Yeni gelen bedelli aceminin sabah altıda ranzama dikilip kalk çavuş gelcek şimdi sikecek hala yatıyorsun demesi. Lan çavuş zaten benim siktir git dedik de gitti ama uyku haliyle.
x-ray cihazının başına beni sorumlu olarak verdiler. askerliği yaptığım yerin stratejik öneminden dolayı da bin tane kağıda imza attırdılar.
akıllıyım sandılar beni, ehemmiyetli bi işi bana verdiler.
başımdaki astsubay püf noktaları anlatıyor bana.
"silah yok, cep telefonu, sarj aleti yok. kesici, delici alet yok. elektronik eşyaların bir kısmı yok. o yok, bu yok. yoğun organik madde yok, cart yok curt yok."
saydı bir sürü şey, elime de bir kitapçı verdiler. "bugün oku, yarın cihaz sende" dediler. emredersiniz, dedim akşam karavanasında patlıcan kızartma vardı koşa koşa gittim yerken kitapçığı okudum, nöbetime çıktı, öyle böyle. ertesi gün oldu.
geçtim cihazın başına, kralı benim artık oraların. istediğimi sokarım, istemediğimi sokmam. istediğimi uğraştırırım falan. yetki bende. başımdaki astsubay benden daha az sorumluluk sahibi orada öyle diyeyim, pek ses çıkartmıyor bana. albayın emri.
ilk bir hafta tv izlerken yakalandım. cihazı da açık bırakıyordum yaslanıp tv izliyordum. neler geçti allah bilir. ahah. az biraz kalay yedim. çok komadı. zaten yüzsüzün arsızın tekiyim. alay komutanı bana hasta ama. ona güveniyorum. astsubay falan siklemiyorum.
denetleme geldi çattı. o gelcek bu gelcek, ben tabi muafım, geçiyorum aletin başına, tv izliyorum. cep telefonu yasak ama size yasak bana değil. candy crush falan oynuyorum. birileri geldi.
cumhuriyet başsavcısı, tuğgeneral, 2 adet albay, yarbaylar binbaşılar yüzbaşılar. hepsi ip gibi
"olsun, olsun olum başımızı mı yakıcan çalıştır şunu"
çalıştırır mıyım? enayi miyim ben amk? birsürü kağıda imza atmışım. 2. ağır mahkemede yargılanırım lan. kitapta yazıyor.
"hayır" deyip tel örgüden kafamı uzatıp, "savcım telefon yasak" dedim. pis pis bana baktı şoförüne verdi. o sırada paşayla diğer subaylar da beni sikecek gibi bakıyorlar. vallahi umrumda olmaz.
savcı geçti, öttü.
"savcım öttünüz tekrar alayım sizi." dedim astsubay kafayı yiyor. avret gibi beni çimdikliyor alttan. bölük komutanı beni yiyor gözüyle, paşa oralı değil. alay komutanı şok olmuş.
geri çıktı savcı. "sanırım kemeriniz ötüyor" dedim. kemeri çıkarttırdım adama. tekrar geçti. yine öttü.
astsubaya baktım kafasını ellerinin arasına almış. "geçsin" diyor.
bırakır mıyım amına koyim.
"savcım lütfen" dedim geri çıktı.
"hızlıca, koşar gibi geçin" dedim.
koskoca savcı ceylan gibi seke seke x-ray'den geçti. ötmedi bu sefer. paşa geldi. tekmil falan yok. görevdeyim, emir böyle. isterse veririz.
adamın her yeri demir. arkasındaki subayına bir şey verip geçti. öttü.
tekmil verip,
"tekrar komutanım" dedim. astsubay öksürüyor. kıpkırmızı olmuş adam.
geri çıktı. yine ağır ağır geçti. öttü tabi.
bana baktı, ben de ona. geri çıktı efendi gibi. harici ceketi çıkartıp tekrar geçicek.
"komutanım savcım gibi geçerseniz sorun olmaz." dedim.
astsubayın gözleri dolmuştu. onu göremiyor dışardakiler. benim hemen yanımda. dizimi sikti attı yumruklaya yumruklaya,
"anamızı siktin anamızı. seni nerden verdiler buraya." falan feryad figan.
paşamı da sektire sektire içeri soktum. bunlar başsavıyla beraber ilerlediler.
alay komutanı yaklaştı. aram iyi tabi,
"komutanım ehehe"
"senin belanı sikicem" deyip soyundu, dökündü seke seke geçti.
altıma sıçıyorum ama gülmekten bunlar öyle seke seke x-ray'e koştukça
astsubay ağlıyor, ben gülmekten geberiyorum.
diğer albay da sekti.
biraz puffladım o sekerken. tombul bi adamdı çünkü çok komik oldu, ahaha.
bölük komutanı geldi.
"akşam vukuat tekmilini sen lojmana gelip bana vereceksin" dedi.
"emredersiniz komutanım" diye bas bas bağırdım.
"hoplatıcan mı beni de?" dedi.
"estağfurullah komutanım, buyrun" dedim.
düz geçti, ötmedi. işi biliyor tabi adam ötecek yoğunlukta şeyleri almamış üstüne. giderken dönüp bana baktı, astsubaya gözüyle işaret etti, gitti.
bunlar gözden kaybolunca astsubay başıma daldı. eliyle tuttu beni sallıyor.
"napıyorsun amına koyim napıyorsun?"
"sakin olun ya, ben burda sorumluluklarımın derdindeyim, sizin tuzunuz kuru. başınız yanmaz tabi" dedim.
"hay başını sikeyim, sana yetki verip, okutanı sikeyim" diye diye gitti.
akşamleyin mesai bitti. ortalık sakin. yemekhanedeyim, bulaşmaya adam arıyorum. bölük komutanı yukarı geldi yemekhaneye. ayağa kalktım tabi, şaşırdım. ne geliyon amına koyim çağırtsana.
eliyle işaret ediyor gel gel, diğer elinde telefon. aldım telefonu "alo" dedim.
"asayişleri daralttıracaz" diye çıktık nizamiyeden.
halı sahaya geldik. maç yapmamız, falan bu gibi etkinlikler bilirsiniz askerde yasak.
geldik biz, gazoz aldıp bizden önceki maçı izliyoruz. bölükte bir tana uzman var 8 kademeli götündeki kıl kadayıf. onun da orrrospu cocugu mu orrospu cocugu bir oğlu var 12-13 yaşlarında. biz gazozu izlerken bu geldi. hemen bi arkadaş gösterdi bana.
"abi napıcaz?" dedi. rahat olmalarını, doğal, maç izliyormuş gibi davranmalarını söyledim.
bu amına koduğumun evladı 15 dakika sonra uzaklaştı ordan. bizim saatimiz de geldi üstümüzü değiştirdik, çıktık sahaya.
ilk yarı bitti, su içtik sahaya girdim, santrayı yaptım bu amına koduğumun evladını gelirken gördüm. topa bi koydum 90'a.
Doğu anadolu da küçük bir karakolda askerliğimi icra ederken bir sabah atış antremanına gideceğimiz söylendi. Ben de karakolun keskin nişancısı olduğumdan mecburen gitmek zorundayım. Neyse belirli bir atış poligonu ve belirli kurallar var. 3 dk 15 saniye içerisinde silahlı tam teçhizatlı 500 metre koşarak, 100 metredeki baş hedefe 3 te 3 yapmam gerekiyor. Koşuyu tamamladıktan sonra yere yatmış bir şekilde tam atış yaparken komutanımın bana '' vurabilecekmisin lan istanbullu'' demesinin üzerine ben de '' Bana 3 değil 5 mermi verin hedef tahtasına cin ali resmi çizeyim '' dememin ardından kafamda 43 numara bot izi çıkmıştı.
Bir önceki anı pek sevildi bunu için teşekkürler. (bkz: #26240665)
Yer Çanakkale er eğitim alayı. Acemi birliğinde bilinen bir kural vardır. Bir kişi hata yapar, cezasını herkez öder. Bir askerin yanlış hareketi yüzünden yaklaşık olarak 380 asker sürünme manyağı olur.Bir düdük çalar sürünülür, bir düdük çalınır ayağa kalkınır.Düdük çaldı ayağa kalktık ama hiç dermanım kalmamıştı.Her yerim ağrıyordu o ara uzaktaki köyde ezan okunuyordu. Sonra düdük çalındı ve ben yere yatıp sürünmedim.Komutan arkamdan bağırarak. - Lan istanbulluuuuu herkez yatıyor sen niye yatmıyorsun. demesiyle verecek cevap bulamazken yanıma doğru hızla gelip beni pataklamak üzereyken ! -Komutanım ezan okunurken yatılmaz cevabını uyduraverdim... Komutanla beraber tüm bölük gülme krizine girdi. Tabi sonra dayak yedim yalan yok.
Karakolun duvarına afiş asmışlardı sigara içmek öldürür diye ben de altına yazdım asker ölümden korkmaz diye. Ben nereden bileyim bu kadar büyük bir patlama yapacagını. Nöbet bitmiş karakola doğru yürürken ben anladım olayı. Nöbetçi astsubay bağırıyor heryerde bu yazıyı kim yazdı karakol komutanı çağırıyor diye. Bir askerin boş ağzı yüzünden yakalandık. Komutanın karşısına çıktım adam dediği şuydu ; sadece merak ettim bu kıvrak zekalı askeri. Aferin oğlum. Dedikten sonra geri yolladı. Tabi ben bayılmak üzere olduğumu söylememe gerek yok.
Geçen gün yine şubedeyim. 18 bin cepte.
Sıra numaramı aldım.
Güvenlikçiye yanaştım dedim, "sen hayırdır amk?"
Tabii güvenlikçi şok.
Bu da böyle bi anımdır.
sevdicekle planlar yapılmış. foça'da güzel bir gün geçirilecek yörenin kendine has arsız kedilerine rağmen. her şey güzel, tümen içtima da bitince hayırlısıyla ertesi gün kendini sivilde gibi hissedecek eskimo.
tümgeneralimizin önünden en asil duygularla geçiyoruz ayaklarımızı yere vura vura mavi berelerimizle. alandaki yerimize geçiyoruz sonra diğer bölüklerle sırasıyla.
tam o sırada paşa bize doğru yaklaşıyor. herkeste içten içe bir panik. geliyor selam veriyor, "sağollll" deyişimiz yankılanıyor tepelerde. başlıyor akabinde bizi övmeye "siz türk komandosunu doğal afet anında yaptığınız fedakarlıklarla bir kez daha onurlandırdınız. aslanlarım benim" (çok felaket bir sel yaşandı, özellikle bizim bölük bele kadar su içinde kalıp durumu normale çevirdi)
neyse veriyor coşkuyu, bizim götümüz kalkmış iyice tabi. yürüyün deseler binicez botlara sikip atıcaz yunanı geri alıcaz 12 adayı. o durumdayız yani. neden sonra durduk yere, hem de hiç gereği yokken "ama tabi ufak tefek aksaklıklarda mevcut" diyor ve hemen önünde oklava yutmuş gibi duran eskimoyu göstererek "mesela bu arkadaşınız, bot bağları sökülmüş" deyiveriyor. anam anammmm. bir anda gözüm bölük komutanına gidiyor "ebeni siktim canım evladım" bakışını görüyorum. ter götümden akıyor, haki yeşil boxerım oluyor koyu yeşil. paşa son bir pohpohlamadan sonra cehennem olup gidiyor.
sonuç: bölüğün tamamı neşe içinde foça çarşısında safiye soyman ve faik öztürk ikilisiyle bira çerez yaparken, biz sevdicekle boynu bükük nizamiye önündeki küçük parkın bankında koca gün oturduk ıssız adam ın kapak sahnesindeki gibi.
sıcak bir yaz gecesiydi.. gece 12-03 nöbetinden yeni çıkmıştım 03:10 gibi yatağıma yatıp saniyesinde uyumuştum. zaten topu topu 3 saat uyuyorsun, sabah 06:00'da kalkıyorsun.
her neyse,
uykunun en güzel yerindeyken alarmlar çalmaya başladı. bir anda yatağımdan fırladım ne oluyor diye.. etrafıma baktığımda santralci devremin eğilerek yanıma geldiğini gördüm. her yer zaten kapkaranlıktı. herkes aşağıdan baskın var diye bağırıyordu ama kimseyi görmüyordum. sadece sesleri duyuyordum. koğuşta da kimse yoktu. benim zamanımda en çok şehit verilen dönemdi, ortalık karışıktı. önce tatbikat zannettim ama kimsenin olmadığını görünce gerçek olduğunu da düşündüm fakat çelişki içindeydim. topu topu karakolda 29 kişiydik zaten ve o anki heyecanımı hiç bir yerde yaşamadım şu ömrümde. hemen eğilerek kalktım ve o an aklıma askere gitmeden önce izlediğim nefes filmi geldi.. genelde insanın sevdikleri aklına gelirmiş fakat bende öyle bir durum olmadı.
içimde büyük bir korku ile gözlerim dolu dolu silahlığa koştum. baktım silahlık açılmış ama kimse yok! herkes çıkmış. o kadar derin uyuyormuşum ki alarmlar daha çalmadan herkes çıkmış sonrasında alarmlar çalışmış. hemen silahımı aldım ve çıkış kapısının önüne geldim. etrafta ne ses vardı ne de kimse. allahım ne oluyor yoksa rüya mı dedim kendi kendime ve dışarı çıkmaya cesaret edemedim, çömeldim kaldım orada. sonra btr lerin sesini duydum bi an cesaretlendim ve mevziye gittim koşarak. bir arka mevzide benim badiyi gördüm olum ne oluyor dedim şaşkın şaşkın. baskın var, karşıdan görüntü almışlar dedi. silah sesi de olmayınca içimdeki korku bir anda gidiverdi. şaşkınlığım gittikten sonra kendime bir baktım ayağımda terlikler üstümde hiçbir şey yok sadece hücum yeleği, altımda da askeriyenin verdiği don. (türk askerinin rezilliğine bakın)
geceleri donla yatardım çok sıcak oluyordu.
kendimi öyle görünce çok şaşırdım. yaklaşık 50 dk o şekilde mevzide yerde yatarak hazır bir şekilde bekledim. sonrasında komandolar btr ile karakolun önüne geldiler ve bir yaşlı adam getirdiler. komandolar da harbi asker gerçekten adamlar çakı gibiydi. sözde alt devrelerimdi..
neyse, herkes mevzisinden çıktı ve çıkanları görünce şaşırdım. adamlar bildiğin mevzideymişte haberim yokmuş.
komutanlar geldi, 29 kişi esas duruşa geçtik gecenin köründe.
benim kılık zaten tam bir fiyaskoydu. o curcuna ile komutanlar hiçbir şey demediler ve bizleri tebrik ettiler. sonrasında da herkes karakola girdi.yakaladığımız adam da meğersem çiftçiymiş. karşı tarlada gecenin 4'ünde sarmısak ekiyormuş.
anlayacağınız yine boş işlerin peşindeymişiz.
şu kısa dönemin 8 aydan 6 aya düşüşü bizim döneme vurmuştu. tabi ki terhis tarihi de aralık tan, hoop geldi ekime. 60 şafağı kıl astsubayın gözüne baka baka karaladım defterden.
"çok sevinme" dedi. "bu iki ayı çıkartırım ben senden"
"komutanım" dedim. "yaparsanız ekime kadar....."
bütün oda şok oldu, astsubay da lafın sonunu bekliyor heyecanla. "eee" dedi.
"e ekim'de teskere alıyoruz" dedim. ne diyim. manyak mıyım ben.
ölürüm türkiyem, bir çaresi bulunur elbet gibi güzel şarkılar.
akşam 5 te başçavuşum evine giderdi, amfi anahtarı bendeydi, bl.astsb. odası anahtarı bendeydi oda amfideydi zaten. pc internet vardı. amfi içinde projektör ses sistemi, dvd, full paket digiturk vardı.
Camlar plastik beyazla kapanıyordu. 3 e kadar film izlerdik..
Haftada 3 gün çarşıya çıkardım.
Cezalı olduğum haftalarda da hastaneye sevk alırdım, devlet hastanesine diye sabah çıkar akşam dönerdim.
Her hafta istanbul'dan 10 adet 25 liradan nokia 1110 getirttirir, akşamına satardım hepsini tanesi 75 liradan.
askerliğim sürece yaklaşık 8 bin kadar sahte imza atmışımdır, albay, yarbay, bçvş adına onların sözlü emriyle. e adamlar o kadar imzayla mı uğraşacaktı ?
yaklaşık 12 bin ifade almışımdır askerlerden, türkiye nin en belalı yerlerinden birisiydi her gün kavga vs.
ÖNEMLi NOT: Bütün acemiler beni severdi, insan gibi davranır abi gibi davranırdım. Koğuşta sigara içerseler sikerdim, kara kışta gece 3 te bile komple bölüğü boşaltmışlığım var. En üst devreyim, çavuşum sıkıysa dinlemesinler 380 asker.
Eh sigara içenlerden rahatsız olanlar var yangın çıkabilir vs. gibi sebepler.
Bazı sabahlar elektrik sopasıyla yataklara vurarak uyandırdığım doğrudur.