kemal ci zinde güçler saflarını birbirlerine kenetlemiştir. Mustafa Kemal adı, geniş öğrenci kitlelerinde daha fazla ağızdan ağza dolaşır olmuş, forumlarda Bursa Nutku ve Gençliğe Hitabe tekrarlanmış ve bunlar uygulanmıştır... diyecekti.

    1975 yılında, birilerine kızıp Bursa Nutku nu bastırarak çevresinde dağıtan Cafer Tanrıverdi adlı bir vatandaş, şikâyet üzerine yargılanırken, davaya bakan Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi nin başvurusu üzerine, TTK Başkanı Prof. Dr. Enver Ziya Karal ve Hungaroloji (Macarca) uzmanı Prof. Dr. Sami N. Özerdim, mahkemeye Bursa Nutku nun Atatürk e ait olduğuna dair bir rapor sundular. Böylece sadece Cafer Tanrıverdi beraat etmekle kalmadı, bir de TTK damgalı bir nutkumuz oldu!

    Bugün kendisine Ulusalcı diyen çevrelere göre Bursa Nutku nun üslup ve içerik açısından Atatürk e ait olmayacağını iddia edenler, aslında Atatürk ü tanımayanlar. Bu çevrelerin gururla söylediğine göre, Bursa Nutku ile Atatürk ün 15-20 Ekim 1927 tarihli CHP Kurultayı nda 36 saat 33 dakikada okuduğu Büyük Nutuk un sonundaki Gençliğe Hitabe arasında büyük benzerlikler var. Aynı şekilde, Atatürk ün 1930 da yaşanan Menemen Olayı ndan sonra ismet Paşa ya Menemen halkını taşıyın ve Menemen i yakın. Cumhuriyet in gelecek nesillerine bir örnek olması için de Menemen i o yanık haliyle muhafaza edin demesi örneğinde görüleceği gibi, Atatürk rejim söz konusu olduğunda meşruiyet tuzaklarına düşmeyecek kadar basiretli bir liderdir! Sonuç olarak Bursa Nutku vardır ve Atatürk bu nutku tam da bugünler için söylemiştir!

    Bitirirken

    Okurumuz Murat Bey in sorusuna geleyim. Bence de Bursa Nutku yla Gençliğe Hitabe arasında içerik açısından büyük benzerlik var. Bence de Atatürk, gayrı resmî bir ortamda coşup, Bursa Nutku denen o militan konuşmayı (kelimesi kelimesine değilse bile) yapmış ama daha sonra bu öfkeli konuşma, darbeciliğe varan devrim ve rejim muhafızlığı gibi tehlikeli göndermeleriyle, Atatürk ün büyük önem verdiği meşruiyetçi imgesine zarar verecek nitelikte olduğu için sahip çıkmamış olabilir. Ancak bugün gayet iyi biliyoruz ki, Atatürk rejim söz konusu olduğunda hukuku rafa kaldırmaktan kaçınmazdı. Bunu marifet olarak görüp görmemek sizin seçiminiz. Ben bu tavrı eleştiren biriyim. Bu yüzden de bilimsel doğruculuk kaygıları ile yapılan itirazlar dışında, darbecileri Atatürk dayanağından mahrum etmek uğruna, Bursa Nutku Atatürk e ait değildir diye ısrar etmeyi anlamlı görmüyorum. Atatürk de darbeci miydi? diye soran biri karşısında geri çekilmek yerine, Atatürk ü ve dönemini cesaretle irdelemeyi tercih ediyorum
    --spoiler--

    http://taraf.com.tr/makale/9916.htm
    *
    2 ...
  20. 84.
  21. okullarda gençliğe hitabenin yanında bulunması gereken nutuk. fakat bu nutuk, yani atatürk'ün ağzından çıkmış bu sözler, 80 darbesinden sonra okullarda yasaklanmıştır, kitaplardan çıkarılmıştır. nutku okuyunca zaten çağrıştırdıkları , ve nelerin kastedildiği gayet açıktır. atatürk'ün ne kadar ileri görüşlü olduğunun başka bir kanıtıdır.

    (bkz: 12 eylül darbesi)

    (bkz: deniz gezmiş) (bkz: yusuf aslan) (bkz: hüseyin inan)

    (bkz: kenan evren).
    2 ...
  22. 85.
  23. bekçisiyiz atam her zaman atamızın yolları yolumzudur ışığmızdır senin izndeyiz atam senin yollarındayız.. atam senin yolundayız rahat uyu (bkz: )
    0 ...
  24. 86.
  25. atatürk tacirleri tarafından uydurulmuş bir nutuktur.hiç bir yazılı kaynakta geçmemektedir.madem türk gencine böyle kutsal(!) bir görev veriyor öyleyse neden bildiğimiz nutuk ya da gençliğe hitabe gibi yazılı değil sorusunu akla getirip şüpheleri üstüne çeken bir nutuktur.
    0 ...
  26. 87.
  27. "siz bursa çocuğusunuz, her yerde çatır çatır sikişirsiniz". şaka bir yana, atam dediyse doğrudur. biz atatürk'çüler de benimsedik akp'li mantığını. hani nasılki onlar "tayyip ne derse doğrudur"u benimsemiş, bizde de artık öyle. öyle döte böyle tarak.
    1 ...
  28. 88.
  29. atatürk'ün anadolu ajansı'na verdiği resmi demeci izleyen ertesi günü çekirge köşkü'nde bir yemek veriliyor. sofrada 13-14 kişi vardır. gazeteci rıza ruşen yücer de gözlemci olarak konuklar arasındadır. söyleşi konusu arapça ezan olayıdır. sofradakilerden biri, atatürk'ün bu olaydan duyduğu üzüntüyü hafifletmek için olacak, şöyle der: "efendim, bursa gençliği bu hadiseyi hemen bastıracakı, fakat zabıta ve adliyeye olan güveninden ötürü..."

    atatürk, konuşmacının sözünü keser ve aşağıda vereceğimiz ünlü konuşmasını yapar:

    "bursa gençliği ne demek? memlekette parça parça, yer yer gençlik yoktur; sadece ve toplu olarak türk gençliği vardır.

    türk genci inkılapların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve inkılapları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu; bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır... demeyecektir. Hemen müdahale edecektir; elle, taşla, sopa ve silahla... nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır.

    polis gelecektir, asıl suçluları bırakıp suçlu diye onu yakalayacaktır. genç, "polis henüz inkılap ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. mahkeme omu mahkum edecektir. yine düşünecek: "demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım."

    onu hapse atacaklar. kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber bana, ismet paşa'ya telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayırılmasını istemeyecek. diyecek ki: "ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. müdahale ve hareketimde haklıyım. eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir."

    işte benim anladığım türk genci ve türk gençliği."

    (rıza ruşen yücer, atatürk'e ait birkaç fıkra ve hatıra, s.5)

    atatürk'ün telgrafçılığını yapan sadi borak'a ait aşağıdaki kaynak kitaptan alıntıdır:

    (sadi borak, atatürk'ün resmi yayınlara girmemiş söylev demeç yazışma ve söyleşileri; kaynak yayınları)
    0 ...
  30. 89.
  31. mustafa kemal'in zaman makinesiyle günümüze gelip, görüp, geri dönüp; bursada verdiği nutuktur. okunmalı, okutulmalı.
    0 ...
  32. 90.
  33. 90.
  34. bazılarının hala bok atmaya çalıştığı ve atmak istediği mustafa kemal'e ait olan cümleler bütünü.
    3 ...
  35. 91.
  36. kendine darbe yapmak için dayanak arayan ordunun anayasadaki devrimleri korumakla ilgili ifadeyi bahane göstermesi gibi anarşiye meyilli gençlerin ya da bu gençleri örgütlemek isteyenlerin diline doladığı, sözde verildiği zamandan 14 sene sonra yazılan yani 14 sene sonra uydurulan nutuktur.
    1 ...
  37. 92.
  38. bazılarının içine sindiremediği nutuk. ağlamayın risale okuyum siz. sizin kutsal kitabınız o. peygamberiniz said kürdi. dinimiz amin.
    1 ...
  39. 93.
  40. Var olup olmadığı sorunsalı önümüzdeki yıllardada sanıyorum bolca tartışılacak olan nutuk tartışmalar hakkında detaylı bilgi edinmek isteyenler için iki karşıt görüş

    Mustafa Armağan'ın iddiaları:
    http://www.mustafaarmagan...k-atanin-bursa-nutku.html
    http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=800112

    Orhan Çekiç'in iddiaları:
    http://www.orhancekic.com/makale.asp?id=506

    Edit: Sanki bu entryi tv8 yetkilileri okumuş. Bugün tv8de bu iki isim Bursa Nutku'nun varlığı ya da yokluğunu tartışmak için çağrılmıştı. Sonuç: Nutkun varlığı konusunda yine ortak bir kanaat çıkmadı.
    2 ...
  41. 94.
  42. -Çok sevgilii Bursaspor kafilesi.2010 da Süper ligde şampiyon olabilir,Kadıköyde Fenerbahçeye timsah yrüyüşü yaptırailirsinizz.
    2 ...
  43. 95.
  44. 96.
  45. gerçek ya da uydurma olması sonuç olarak çok bir şeyi değiştirmez. eğer ki kendisinin peygamber, nutuk'un da kutsal kitap olduğuna iman etmemişseniz. ben atatürk gibi ileri görüşlü bir insanın böyle şeyle söyleyeceğine inanmıyorum şahsen.

    lakin gerçekten atatürk böyle bir nutuk vermişse demek ki demokrasiyi çok da içine sindirememiş, hata etmiş.
    1 ...
  46. 97.
  47. hangi türk gençliğinden bahsediyor merak ediyorum.
    sokaklarda molotof kokteyli atanları mı?
    ordu göreve pankartı taşıyanları mı?
    üniversitelerde özgürlük olmasın diye yırtınanları mı?
    maymundan geldik diye bağıranları mı?
    kafatasçılık yapanları mı?
    hangisini...
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük