çocukluk yıllarının efsanesi. şimdinin pc'si, play station'ı, xbox'ı lagası lugası. genellikle adı geçince o günleri hatırlayanların içinde bir özlem oluşur atariye karşı. duck hunt'taki köpeğin sırıtışına duyulan öfke yerini özleme bırakır, mario'daki kaplumbağalar özlenir, street fighter, tank, tetris, bomberman ve diğer oyunlar gelir akıllara. annenin "televizyona o kadar yakın oturma gözlerin bozulacak." uyarısı duyulur geçmişten.
grafikler kötüydü, hatta berbattı. şimdiki oyunların yanında solda sıfırdı hepsinin grafikleri. öyle günlerce, aylarca oyalayacak bölümler, görevler de yoktu. topu topu 1-2 saatte sıfırlanabilirdi tüm oyunlar. şimdikiler gibi her yeni çıkan oyunda ram, ekran kartı, hafıza upgrade etmek de gerekmiyordu. televizyon aynı televizyon, atari aynı atariydi. socket takasıyla herşey mümkündü. oldukça ilkel aletlerdi sonuçta. ama nasıl bir büyüyle bağlandıysak hala özleriz, hala anarız.
bilgisayar bozulupta 1 ay boyunca tamirde kaldığı müddette sabah akşam başında vakit geçirilen,daha sonra yaptıklarınıza inananamayıp kendi kendinize gülmenize sebep olan ilkel alet.
1001 oyunlu makına deyipde içinden 5 oyun ve bunların varisiyonlarının ,hatta levellerinin toplamının 1001 oldugu aptal makına.
başlıkda adıgecen aletin bu denli kötu imajından dolayı, sony mony de atarilerine kendi ozel isimleri olan play satation miteyşın isimlerini takmak zorunda kalmıstır
kasetlerine inanılmaması gereken, şimdilerin modası olan oyun konsolu. Çünkü sorsan 1001 oyun var içinde, oysa ki hepsi 5 tane. Pazardan aldım bir tane, eve geldim bin tane'nin tam tersi.
kardeşimin ben yokken atariyi çok oynaması sonucu öfkelenen babamın yere çarpmasıyla bozulmuş değerli varlığım. saatlerce uğraştıktan sonra sinirden ben de bir yumruk vurmuştum ve allahın hikmeti tekrar çalışmaya başlamıştı.
tekrar alıp super mario oynamak istediğim oyun aleti.