bir bağlamda karl marx - max weber arasındaki etkileşime benzer f.nietzsche'ye olan etkisi. önce onun terminoloji, paradigma, epistemoloji ve hayranlığında, ardından ise yine aynı paradigmadan kopmaksızın bu sefer tersine çevrilmiş bir epistemolojiye yelkenleri yönelterek.
yani, sadece ilk başlarda değil, sürekli nietzsche'nin fikirlerini etkilediğini söyleyebiliriz.
bir de sağda solda chopin'le karıştırılır. haa iyi piyanist noktürnleri felaket denir. olsun, canı sağ olsun.
Aşk kavramını felsefeyle buluşturan ilk filozoftur. Ayrıca kadının erkeğini seçmesini, potansiyel bir çocuğuna verebilecekleriyle ölçüt kılmaktadır. Karşımızdaki insanda, aslında kendimizde eksik olduğunu farketmekten kaçındığımız özellikleri aradığımızı söyleyendir.
şu dünyayı tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. çünkü dünya sefaleti yüreğimi parçalar .yaratıcı bir ruh düşünülürse , yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: ' bunca mutsuzluğu ve üzüntüyü ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğin ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın? '
adam bunu düşünmüş yazmış 150 yıldan fazla olmuş bunu yazalı insanoğlu hiç değişmezmi, bi 150 yıl daha bu söz geçerliliğini korucak galiba..
'bugün kötü, yarın daha da kötü olacak ve en kötüsü olana dek de bu böyle sürüp gidecek.' (as)
bu sözünü önceden bilmemekle beraber kendi dünya düsturum olan şu lafıma biraz benzediğini hissettim:
"dün bundan daha kötü değildi ve yarın bundan daha iyi olmayacak. hep böyleydi ve hep böyle kalacak." (hb)
kendisinin doğanın işleyişine ve aşkın/sevginin asıl amacına yönelik saptamaları ise deha düzeyindedir. bir felsefeci olarak yaşamın işleyişine yönelik anlaması çok zor biyolojik bir gerçeği fark edebilmiştir. bu yönüyle vardığı sonuçlar bilimsel olarak anlamlıdır.
--spoiler--
kim ne derse desin, mutlu bir insanın en mutlu anı uykuya daldığı andır ve mutsuz bir insanın en mutsuz anı uykudan uyandığı andır. insan hayatı bir tür hata olmalı.
--spoiler--
romantik akilcilik gibi bi kavram yaratmistir.nietzsche nin hocasidir. ama nietzsche romantik olmadigi icin schopenhauer in dusuncelerine daha sert elestiriler getirerek bunu uzerine kitap yazmistir. (bkz: boynuz kulagi gecer)
Çektiği aşk acıları açısından değerlendirildiğinde, belki de filozofların en hassasıdır o.
"insanın varoluşu bir tür hata olmalı. insan varoluşuyla ilgili şöyle söylenebilir: bugün kötü, yarın daha da kötü olacak ve en kötüsü olana dek de bu böyle sürüp gidecek" diyen karamsar filozoftur.
En önemli eseri olan istenc ve tasarim olarak dunya adlı kitabını bitirdiğinde bir başyapıt olacağından emindir ancak kitabın ancak 230 kopyası satılır. Kitabı ancak ölümünden sonra hak ettiği değere kavuşur. Aşkın metafiziği adlı kitabı da dünya klasikleri arasında yer alan son derece önemli bir eserdir.
Düşüncelerinin temelleri akla dayanır.
Nietzsche'nin felsefi görüşleri üzerinde etkisi büyüktür. Ayrıca tolstoy ve Freud'ın düşüncelerini de etkilemiştir.
pesimizmin piri diyebileceğimiz, boğazını kesecek diye korktuğundan berbere gitmekten bile çekinecek kadar paranoyak ve sonuç olarak varoluşun kaçınılmaz yükünü çok iyi dile getiren filozof.
"Alınyazısından kopardığımız her şey, dilencinin ayağı ucuna atılan paraya benzer: verilen sadaka, duyduğu acıların sürüp gitmesini sağlayabilmek için, dilencinin hayatını biraz daha uzatmaktan başka bir iş görmez."
aşka ve kadınlara dair adlı kitabını baştan sona okuyabilecek bir kadın tanımıyorum. kadınların tamamen erkeklerin alt kategorisinde olduğunu anlatmakta bu kitabında.
kant'ın en önemli ardılı. kant, descartes'den bu yana gelen varlığı "ben" üzerine kuran yeni çağ idealizmini yıkarak, insan aklının kategorilerine o zamana kadar nesnel gerçekliğin birliği içinde değerlendirilen zaman-mekan kategorisini de sokmuştu. schopenhauer ise bunu ileri götürürek mutlak ve durdurulumaz bir gücü ifade eden "iradenin" yarattığı gerçekliğe akılla değil iradenin kendini ifade etme biçimi olan "beden" üzerinden ulaşılabileceğini gösterdi.
nietzsche, kendi felsefisini ilk başta hemen hemen bütünüyle schopenhauer'in bu teorisi üzerine kurarak parsaya konmuş geri kalan yaşamında da schopenhauer'in kuramını yıkmak için uğraşmıştır. nietzche'nin böyle buyurdu zerdüşt kitabının başında zerdüşt'ün yıllarca sığındığı mağaradan çıkıp yol üzerinde karşılaştığı ve felsefi bir tartışmaya girdiği ak sakallı ihtiyar aslında schopenhauer'in ta kendisidir..
fikirleriyle özellikle f.nietzsche'ye öncü olmuş karamsar düşünür. Hegel'in iyimser felsefesine karşı geliştirdiği kötümser felsefe ile tanınır. Sözleriyle dönemine ait tabuları yıkıp ardıllarına yol açmıştır, dine yığınların metafiziği gibi bir yakıştırma yapmasına karşın sırf karamsar öğelerinden ötürü hristiyanlığa ilgi duymuştur. ayrıca fikirleriyle anıldığı kadar çirkinliği ve kadın düşmanlığı ile de tanınır.
"Dinin üstünlüğünün kaynağı; doktrinlerini çocukluğun körpe çağında zihne kazıma, dolayısıyla neredeyse doğuştan gelen fikirler gibi görünmelerini sağlama şeklindeki paha biçilmez ayrıcalıktır."
günümüz için söylenmiş sözün, yıllar öncesinin sahibi filozof.
dünyaya geldiği andan terk ettiği ana kadar hiçbir zaman geçim sıkıntısı çekmemiş, aksine büyük bir refah içinde yaşamış ancak ironik bir şekilde son derece pesimist bir bakış açısına sahip olan alman filozof...
hayata bakışı ve aforizmaları buram buram umutsuzluk ve melonkoli kokar. en önemli eseri istenç ve tasarım olarak dünya*'dır.
yaşadığı dönemlerde akademik olarak fazla başarılı olamamıştır. 1820 yılında berlin üniversitesinde hegel'in yanında bir avuç öğrenciye ders vermek istemiş, ancak hegel'in sınıfı dolup taşarken kendisi hiç ilgi görnediği için tası tarağı toplamak mecburiyetinde kalmış fakat daha sonra başta nietzsche olmak üzere almanya'nın en seçkin düşünürleri hayranları arasına girmiştir.
schopenhauer'ın özellikle nietzsche'nin felsefesi üzerindeki etkisi yadsınamaz.
"Erkeğin aşkı, doygunluğa erdiği andan sonra, gözle görülecek biçimde azalır; önüne çıkan her kadın, elde ettiği kadından daha çekici gelir ona; çeşitliliği arzulamaya başlar. Kadının aşkı ise, doygunluğa erdiği andan sonra artmaya başlar. Bu, doğanın amacının, türün sürdürülmesinin ve elden geldiğince çoğaltılması olmasının bir sonucudur. Erkek bir yılda, yüzden fazla çocuğu kolaylıkla yapabilir; oysa kadın, ne kadar erkekle sevişirse sevişsin, yılda ancak bir çocuk yapabilir." diyen filozoftur.