Anlatılanlar hep aynı seyler bu kadar pislik olsa sırf mikroptan her yıl 500 askerin ölmesi gerekir. Sanki herkes Uganda 7. Jandarma alayında askerlik yapmış.
şimdi ben bir tane anlatacağım ama bazıları hoşlanmayacak. ama gerçekler acıdır. istihbarat subayının yazıcısıydım ben askerde. bir gün bölük komutanı rahatsızlanıp gitmişti. bölükteki tek subay istihbarat subayıydı. telefon çaldı. bir albaydı arayan. bir askerin diyarbakır'da şehit olduğunu ve her bölükten bir subay ve ve bir astsubay katılımı olması gerektiğini söyledi. ben de bunu bölükteki tek subayın odasına girip ilettim. koltuğuna yayılmış oturuyordu. durumu anlattım. kendisi katılacaktı mecburen. bunu anladığı zaman aynen şöyle dedi;
- s*k*cem ölüsünü de şehidini de!
evet aynen böyle dedi. ben kalakaldım öyle deyince. ve çıktım odadan. hakikaten böyle insanlar var orduda. tamam hepsi böyle değil ama, bir tanesinin bile böyle bir şey demesine şahit olmak beni ziyadesiyle üzdü. kaldı ki yapacağı tek şey cenaze namazına katılmaktı. ama vatan uğruna ölmüş bir insan için yarım saatini ayırmak zor geldi o subaya.
bundan daha iğrencine bizzat şahit olmadım. ama buna yakın bir şey için (bkz: asker hastanesi)
onlarca insanla aynı anda yıkanmak ve yapılan su şakaları, indirilen peştemaller, yıkanmadan önceki tuvalet sırası malum adamlar yıkanmadan önce fazlalıkları atıyorlar birde bulaşıkhanede sıcak su ve deterjan kullanmadan yıkanan yüzlerce çatal kaşık ve tabağa hiç girmeyeceğim.
koğuş arkadaşınızın ailesinin baklava, çiçek vs. tabur komutanını ziyareti ardından biricik yavrularının askerliğinin geri kalanını tabur binasında boş boş gezinip eller cepte askerlik yapması, yaklaşık on ay bir süreye tekabül ediyordu kalan süre. *
aldım çürük raporumu oturdum aşağı. askere gidenlerin anlattığı iğrençliklerdir. kesin çok iğrençtir.
edit: anlatılanlara bakılırsa gereksiz bir zorunluluk bu askerlik. bütün askerler yığılıp teröristleri gebertse eyvallah. ama sabah kalk selam ver sayım yap, temizlik yap, komutanın evini boya gibi saçmalık daniskalarına vakit ayıracak kadar boş insan değilim.
durum pisuvar la sınırlı değildir. el yıkamak için dizayn edilmiş düzeneğe sıçması da görülmüştür. evet yanlış duymadınız. aslında belki o götü boklu zâtın kabahati değildir bu ama yine de akıl almaz bir durumdur.
aslında özetle askerlikte geçirilen her an iğrençlikten ibarettir. her dakika her saniye bir iğrençlikle karşılaşırsınız. en azından benim öyleydi.
Bir çarşı dönüşü nizamiye girişindeki görevli uzmanlardan birinin 7-8 yaşlarındaki oğlunun eline tugaya ait olan tim köpeğini bilinçsizce teslim etmişti. o esnada kimlik tespiti yapılan askerlerden birinin köpekten huylanıp küçük çocuğa sert çıktığı için, çocuğun da sanki bir rütbeli biriymiş gibi ''sen ölümüne mi susadın olm'' diyerek eri kolundan çektiği gibi babasının yanına sürüklemesi.
yirmili yaşların başlarında olan uzun dönemlerin her konuda seni kandırmaya çalışması.
kandıramayacağını anlayınca türlü ayak oyunları yapmaya yeltenmeleri.
en iğrenci de yaptıkları hırsızlık vs. olaylardan komutanlarca ceza almamaları. ancak yazıcı sfenxx'in bir şekilde kendince ceza vermesi.
atış eğitiminde kıdemli başçavuşun hedefin alt kenar orta noktasını "ahu tuğba bacaklarını açmış seni bekliyor lan " diyerek tarif etmesi. hani cem yılmaz'ın da dediği gibi. çok acıklı lan. gözünden yaş gelir.
Herşeyi bir şekilde atlatıyorsun askerde fakat, o yemekhane... ah o yemekhane... o tabak ve çanakların yıkandığı ortam ve yıkanma şekilleri... Sizi hayattan soğutur. Orayı gördükten sonra hiç bir zaman yemek yiyemezsiniz. Allah bir daha yazdıysa bozsun. Amin.