3 hafta sonra yapacagim gorev. zaman mekan fark etmez cagirdiysa vatan gidecegiz. duzenimiz bozulacak belki ama yapacak birsey yok yapanlar bosuna yapmadilar heralde.
zor meslektir. askerliğe gidecekler başvurularını geri almasın. savaş çıkarsa genel seferberlik ilan edilir o yüzden sike sike herkes gidecek boş lafları duymayın. gidin yapın gelin ayak bağından kurtulun.
insani vatandan milletten sogutan gorev. acemi birligimdeyim amasyada, günün her vakti askerlerin ülkeye bayrağa orduya kufretmesiyle geçiyor. savaş çıksa karsi tarafa geçip aminakodumun komutanını bombalarım diyenler de çoktur. ayrıca ülkücülerin de turklukten soğuduğu yerdir.
6 ay kadar bile bekleyeniniz yoksa çok daha zordur. başınızdan geçenleri heyecanla anlatabileceğiniz ve size destek olacak bir insan kesinlikle olmalı. ama olmayınca da olmuyor işte. ne yapalım.
yeni mezun bir işsiz olarak gitmek konusunda kararsız olduğum görev. şimdi gidersem kpss den falan uzaklaşırım kafam komple dağılır iş bulmam zor olur diye korkuyorum. 6 ay başka şeylere kafa yorup döndüğümde de 1-2 ay oyalanırsam bir senem daha kaybolur memurluk adına.
daha önce belirtmiştim bunları lakin başlık sol frame'de canlanınca, yinelemek isterim.
2011/2012 tarihleri arasında kıbrıs çamlıbel/er bulduk polat kışlasında askerlik görevimi ifa etmekteyken, çarşı iznimde isim ve rütbe belirterek, taburumuzda bulunan 343. kısa dönemler adına sayfalarca pasajlar oluşturmuştum. hepimizin belirli şikayetleri ve ifrit olduğu durumlar mevcuttu. kışlamızda yaşanan akıl dışı olaylar, türk ordusunu küçük düşürecek nitelikteki uzman/subay/astsubay tutum ve davranışlarını konu alan yazıyı dilekçe halinde genelkurmay'a bildirmiştim.
yaklaşık 10/15 gün sonra kıbrıs'ın komutanı, tümgeneral kışlamızı ziyaret etmiş, bütün kısa dönemleri kışlanın en donanımlı odasına toplayıp, oluşturduğum yazıyı cümle cümle duraksayarak, gözlerimizin içine bakarak okumuştu. cümlelerim de yer alan, dilime pelesenk olan kelimeler okundukça da arkadaşlarım dönüp bana bakıyorlardı. zira yazı oldukça ağır içerik barındırıyordu. buna rağmen tümgeneral, yazılanları dikkate alacağını, olumsuzlukları biz terhis olana kadar gidereceğinden bahsetmiş, tabur ve bölük komutanlarına muhtelif emirler yağdırmıştı.
ilerleyen haftalarda isim ve rütbelerini açıkça bildirdiğim kişilerin hal ve hareketleri büyük ölçüde iyileşme göstermişti.
geceleri yatağımda uyurken, 20 yaşındaki çocukların ağladıkları anda kimse farketmesin diye büründükleri halleri artık görmüyor, hissetmiyordum. hepimizin yüzü gülüyordu.
samimi bir dostumun kardeşi bu yıl askerliğini kıbrıs semalarında yapmakta, en son telefon görüşmesinde,
- 2012'de bir şikayet/olay olmuş, bu sebeple rütbelilerin eskisi gibi sert/lakayt olmadığından bahsetmiş.
onur duydum.
sorumlu bireyler olarak bizlerin askerlikten korkmaya, ürkmeye yaşanacak detaylara pandomim sanatını icra ettirmeye hakkımız yok. askere gideceğiz ki ordu sorgulansın, demokratikleşsin ve elbette ki arınsın.
beyninizi korku hissinden soyutlayıp fütursuzca üzerine gideceksiniz. rutine dayanıklılık ölçünüzü belirleyecek, sıramatik ve numaratör'ün olmadığı sıralarda haftalarınızı geçireceksiniz. ihtiyaçlar piramidinin en alt basamağında yaşayacak, zaman yönetimini öğrenip, sabır yetkinliğine erişeceksiniz.
konuşacaksınız zira,
" sadece konuştuklarınızdan değil, sustuklarınızdan da sorumlusunuz. "
biz bugün soluduğumuz nefesi,
gözü yaşlı annelerimizin yavruları, küçük tavşancıkları, evlatları, oğulcukları,
çoğu daha üzerinden çocukluğunu bile atamamış,
şimdilerde yüksek yerlerde açan çiçeklerimiz,
" öl " emrine gözü kırpmadan " emredersiniz " diyen
amerikancıların hala olmamalı diye gürlediği borçtur. he canım he sen en iyisini bilirsin. zaten kurtuluş savaşını bizi kazandıran her türk asker doğar anlayışı değildi.