klavyesine kahve dökülen yazar. bunu söylememin nedeni insanlara özel hayatimda neler olup bittiğini anlatmak, yazarlarin "iyi de bundan bize ne" ayarlarini işitmek, "vah zavalli asit, nazar değdi kesin" acimalarina şahit olmak filan değil. sadece artik işik, kisik, yazi yazmak zorunda kalacağim çünkü o harfi kullanamiyorum. imla hatasi yapmiş diye gammazlamayin yani adami.
"gidin başka yerde oynayın lan." şeklinde camdan uzanan, bahçedeki çocuklara seslenen asabi kişi. biraz sinirlidir kendisi. sakarsan sözlük ne yap...tamam sustum abi.
nickinde yazım yanlışı olduğu düşünülse de aslında olmayan yazar.çünkü nicki 3 ayrı kişinin isminden oluşuyor: asiti, kaçmış, kola, birde yazılanları editleyen olarak kendisi 4 kişi çalışıyorlar. yoksa bu kadar fazla entryi nasıl girsin di mi ya? bu gerçeği de burada açıklamış oldum. **
nasıl mı üretiyor ? bunu hala anlamış değilim. ilk başlarda tüm ailesiyle birlikte asiti kaçmış kola nicki adı altında yazdıklarını düşünüyordum. sabahları küçük kardeşi, öğlenleri ağabeyi, akşamları okul dönüşünde de kendisi entry giriyor sanmıştım.... sonradan anladım ki bu asit tek bir kişiden ibaretmiş.
asit kim mi ?
o; deli manyak entry kasan, evindeki meydan larousse ansiklopedisini sözlüğe taşıma megali ideasındaki, sirtaki havasında entry tuşlayan georghios kolettis.
o; bir çok dış mihrakın her cenahtan ayarlı fişteklemelerine rağmen dimdik ayakta duran hırslı bir sözlük kahramanı.
o; bazılarını tırı vırı işlerle meşgul oluyor demesine aldırış etmeden, bıçak sırtında yürüyerek sözlüğün saatli maarif takvimi olmuş yerleşik bir istihsal kuvveti.
asit'e karşı zaman içinde yüreğimin derinliklerinde esen rüzgarların yönüne gelince.
ilkin ben bu ilginç organizmaya pek bir gıcık olduydumdu. her gördüğümde içimde bir poyraz eser ana bacı söverdim... tamamen mübalağasız; etmediğim küfür, sövgü hakaret kalmamıştı. ne vakit bir entrysini görsem öldüreceğimden korkardım. o denli yani.
tüm sözlük zevkimin içine eder olmuştu bu asit. zart asit ! zurt asit ! her bir yandan bu asitin entryleri... '' allah belanı versin asit yazma artık '' dediğim zamanları dün gibi hatırlarım. o da benim bu kaba saba laflarıma dehşetengiz letafetiyle cevapvermiş, beni dediğime pişman etmişti. üzülmüştüm ama gene iplememiş ayarlamaya devam etmiştim.
aradan zaman geçti... ilkbaharın çiçekleri ile yeşeren otları, plajlardaki cıbıl mankenlerin devri bitti... kuruyan yaprakların ruhları okşayan hışırtısı geldi.
güzün gelişiyle birlikte ağzımda kekremsi tatlar bırakan entryleri artık hoşuma giden mayhoş bir tat halini aldı bende. içimde bu asit'e karşı sebepsiz bir yumuşama, *. böyle bir hoşlanma, böyle bir ''iyi kız aslında, lan bu asit te güzel yazıyor aslında'' demeler husule geldi. üzerimden ılık bir lodos geçiverdi. neden bu lodos beni buldu acep der iken sonradan anladım ki bu yumuşama çok hikmetlere gebeymiş.
bir gün dedim ulan asit; nasıl yaptın anlamadım ama bir şekilde kendini bana sevdirdin. seviyorum ulan seni dedim. artık entrylerin gözümü hiç ama hiç tırmalamıyor. ''artık batmıyorsun hem de hiç'' dedim. yastığımın altına kara muska mı koydun ne yaptın anasını ? büyücü asit diye ona karşı olan kalp ısınmışlığıma anlam veremeyerek sebepsiz bir sevgi itirafında bulundum.
sonraları bu asit düşmanlığımdan sebepsiz dönüşümün ilahi bir sebebe bağlı olduğunu nereden bilebilirdim. herşey külli iradenin parmakları arasından damlayan kısmet damlacıklarıymış aslında. o zamanın toy delikanlısındaki kısık sesli sevgi itiraflarım bu günün şanslı adamında binlerce iltifata dönüştü. ne desem nasıl teşekkür etsem az bu insana. allah senden razı olsun.
lÂkin bu asit geçen gün sözlerimi yanlış anlayarak bana darıldı. sen ne hakla bana bıdı bıdı yaparsın bacaksız velet. dedi. bir açıklama, savunma hakkı vermeden kalemi kırıp beni darağacına mahkum etti.
geçen gün benim bindiğim otobüse de şans eseri denk gelmiş. verdiği kahveli şekeri de unutarak vermiş*. arkasına dönüp bakmadan çekip gitmiş. bilememiş ki hakaret kokan sözlerim şakayla karışık ona, bana, bize olan bir garip acı itirafımdı. ben şakadan ciddiyet kapan insanların böyle anlamak istemelerinde bir sebep ararım. bu gereksiz küslüğün günahını o günün yorgunluğuna, stresin hiddetlendirme gücüne yıkıyorum. *
sözlüğün sözlük gibi sözlük olmasında belki de en büyük katkıyı yapan, 15 bin küsür ve de hepsi birbirinde kaliteli entrysiyle günlerce, saatlerce sözlüğe emek veren nice yıllara yazarıdır.
birkaç ayda 10.000 entry'nin üstüne çıkmayı başaran, son zamanlarda sözlüğü resmen unutan, uludağ sözlük 2006 yılı olaylarında bir madde, tucimania'nın tamamlayıcısı;
"nice yıllara la"
asiti kaçmı$ kola ve larker.. efenim bunlar hiç durmadan entari dikerek sözlüğün databeyzine muhte$em katkılarda bulunurlar. en son 2145789331546bin entrysi vardı. saygılar.
zannedersem yazarligi kisa zamanli olarak yavaslatma karari almistir. birine mi sinirlendi? biseye mi kizdi? isler mi yogun?. bilinmez. ama su bilinir mukemmellikler yazaridir.
sözlügü sözlük yapan güzel insan. ne yazsam , ne karalasam buraya onun yüregi için bilemiyorum doğrusu. bayadır ne ses ne soluk cıkmakta kendisinden ama bir yerlerde cıkıp gelir biliyorum onu ben. 1. yılını canı gonulden tebrik ederim bu kocaman yüreklinin. bir de ona laflar hazırladıgımı belirtmeliyim. **