tam olarak bilim kurgu tadını alamadım. film biraz fazla sanatsala kaçmış gibi.. tamam konusu güzeldi lakin sonlara doğru batırdı bence öyle aman aman bir film değil. he birde filmi interstellar ile kıyaslayanlar olmuş. buradan onların film zevklerine söverdim de neyse.
uzaylılarla iletişime geçerek geleceği görme yetisi kazanan bir dilbilimci ve yine uzaylılarla iletişim kurmaya çalışırken tanıştığı fizikçiyle evlenmeleri ve bu evlilikten doğacak çocuğun ilerde kanser olup öleceğinin iletişim kurduğu uzaylılar tarafından kendisine gösterilmesine rağmen bu çocuktan vazgeçmeyip sonuna kadar gitmesini konu alıyor
--- spoiler ---
--- spoiler ---
şöyle bir detay da var. uzaylılardan biri dilbilimciye insanlığı uyarmaya geldik diyor. bir şeyi uyarmak istiyorsanız ( ciddi bir konuda ) ya önceden bunu yaşadınız ya da olayın sonunu biliyorsunuz demektir. daha sonra uzaylı; 3000 yıl sonra bizde insanlardan yardım isteyeceğiz diyor. dilbilimci bunu nasıl biliyorsun dediğinde işte uzaylı bu dili öğretiyor. yani bu dili bilenler geleceği görebilir. hatta daha sonra konferanslar ve dersler verilerek dilbilimcinin bunu öğrettiğini görüyoruz. şimdilik sadece dilbilimcinin geleceği görmesindeki neden ise bu dili öğrenmiş olması.
--- spoiler ---
Başıma bir şey gelmeyecekse şayet, Filmi daha bugün izledim.
Film lineer zaman ile değişken zaman arasında gelip, geçiyor. Interstaller ile karşılaştırırsak, ortalamanın epey altında kalıyor.
Farklı olarak filmi izlerken şunu düşündüm:
Dünya ülkeleri birbiri ile anlaşmazlığa düşüyor ya hani? Çin saldıralım, ABD anlaşalım seçeneğini tercih ederken Bir anda Rte tv'ye çıkacak gibi hissettim ve:
"Eyyyyy uzaylı sen kimsin yaaaa?!" Diye bağıracakmış gibi bir hayal kurdum. Ardından ekleyecek;
"Biz darbeyi püskürttük, sizi de kara deliğe göndermesini elbet biliriz. Bize milletimiz yeteeeeeer"
izlemeye değer güzel bir bilimkurgu filmi. bir başyapıt denilemez ama alışılagelmiş bilimkurgu filmlerinin aksine duygusallık ve gizemin ön plana çıkarılması güzel bir hava katmış bu filme. Bu yoğun duygusal içeriğe rağmen Zihnimden bilimkurgu izliyorum düşüncesi filmin sonuna kadar hiç kaybolmadı.
Filmin başlarında dil uzmanı bilim kadını, geçmişte yaşadıklarını hayal ediyor gibi gözüksede, film ilerledikçe aslında hayal ettiğini yani biz izlerken hatırladığını sandığımız geçmişi, filmin sonlarına doğru geleceği hatırlayan veya gören biri olarak karşımıza çıkıyor ve bilim kadını, uzaylılardan öğrenmiş olduğu bu sıradışı görsel dili öğrendikçe geleceğe dönük hafızası veya geleceği görme kabiliyeti kuvvet kazanıyor. Filmde uzaylılar bizim anlayabildiğimiz doğrusal zaman kavramının çok ötesinde bir noktada olduklarını ve öğrenecekleri bu dil sayesinde insanoğluna geleceği görme ve erdemli olma kabiliyetini hediye etme arzusuyla yanıp tutuştuklarına şahit oluyoruz. Ancak yapılan yanlış tercümeler neticesinde uzaylıların dilinde savaş kelimesinin hediye kelimesi anlamına geldiği anlaşılıyor ve yine geleceği izleyen bilim kadını sayesinde devletler arasındaki husumet sona erdiriliyor, olay tatlıya bağlanıyor. Son olarak neden dünyanın farklı yerlerine 12 tane uzaylı aracı indiği konusuna açıklık getirecek olursam. 12 rakamı düzeni temsil eder. buradan da uzaylıların savaş için değil barış için geldikleri mesajı verildiği ortaya çıkıyor.
sözlükte ne filmden ne hayattan bi bok anlamayan insanlar olduğunu gösteren film. baya baya sonu çok açık bitti, hiçbişey anlamadım yazanlar var.
film sonsuza kadar yetecek cevabı barındırıyor. belki filmdeki resimler çok etkileyici değildi, belki efektler uzaylı savaşı bekleyen insanlar tatmin etmedi ama anlamsal olarak film 2016 nın hatta bi 10 yılın en iyi filmiydi.
bir sabah kalkarız 12 adet uzay gemisi ve içinde de uzaylılar dünyaya inmiş, dünyalılar ne yapsak etsek bunlarla nasıl anlaşsak diye bir tercümandan yardım isterler. burası çok enteresan, uzaylılar ıkınma sesi çıkarıyor, adam kadına soruyor ne dedi diye. neyse kadın diyorki bu yaratıkları görmem lazım, adam diyor ki farsça çeviri yaparken kimseyi görmedin, şimdi niye görmek istiyorsun. ( farsça ile uzaylı seslerini bir tutuyor adam. farsçayı bana ver 1 ay içinde google çeviriden ben de çeviririm sana. ) neyse ablamızı bir şekilde uzaylıların yanına çıkarıyorlar. anlaşmaya çalışıyorlar falan filan. ablamız diyor ki neden geldiniz, amacınız ne? diyorlar ki size silah verecez. allah allah diyorlar. ne silahı? bu sırada çin ordusu nedense uzaylılara savaş ilan ediyor. burayı da geçtim ablamız arada sanrılar görüyor. uzaylılar da diyor ki sen geleceği görüyon. bu sanrılar hep gelecek. ablamız gelecekte çin ordusu komutanı ile görüşüyor. çin ordusunu savaş ilanından vazgeçiriyor. uzaylılar da kendi kendine gidiyor. ablanın durumu the davinci code'daki robert langdon durumu. gizemli bir olay var bunu kim çözer? üniversitede ders veren, geçen sene iranlı teröristleri durdurmuş prof.
1: uzaylılar ne bok yemeğe geldi bilinmiyor. Ablaya sen geleceği görüyon demeye mi geldiler?
2: kendilerine savaş ilan ettirip, sonra barış ilan ettirip öylece gittiler.
3: hükümetler uzaylılarla ilgilenirken, ordu olsun bilim adamları olsun, halklar neden hemen dükkanları yağmalamaya başladı? uzaylılardan bir tepki bir hareket, bir hakaret gelmedi ki? paşa paşa geldiler, tanışıldı edildi, paşa paşa gittiler.
Duygusuz bir amy adams barındıran film. Kadın; bir kız çocuğu dünyaya getirip, onun ölmesine göz yumuyor. Ufak bir şey bile, onun ölmesine engel olabilirken. O bunu yapmıyor. Belki kader inancı falan vardır, anlayamadım. Neyse ben genel olarak beğenmedim. interstellar'la falan karşılaştırırsak, baya zayıf kalıyor. Halbuki yönetmenin diğer filmleri gayet, elle tutulur yapıtlar.
--spoiler--
Imdb' de ki puanı sanki biraz abartılmış olan film. 8.0 puan çok iyimser bir puanlama olmuş. Açıkçası felsefe ile bilim kurgunun birleştiği film ve kitapları çok severim. Bu filmde öyle bir film fakat çok düz olmuş. Ne izleyiciye verilen bir mesaj var, ne doğru düzgün ilerleyen olay örgüsü var ne de filmin ne üstüne kurulu olduğu bilinmiyor. Karakter desen koca filmde sadece üç karakter var; Dil bilimci bir kadın ve ona destek vermekten başka bir halta yaramayan, fizik alanına dair en ufak bir belirti olmamasına rağmen kampa çağrılan bir fizikçi. Arada da nereden geldiği belli olmayan bir albay var. Evet tüm film bu. Yapımcılar mind blow yapmak istemişler fakat yememiş. Kusura bakmayın.
Gerçekçi olacaksak ( en azından kendi adıma ) puanı 7.5 olacak filmdir.
Çok katmanlı filmlere düşkün onlara ilaç gibi gelecek olsa da uzaylı filmi deyince artık neredeyse amerikan ordusunun sonunda ana gemide atom bombası patlaması ritueli haline gelen filmleri anladigimiz için independence day severlerin hüsrana ugrayacagini düşünüyorum.
Bana böyle senaryoyla gelin işte dedirten bir film. Action ve efekt olmadan, fizik kanunlarına muhtaç kalmadan bilim kurgu yapılabiliyor işte.
independence day misali başlayan ama sonra onun gibi saçmalamayan, özgün senaryoya sahip ve çok güzel mesajlar veren bir film de diyebiliriz.
----eleştiri spoiler----
O şematik dili nasıl çözdün, nasıl anadilin gibi konuşmaya başladın diye sormak lazım. Bu bölüm özentisiz geçilmiş ve kolaya kaçılmış ama verilen mesaj o kadar güzel ki insana batmıyor. Hatta keşke böyle bir şey olsa diyor insan.
----eleştiri spoiler----
bu filmle birlikte bilim kurgunun gelişiminin uzay'ı keşfetmek yerine zaman'ı keşfetmeye kayacağını görebiliriz ve hatta hepimizin top class'ı interstellar gün gelecek zaman filmlerinin prototip'i olacağını düşünüyorum. Arrival filmi geçmişi, şimdiyi ve geleceği zaman olarak aynı düzlemde bize gösteriyor, temelinde verdiği mesaj bu. Zaman olgusuna başka bir açıdan baktırıyor. Detayında mesaj verme var ve bu şeklini contact filmiyle kıyaslayabiliriz. Contact da foster ile çat çat konuşmuşlardı ama bir gün başka bir form ile temasta olursak iletişim kurmak çok uzun zaman alacaktır. Arrival buna da değiniyor.
iletişim kurmak, verilen mesaj ve zamanın aynı düzlemde algılanabilmesi. Güzel senaryo.
türünün başyapıtı niteliğinde bir film olmuş. ekrandan tek bir saniye dahi olsa gözlerinizi alamıyorsunuz ve film boyunca bilinmezlikler arasında gidip geliyorsunuz. konu filme çok güzel bir şekilde yedirilmiş ve kopukluk yaratmıyor.
aslında filmdeki louise karakteri her birimize çok benziyor. hani son sahnede diyor ya 'sonunun kötü olacağını bile bile neden bir yolda inatla ilerler ki bir insan?'. e bazen biz de bunu yapmıyor muyuz?
sonunun kötü olacağını bile bile ilişkilere başlıyoruz ve sonuç can kırıklıkları.
türünün başyapıtı niteliğinde bir film olmuş. ekrandan tek bir saniye dahi olsa gözlerinizi alamıyorsunuz ve film boyunca bilinmezlikler arasında gidip geliyorsunuz. konu filme çok güzel bir şekilde yedirilmiş ve kopukluk yaratmıyor.
aslında filmdeki louise karakteri her birimize çok benziyor. hani son sahnede diyor ya 'sonunun kötü olacağını bile bile neden bir yolda inatla ilerler ki bir insan?'. e bazen biz de bunu yapmıyor muyuz?
sonunun kötü olacağını bile bile ilişkilere başlıyoruz ve sonuç can kırıklıkları.
FiLMiN orijinal ismi ilk olarak Hayatının Hikayesi (Story of Your Life)'MiŞ. Test aşamasına katılan seyirciler bu ismi hiç beğenmediği için sonradan arrival olarak değiştirilmiş.
Amerikalıların tüm uzaylıları tarayacağı klişe bir film beklerken oldukça tatmin edici bir yapıtla karşılaştım.
Filmi izlerken aklıma Wittgenstein'ın sözü geldi: "Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır."
Birbirinden tamamen bağımsız iki dilin nasıl öğrenilebileceğini, yapılan metotları bir nebze de olsa bizlere aktarabilmiş film. Zaman boyutunun (bkz: interstellar) filminden sonra ikinci defa bir filmde ele alınması güzel olmuş. Sorun şu ki Christopher Nolan'ın bir şaheseri olan interstellar'ı izledikten sonra çıta epey yükseldi. The Martian filmi bile onun gölgesinde kaldı.
çekilen onlarca -uzaylı- konulu film arasında açık ara en kalitelisi diyebilirim. uzaylıların dünyaya gelmesi denince akılda oluşan
-dünyayı istila- fikirlerini yerle bir eden, klasikleşmiş senaryolardan çok daha farklı, hatta ve hatta bilinç altında müthiş izler bırakabileceğini düşündüğüm müthiş film.
filmi anlayamadığı için beğenmediğini söyleyen, recep ivedik izlemeye devam etsin.