My name is Dalton Russell. Pay strict attention to what I say, because I choose my words carefully, and I never repeat myself. I gave you my name. That's the who. The where could most readily be described as a prison cell, but there is a vast difference between being stuck in a tiny cell and being in prison. The what is easy. Recently, I planned and set in motion events to execute the perfect bank robbery. That's also the when. As for the why, beyond the obvious financial motivation, it's exceedingly simple; because I can. Which leaves us only with the how. And therein, as the Bard would tell us, lies the rub.
insanlar! insanlar neden bu kadar zalim? Yaşamak neden bu kadar zor ve neden bu kadar güzel? Ve vazgeçilmez? Peki, insanların birbirini anlamamak için bu büyük çabası neden?
Karım!
Karım bana çok kızıyor. Ona istediği gibi bir hayat sunamadığım için. istediği gibi bir adam olamadığım için.
Çocuklarım!
Çocuklarım da bana çok kızıyor. Onlara bilgisayar, elbise, ayakkabı alamadığım için.
Patronum.
Patronum sürekli alaycı bakışlarla beni izleyerek ne kadar işe yaramaz bir adam olduğumu günün her saatinde bana hatırlatıyor. O da bana çok kızıyor. Çünkü ona çok para kazandıramadığım için.
Dostlarım, akrabalarım, arkadaşlarım! Beni adam yerine bile koymuyorlar. Onlar da bana kızıyor. Onların istediği gibi bir adam olmadığım için. Onları yemeğe götürmediğim için, onlara borç veremediğim için. Onlara ayak bağı olduğum için. Onların eğlendiği gibi eğlenemediğim için.
Devlet!
Devlet de bana kızıyor. Daha çok vergi veremediğim için. Arada bir "Ne oluyor?” diye sorduğum için. Yanlış partiye oy verdiğim için.
Biliyor musun? Her tarafım kanıyor. Acılar içindeyim. Düşünüyorum, onların istediği gibi bir adam olmak istiyorum ama beceremiyorum.
Dostlarıma, akrabalarıma, patronuma, karıma, çocuklarıma, “Üzgünüm” diyorum, “Sizin istediğiniz gibi bir adam olamadığım için özür dilerim” diyorum, duymuyorlar. Acılarımı, sıkıntılarımı, kederlerimi anlatıyorum, dinlemiyorlar.
Ben… Ben, “bana yardım edin” diyorum, kaçıyorlar. “Gelin biraz konuşalım” diyorum, masayı terk ediyorlar. “Ölüyorum ben” diyorum, “Ne zaman öleceksin” diye soruyorlar.
Lütfen bana söyler misin? Ne oldu? Bize ne oldu? Eskiden böyle değildi. Şimdi ne oldu? Neden insanların artık birtakım duygulara ve düşüncelere prim verecek zamanları yok? Neden bu kadar hızla koşuyorlar? Neden bir an bile olsun durup, hayatın, insanın, evrenin anlamı üzerine düşünmüyorlar? Ben acılarımı, sıkıntılarımı, kederlerimi onlara anlatırken neden beni dinlemiyorlar? Benim bütün bu düşlerim, arzularım, hayata dair imdat çığlığım onlara neden sahte geliyor? Sahici gelmiyor, samimim gelmiyor, neden? Neden? Neden, söyle bana. Neden? Ne olur bana yardım et. Yardım et bana. Lütfen… Lütfen…
Neden beni bu halimle kabul edip, aralarına almıyorlar? Neden beni sevmeleri için inanmadığım halde sürekli onların ilgisini çekip onlarla konuşmak zorundayım? Neden onların arasında bencil olmak zorundayım? Neden var olabilmek için rekabet etmek zorundayım?
Lütfen… Lütfen bana yardım et. Bana hayatta yaşamın sırrını söyle. Bak, biliyorsan o yolu, bana göster, lütfen. Çünkü ben artık yalnız yaşamak istemiyorum. Bana hayatta yaşayabilmem için güç ver. Neden ben hayatta yaşamayı beceremiyorum, lütfen bana yardım et.
Özür dilerim, inanın özür dilerim. Beni bağışlayın. Kendi derdimle sizi üzdüm. Özür dilerim… Özür dilerim… Özür dilerim…"
ertesi gün de intihar eder.
ali'nin 8 günü'ne ait bir replik.
bana göre filmin en güzel, en gerçekçi, en hayat kokan sahnesi.
Sevgili Generalim Cevdet Bey! Pardon, Cevat Bey ve kadirşinas yalakaları!
Şunu iyi bilin ki; gösteriş budalası insanlardan, gösterişli laflardan, gösterişin kendisinden hiç hoşlanmam! Bu, bir… Kibirden, kendini beğenmişlikten, “Bütün bu dağları ben yarattım” havalarından, süslü kişiliklerden nefret ederim! Bu, iki… Yalakalardan, yalakalıktan, yalakaca edilmiş laflardan ve davranışlardan da nefret ederim! Bu, üç…
Dördüncüsü… Gerçeği, içtenliği ve samimiyeti çok severim. Ve Dostoyevski’nin dediği gibi; gerçeğin, her şeyin üstünde, zavallı egoların bile üstünde tutulmasını isterim. Arkadaşlığın, karşılıklı, açık sözlü ve yalansız olanı için canımı veririm! Evet buna bayılırım Sayın Generalim! Arkadaşlık, hassaslık ve incelik isteyen bir iştir; öyle kabalığa, özensizliğe, alaycılığa gelmez!
Daha ne söyleyecektim… Neyse, niye uzatıyorum ki? Yine de şerefinize Sayın Generalim! Güle güle gidin istanbul’a. O kahpe Bizans’ı bizim için fethedin! Oradan da sürün atınızı batıya, Viyana’ya. Nobel’di, Oscar’dı ne bulursanız getirin Ankara’ya! Şerefinize Sayın Generalim! Şerefinize!
Senin de canın cehenneme. Senin, bu koca şehrin ve içinde yaşayan herkesin canı cehenneme. Arkamdan gülümseyen dilencilerin canı cehenneme. Arabamın temiz camlarını kirleten çekçekli adamın canı cehenneme. Git de kendine bir iş bul! Hurda taksilerini son sürat süren, derilerinden yayılan köri kokulu, günümü berbat eden Sih ve Pakistanlıların canı cehenneme. Teröristler. Yavaş gidin! Parklarımda oral çeken Kanal 35'te penislerini sallayan tüysüz göğüslü ve iri pazılı Chelsea oğlanlarının canı cehenneme. Fahiş fiyata plastiğe sarılı meyve ve çiçek satan Koreli manavların canı cehenneme. On yıldır buradalar, hala ingilizce bilmiyorlar. Brighton Beach'teki Rusların canı cehenneme. Kafelerde oturup, ağızlarında kesme şekerle küçük bardakta çay içen gangsterlerin canı cehenneme. Dolandırıcılar. Geldiğiniz yere geri dönün! Kirli gabardinler içinde 47. Sokakta dolanıp Güney Afrika elmasları satan siyah şapkalı Hasidlerin canı cehenneme. Wall Street simsarlarının canı cehenneme. Kainatın Efendileri. Çalışkan insanları gözü kapalı soymaya çalışan Michael Douglas/Gordon Gekko olmak isteyen pi. kuruları. O sorumsuz pi. kuruları ömür boyu hapiste yatmalı! Sizce Bush ve Cheney bunu bilmiyor muydu? Tyco. ImClone. Adelphia. WorldCom. Bir arabaya 20 kişi binen Puerto Ricalıların canı cehenneme. Hepsi devletten yardım alıyor. En berbat gösteriler onlarınki. Dominikanlardan hiç söz etmeyeyim. Puerto Ricalılar onların yanında iyi kalıyor. Saçları Briyantinli, naylon spor ceketli ve St. Anthony madalyonlu ellerinde Jason Giambi beysbol sopası olan, "Sopranolar"ın elemelerine katılan Bensonhurst italyanlarının canı cehenneme. Hermes eşarpları olan ve Balducci'den $50'a enginar alan Üst Doğu Yakası kadınlarının canı cehenneme. Aşırı besili yüzleri gergin ve parlak görünecek şekilde çekilip gerilmiştir. Aslında, kimseyi kandıramıyorsun, tatlım! Banliyödeki zencilerin canı cehenneme. Pas atmaz, defans oynamaz, potanın yakınından basket atmaz ve her şey için Beyaz Adamı suçlarlar. Kölelik 137 yıl önce sona erdi. Artık geçmişi unutun! Anüse cop sokan, 41 el ateş eden, yanlış yapan meslektaşını koruyan yobaz polislerin canı cehenneme. Güvenimize ihanet ediyorsunuz! Elini bir çocuğun pantolonuna sokan rahiplerin canı cehenneme. Onları koruyan, bizi kötülüğe yönelten kiliselerin canı cehenneme. Konu açılmışken, isa'nın da canı cehenneme. Paçayı ucuz kurtardı. Çarmıhta bir gün, cehennemde hafta sonu boyunca kaldı ve meleklerin ilahileri sonsuza dek onun için söylenecek. Otisville'de yedi yıl yaşamayı denesene isa. Usame Bin Ladin, El Kaide ve mağaralarda yaşayan bütün pi. kurusu kökten dincilerin canı cehenneme. Ölen binlerce masumun adına 72'şer fahişenizle sonsuza kadar cehennemde jet yakıtından alevler içinde kavrulmanız için dua edeceğim. irlanda Kraliyeti'nden kıçımı öpün havlu kafalı deve binicileri! Jacob Elinsky'nin canı cehenneme. Sürekli sızlanır. Sevgilimin kıçına bakarken beni yargılayan dostum Francis Slaughtery'nin canı cehenneme. Naturelle Riviera'nın canı cehenneme. Ona güvendim, ama beni sırtımdan bıçakladı. Beni ihbar etti. Kahrolası kaltak! Barın gerisinde durup, soda içen itfaiyecilere viski satan, Bronx Bomberlara tezahürat yapan sürekli üzgün babamın canı cehenneme. Bu şehrin ve içinde yaşayan herkesin canı cehenneme. Astoria'daki sıra evlerden, Park Caddesindeki çatı katlarına kadar, Bronx'un tipik evlerinden, SoHo'daki tavan arası evlere kadar. Alphabet City'deki kiralıklardan Park Slope'deki kumtaşı evlerden Staten Island'daki dublekslere kadar Depremle parçalansınlar.Alevler arasında kalsınlar. Şehir kül haline gelsin, sular yükselip farelerin kuşattığı şehri sular altında bıraksın. Hayır. Hayır, senin canın cehenneme Montgomery Brogan. istediğin her şeye sahiptin, ama hepsini bir kenara attın, sersem.