kendisi ders verirken hegel denen ibnenin de dersleri oluyormuş ve bu yüzden dersleri genellikle çok az kişiye ulaşıyormuş. üzme tatlı canını reyiz hegel senin daşşağını yesin.
"bu dünyada zevkin acıya ağır bastığı veya herhalde bu ikisinin birbirini dengelediği iddiasını her kim kısa yoldan sınamak isterse avını parçalayıp yiyen hayvanın hissiyatıyla ona av olan hayvanın hissiyatını mukayese etmelidir."
dünyanın tüm köşelerine heykelleri dikilmesi gereken en büyük filozof, heykellerin bir köşesine de sözleri yazılsın. kendisi baudelaire'nin gerçeği aşamayan halidir.
''aldanmışlar arasında doğru kavrayışlı bir adam, tüm saat kuleleri yanlış zamanı gösteren bir kentte, kendi saati doğru olan adama benzer. saatin gerçekte kaç olduğunu bir tek o bilmektedir; ama bu onun ne işine yarar? tüm dünya yanlış zamanı gösteren kent saatlerine göre davranmaktadır; hatta bir tek onun saatinin doğru zamanı gösterdiğini bilenler bile.'' demiştir.
normalde edip veya filozoflardan alıntı yapmayı hiç sevmem.ama bu değer.
" Beyin olanca gücüyle ilerlerken, cinsel sistemlerin korkunç etkinliği daha uykuda olduğu için çocukluk, hayatımız boyunca özlemle geri dönüp baktığımız masumiyet ve mutluluk dönemi, hayatın cennetidir, kayıp cennet. "
sözlerinin sahibi, söylemlerindeki gerçeklik ve çarpıcılığa hayran olduğum filozof, yazar.
pesimizmin babalarından biridir. insanın bitmek tükenmek bilmeyen arzularına karşı yaşam istencinin reddini, yani iradeyi ortadan kaldırmayı savunur ve hayatın ya da evrenin acı ve ıstırapla dolu olduğunu, mutsuzluğun ve kötülüğün evrenin hamurunda yoğrulduğunu savunur ki iradeden kurtulmanın yolu ona göre sevgidir. çünkü sevgi, kıskançlığı ve bencilliği ortadan kaldırır. schopenhauer, bu amaçla hint mistisizmine yönelmiş ve nirvana felsefesini benimsemeye çalışmış bir isimdir.
"Yalnızlık özgürlüktür. insan yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Yalnızlığı sevmeyen, özgürlüğü de sevmez: Çünkü insan ancak yalnız olduğunda özgürdür."
Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker. Nihai olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve özenle devam ederiz, tıpkı sonunda patlayacağından emin olsak da, olabildiğince uzun ve büyük bir sabun köpüğü üflememiz gibi.
Metaphysik der Geschlechtsliebe'nin son bölümünde eşcinselliğe açtığı ilginç bir parantez vardır. Der ki: "eşcinsellik, doğası gereği kusursuz bir türe doğru evrilmeye meyilli insanoğlunun, zihinsel ve fiziksel olarak kusurlu bireyler üreteceğini anladığında başvurduğu bir yöntemdir".
Biraz daha açalım: "yaşlı, elden-ayaktan düşmüş, fiziksel ve zihinsel yetilerinde kaybolma yaşayan insanların, bu dönemde doğurdukları ve doğmasına vesile oldukları çocukları, genç ve sağlıklı durumda olan insanların doğurdukları ve doğmasına vesile oldukları çocuklara nazaran daha az mükemmeldirler. insan, içgüdüsel olarak bunu bilir ve bu duruma düştüğünde, cinsel temayülleri, çocuk doğmasına engel olacak şekilde değişime uğrar. Bu, bir tür olarak insan için, kendisini mükemmelleştirmek adına bir çeşit savunma mekanizmasıdır".
Okuyucunun kendisine "e peki eşcinselliğin genç ve sağlıklı insanlar arasında, hem de yaygın bir biçimde görülmesine ne diyorsun, ha, dostum" diye sorabileceğini de düşünen Schopenhauer, bu sapmayı da, aslında tek kelimeyle kısaltılabilecek şekilde şöyle açıklıyor: "özenti".
"Şu dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. Çünkü, dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar. Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: Bunca mutsuzluğu ve boğuntuyu ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?"
nietzsche felsefesi üzerindeki etkileri münasebetiyle tanıdığım zat. eşgali amerikan korku filmlerindeki bahçivanlara benzemekle beraber, imzası bile ürkütücüdür. tüm mecazi yorumların dışında saygı duyulası kişiliktir. affetsin beni.
"beraberinde getirdikleri umutlar ve korkularla akın akın gelen arzulara teslim olduğumuz sürece... kalıcı mutluluğa ya da huzura hiçbir zaman kavuşamayız."
bir dahi olmasına rağmen çok abazalık çekmiştir. ayrıca 'her şey kızlar için' sözünün de sahibidir. genelde karanlık olan dünyasına ilk ışıklar hayatının son yıllarında yakaladığı şöhretle sızmaya başlasa da pesimist tavrını sürdürmüştür. bir genç kıza ellili yaşlarda bir tekne partisinde sulanmıştır ama kızdan yüz bulamamıştır. bu insanlara olan nefretini körükleyen olaylardan birisidir. nietzsche ile de benzeşir bir çok yönden, hatta nietzsche'nin onun düşüncelerini sömürdüğü söylenir.
Aşık olan herkes sonunda zevke ulaştıktan sonra olağandışı bir düş kırıklığı yaşayacaktır; ve bu kadar büyük bir özlemle arzuladığı şeyin diğer cinsel tatminlerden daha fazla bir şeye neden olmadığını görüp şaşkına dönecek, böylece kendisini bu ilişkiden fazla yararlanmış olarak görmeyecektir.
Tam bir zehir bir aforizmasıyla adamı bir yerden yakalar sonra okudukça okursunuz okumayı bıraktığınızda ise bir dönüşüm geçirmişsinizdir sanki artur beyninizde büyümüş zihninizi tümden ele geçirmiştir neşeniz ölür yaşamın renkleri koyulaşır.
"Tüm gerçekler üç aşamadan geçer. Önce alaya alınırlar; sonra kendilerine şiddetle karşı çıkılır; ve son olarak ise doğruluklarının çok açık olduğu ilan edilir."
aşkın metafizigi adlı eserinde kadınlara çok sağlam giydirmiştir. sanmıyorum ki benim diyen kadın sonuna kadar tahamül ederek okuyabilsin.. ama okunursa yaklaşımından bir şeyler kapmak ciddi bir kazanım olur.
