arkadaşın ölmesi

entry171 galeri2
    46.
  1. geçen sene...
    üsküdardayım, taksideyim telefonla konuşuyorum. önümüzde kaza olmuş adam sövüp duruyor. bir kızın çığlıklarını duyduğumu hatırlıyorum bir tek zaten sesler hemen kesildi meğer kızı arabaya bindirip götürmüşler. sonra parayı verip indim taksiden ilerlemiyordu çünkü. kuzenimle konuşuyorum akşam aradı. sesi berbat 'ne oldu' diyip duruyorum tam birşey söyleyecek oluyor 'a neyse sen naptın bakalım' diyor. bende anlatmaya başlıyorum. 'önümde kaza oldu kızı göremedim çığlığını duydum çok kötüydü acaba kurtulmuş mudur?' diyorum kuzenim 'hayır' diyor.'nerden biliyorsun ya öyle deme diyorum 'hayır o büşra'ydı ve ölmüş az önce kaan aradı haber verdi' diyor, inanamıyorum tabii duymuyorum artık söylediği sözleri, şaka yaptığını sanıyorum ama şaka yapmadığını mezarının başında farkediyorum..

    arkadaşını kaybetmek kötüdür evet, ama eğer çığlıklarını duymuşsanız, son nefesini verdiğinde aynı yerde fakat hiç birşeyin farkında değilseniz herşey daha da kötüdür..

    hala keşke diyorum. keşke o taksiye binmeseydim. o zaman onu görür lafa tutardım ve o şerefsiz adam çarpmazdı işte.. çare olmaya çalıştığım çaresizlik bu aslında biliyorum..

    ölüm işte, en yakın arkadaşın tahmin edilemeyen, önlenemeyen ölümü..
    30 ...
  2. 45.
  3. defalarca gelirsin bu başlığın altına, beklersin.
    ellerin kitlenir, ismini ağzından o günden beri bir kere bile çıkaramadığın gibi.
    küsmüşsündür bir kere ne bir resminize bakmışsındır ne de bir hatıranızı o dolaptan çıkarmışsındır.
    sadece geleceğini bildiğin için beklemişsindir.
    ölüm bile bizi ayıramaz derdi çünkü.
    yanılmış.ayırdı işte.
    133 ...
  4. 44.
  5. sabah her gün olduğu gibi servise binilir ve her gün olduğu gibi "günaydın fıstıklaaarrr" diye bağırılır avaz avaz. insanlar cevap vermez, sanki hepsi düşünceli.
    taylan'ın bir kaç gündür problemleri vardır, bir kaç gündür de merak ediliyordur ne olacak, ne yapacak diye. sabah taylan'dan yayılan buram buram tütün kokusu yoktur o gün.
    - eren, taylan gelmiyor mu bugün?
    + ceren bi şey söyliycem ama doğru olduğundan emin değilim, sakin ol o yüzden.
    - neymiş?
    + dün... absiyle tartışmışlar biraz, zaten biliyorsun bir haftadır çok normal şeyler olmuyordu.
    - ee gelemeyecek mi?
    + ceren... taylan... intihar etmiş...
    - nasıl?!! nerde, nolmuş?!! nerde taylan??!!! şaka değil mi bu?? e ne zaman taburcu oluyor eren çıldırtma anlatt !!!
    + ceren... taylan ölmüş sanırım...
    -kim dedi? eren saçmalama nasıl inanmamı beklersin buna yaa? dün annesiyle sarmaş dolaş çıkmadı mı okulun kapısından? saçmalama ölmez o...

    sonra okula gidilir ve durum anlaşılır.
    taylan abisiyle tartışmış, peşinden de camdan atmıştır kendini... hastaneye kaldırılır, müdahaleler yapılır ve bilinci yerine gelir sonra, iyileşecek... daha sonra lanet olası iç kanama başlar ve taylan'ı alır bizlerden...

    16 yaşındaydım seni kaybettiğimde, 17 yaşında dondun kaldın sen.
    3 yıldır o kocaman kafasını omzuma koyup uyuyan, "civciv baksana bi" diye seslenen, çok sigara içtiği için kızdığım sen, sabahları kendime gelmemi sağlayan sana has bir tütün kokusu yok hayatımda. en son hatıramız ise bana el sallayıp, "görüşürüz civcivim" demendi. ne tuhaf değil mi? ertesi gün adli tıpta cenaze arabasının içindeki tabuttaydın sen... ve daha 17 yaşındaydın...

    (bkz: #6391225)
    2 ...
  6. 43.
  7. trafik kazası veya başka boktan bir nedendendir. bir bir eski anılar hatırlanır. durduk yere aklınıza gelir. gün gelir unutulur, gün gelir hayallere dalınır.
    (bkz: kardeşin ölmesi)
    0 ...
  8. 42.
  9. bence acımasız olabilir ama giden kurtulmuştur artık başına başka birşey gelmeyecek süpriz olmayacak ama kalanarın işi zor önünde koca bir ömür ve ne olur ne biter belli değil hayatın heycanı içinde herşey unutulur gider. Nekadar acı olsada.
    (bkz: mukadderat)
    0 ...
  10. 41.
  11. sabahın 10'un da gelen bir haberle yıkıldıgınız, şaka gibi gelen, asla inanmak istemeyeceğiniz bir olaydır. daha çok gençtir, hayatının baharındadır. sizinle yaşıttır. geleceğe dair bir sürü planlarınız vardır ve onlar gerçekleşemeden o gitmiştir bile. onu daha şimdiden özlemişsinizdir. hoşçakal tuana, hoşçakal..

    edit: bunu eksileyen arkadaş, cok merak ediyorum nasıl bi zihniyete sahip oldugunu.
    3 ...
  12. 40.
  13. elim bir trafik kazası sonucu arkadaşını kaybetmektir. ne kadar istesen de artık hayatında yoktur o. tabutun içinde gördüğün son an aklından hiç çıkmaz insanın.
    1 ...
  14. 39.
  15. '... işte belki de bu yüzden seni en çok ben özlüyorum, benim ölü arkadaşım!' (okan bayülgen'in, 2000 yılında ölen arkadaşı boran kaya'ya yazdığı ağıttan bir parça)
    3 ...
  16. 38.
  17. kendi ölümünüzün habercisidir. hatırlatmadır. giden gider kalanlar ağlar ve ölür. hayatı farklı algılamamak gerekir. bugün ona yarın sizedir. önemli olan geride bıraktıkları ve bıraktıklarınızdır. şanslı olan ölüp, geride gözü yaşlı arkadaş bırakan mı? gözü yaşlı olup hayatı anlamlandırabilen mi?
    2 ...
  18. 37.
  19. devamlı boğazın düğümlenmesi, kalbin sıkışması... ağlasan nereye kadar ulan! bi kaç gün önce hayatta olan adam geri gelmezki... üstelik helallik almamışsan daha beter olmaz mı bu acı? 21 biraz erken değil miydi dostum?
    3 ...
  20. 36.
  21. siranin aslinda bizlere o kadar da uzak olmadıgını görüp silkinmemiz icin ilahi bir uyarıdır..
    1 ...
  22. 35.
  23. isyan edilesi durumdur.

    hele ki çok değil birkaç saat önce seni arayan "yarın istediğin listeleri gönderirim" diye sana söz veren iş arkadaşının ölüm haberini almak ve ardından eşinin yakın zamanda ikiz bebek beklediğini öğrenmek... ben şimdi kime üzüleyim; ölen arkadaşıma mı, dünyaya gelmeden babasız kalan bebeklere mi, bütün bu acıyı yaşayan eşine mi...
    2 ...
  24. 34.
  25. demek sıra artık bize de geldi...
    0 ...
  26. 33.
  27. hayatta aslında yalnız olduğunu anladığın andır. hepimiz budalayızdır aslında bu konuda. hiç kimse bunu kabul etmek istemez, ama kimse şunu düşünmez, mezuniyet balosunda arkadaşlarla eylenirken en az, hastanenin tuvaletinde sıçarkenki kadar yalnızız.
    1 ...
  28. 32.
  29. dünyada hiç birşeyin kalıcı olmadığını ve ne yazık ki artık açımasız hayatta yalnız kaldığının anlaşıldığı andır.
    0 ...
  30. 31.
  31. insanı umutsuzluğa, aşırı mutsuzluğa sokacak olaydır.
    0 ...
  32. 30.
  33. bıktım ulan artık! ne alıp veremediği var bu hayatın benle? neden hep benim sevdiklerimi alıyor benden? değer verdiğim insanları neden alıyor birer birer elimden? son 2 yılda 5 arkadaşımı aldı elimden. canımdan parça olan insanları aldı. ölümle ayırmadıklarını da başka yollarla alıyor zaten elimden. ne peki benim günahım? ben nasıl büyük bir günah işlemiş olabilirim ki sevdiğim herkes gidiyor teker teker. neden ben? neden benim sevdiklerim? alacaksan canımı parça parça alma böyle benden. alacaksan al hepsini bir kerede. neden bana bu acıları yaşatıyorsun? dayanacak gücüm kalmadı artık sevdiklerimi kaybetmeye. ağlamaktan göz yaşım kalmadı artık. güçlü olmaya çalışacak mecalim kalmadı artık. tam birini atlatmaya başlarken diğeri geliyor üstüne. tam birinin boşluğuna alışmaya başlarken başka biri daha gidiyor. dayanamıyorum artık acı çekmeye. şu hayatta hiç mi gülmeyecek benim yüzüm? hep mi ağlayacam sevdiklerimin arkasından? ruhum dayanmıyor artık. yoruldum. çok yoruldum acı çekmekten.
    2 ...
  34. 29.
  35. her daim kalpte kalacak derin bir yara açan olaydır.

    henüz çocukken, bir 19 mayıs günü yitirilen arkadaşın sancısı geçmez hiç. mezarına gidilemez arkadaşın, yürek dayanmaz. anne-babası ziyaret edilemez, boynunuza yavrum diye sarılmaları yüreğinizi parçalar. onun da şimdi sizinle aynı yaşta olabileceği düşüncesi; ama yıllardır o toprağın altında oluşu... dayanılmaz.
    rahat uyu arkadaşım, rahat uyu. dualarımız seninle. unutmadık...

    ve bu başlığın, bugün karşıma çıkması nasıl bir tesadüftür...
    3 ...
  36. 28.
  37. seninde ruhunun ölmesi demektir.
    1 ...
  38. 27.
  39. sana hayatı anlamsız kılan ve ondan sonraki dönemlerde başka hiç kimse ile arkadaşlılarının bu kadar sıçak olmayacağını anlayacağın andır.
    0 ...
  40. 26.
  41. ilk, bir kelimeler bir bütün oluşturup cümle haline gelmezler. öyle havada savrulur dururlar. hepsini bir araya toplayıp, anlamlı bir cümle yapıp aklınızda toparlayamazsınız: " o öldü!"
    sonra bir inanamama hali vardır.
    birinin size bir eşşek şakası yaptığını düşünürsünüz; kim olduğunu bilemezsiniz; sıradan liste aklınızdan geçmeye başlar: bunu söyleyen arkadaşınız, "o", cenaze hazırlıklarına başlamış olan ailesi, allah *, hayat....
    o aptallaşmış inanama, daha doğrusu idrak edip kabullenememe hali devam eder. en son ne zaman onunla konuştuğunuzu ya da görüştüğünüzü hatırlamaya çalışırsınız. bugündür, dündür, bir hafta öncedir, hala "görüşürüz" ya da "bana bir bira borcun var"ı hatırlayacak ve yerine getiremediğinizi farkedecek kadar yakın bir tarihtir aslında. gülümsemesi gelir aklınıza. görüntü gülümseyip, onun en klişe görüntülerini sıralayıp, bozuk bir plak gibi döner. bir tarafınız gerçekliğe dönme, duyduklarınızı anlamlandırabilme amacıyla algınızı zorlar; gülümsemeyi, konuşmayı soldurup "six feet under" koymaya çalışır, başaramaz, yakıştıramaz, sığdıramaz. zaten toprak onu almaz, zaten kapalı alanları sevmez, zaten yerinde 10 dakika duramaz, zaten... zaten... bir sürü zaten....
    bir taraf reddedip bir taraf açılınca beceriksiz bir damla akar gözden, yavaşça süzülür. bir diğeri takip eder, bunlar peşpeşe çenenizden ve burnunuzdan yere dökülmeye başlarlar. neden ağladığınızı tam olarak bilinçli bir şekilde düşünemezsiniz ama dökülen yaşların farkındasınızdır çünkü gözleriniz, burnunuz, boğazınız ve o her bir damlanın süzüldüğü iz deli gibi yanmaktadır.
    anneniz merak edip gelir sizin sessizliğinize. yüzünüzü görünce endişelenir deli gibi. ne olduğunu sorar. söyleyemezsiniz. ne söyleyeceğiniz bile bilemezsiniz. sanki ağzınızdan çıkan her sözcük gerçek olacakmış gibi ve sanki herşey, siz söylediğiniz anda gerçeğe dönecekmiş gibi gelir. sanki kaybınız, sizin ağzınızdan çıkacak "anne, arkadaşım ölmüş" sözlerine bağlıymış gibi gelir. susmak ister bir taraf. gözlerinizin önünden sizin değil, "o"nunla sizin hayatınız geçer. bir daha yaptığınız hiç bir şeyi yapamayacağınızı, hiç beraber gülemeyeceğinizi, sağa sola boş boş savrulan "bundan şundan sonra görüşürüz"lerin hiçbirinin gerçekleşmeyceğini, hiçbir şeyin bir daha geri gelmeyeceğini anlarsınız.
    bu son damla olur.
    içiniz yırtılarak, acıyarak, bağırarak acır, durmaz artık, kanar da kanar...
    1 ...
  42. 25.
  43. boğazınıza bir yumru oturmasına sebep olan olaydır. hele bir de pişmanlık varsa...

    sevgili dostum, seni yurtta ilk gördüğüm günü hatırlıyorum. 'bu tip nerden gelmiş be? papaz gibi adam. resmen çarmıha gerilmemiş isa' diye dalga geçip gülüyorduk kendi kendimize. dışarıdan yanına yaklaşılmaz, konuşulmaz biri gibi görünüyordun. ne zaman ki bir gece sigaramı yakacak ateş bulamadım, denize düşen yılana sarılır misali koridorda gördüğüm tek adama yanaştım.
    - hoca ateş var mı ya?
    - var dostum bi saniye.
    sigaramı yakar gidersin diye beklerken sen odaya girip dolabını açtın. oradan çıkardığın kibrit kutusunun kavından bir parça yırtıp 7-8 çöpü de elime tutuşturdun. o an anladım duyarlı, düşünceli bir insan olduğunu. sonrası eğlenceli, bazen komik bazen hüzünlü anılarla dolu 5 yıl...

    okul bitti, koptuk birbirimizden istemeden. iki yıl önce duydum ki kansermişsin. 'umut yok, yaşamaz' demiş hekimler. facebook sağolsun buldum seni tekrar. direnişini anlattın bana, içindeki ışığa nasıl inandığını. ve bil ki dostum ben senden daha çok inandım sana. modern tıbbın yapamadığını azminle, içindeki ışıkla ve kendi icadın bitkisel karışımla yapmış, tümörün büyümesini durdurmuştun. 'hadi serkan az daha gayret, kalk artık ayağa. yattığın yerden resim yapıp gitar çalma uyuşuk' diye takılırdım sana. ve sonra kader beni izmir'e sürükledi. artık her istediğinde seni ziyaret edebilecektim. arayıp 'bugün sana geliyorum' dediğimde nasıl da mutluydun. fakat gel gör ki o gün bir başka eski dostla fazla zaman geçirmek, 'iki bira daha içelim' derken saati unutmak pahalıya patladı.
    - erkan, abi ne zaman geleceksin? nerdesin şimdi?
    - bornova'dayım dostum. akın'la beraberiz şimdi kalkıyoruz.
    - abi acele etsen ya, benim çok sancım var. ilaç almam lazım o zaman da uyuyorum.
    - serkan o zaman sen iç abi ilacını, acı çekme. zaten çeşme'deyim artık, gelirim daha sonra.
    - peki baba, görüşürüz o zaman. ama gel mutlaka.
    - öpüyorum kardeşim. hoşçakal...

    ve derken çeşme günleri başladı. msn'de her rastlaştığımızda ne zaman geleceğimi sordun, her hafta sonu bir mani çıktı. ve günün birinde izmir'den apar topar, adeta kaçarcasına uzaklaştım. ne de olsa sonra görüşürdük, iyileşecektin sen emindim. altı üstü 5 ay askerlik yapacaktım sonra görüşecektik.
    kaderin oyunu mu demeli nedir, öyle berbat bir yere çıktı ki askerlik ne internet kafe vardı çevrede ne de bize çarşı izni. sana nerde olduğumu söyleyememiştim. gerçi facebook'ta yazıyordu, görmüşsündür. telefon desen, içerde kullanırım umuduyla cep telefonumdaki numaraları kaydetme gereği duymadım. telefon da sim kart da alıkonulunca bağımız tamamen koptu. ama ne fark ederdi ki; en fazla azıcık sitem edecektin bana. hem geldiğimde seni ayakta görecektim. herkese bahsettim senden konusu açıldıkça; 'benim arkadaşım kanseri yeniyor, çok güçlü' diye övündüm.

    bitti sonunda ayrılık, dün özgürlüğüme kavuştum. telefonun şarjı bitmiş, simkart bloke olmuş, kimseye haber veremedim. zaten niyetli de değildim, sürpriz yapmayı severim bilirsin. gece otobüsteyken birden aklıma geldin. komik bir anımızı hatırladım, güldüm. (bkz: #3333722)ve ardından içimden 'ne iyi çocuktu rahmetli' dedim. ne? ne rahmetlisi lan salak? tööbe tööbe... ve az önce facebookta barış'ın gönderdiği mesaj : ' arkadaşlar serkan (papaz) vefat etmiş'. söz bitti...

    söylesene serkan; ben şimdi neye pişman olayım? bana verdiğin gitarı mersin'den ayrılırken taşımak zor geldiği için bizim bakkala bırakmama mı? o gün ziyaretine gelmememe mi? yoksa ne içimdeki acıyı ne de senin ışığını anlatabilen böyle kötü bir yazı yazdığıma mı? acılarını bize bırakıp gittin, canın sağolsun. hak ettiğin yerdesin biliyorum, ışık oldun artık. affettin mi beni serkan? dedemden sonra bir de sen küsme bana yalvarırım. 'üzülme' de, 'hiçbirimiz beklemiyorduk bunu, suçlu hissetme' de. sonra bir gün tekrar buluşunca çıkarırsın acısını be koca adam.

    cemal süreya hani adından bir harfi atmış ya; ben de artık adımın önüne -s'yi ekliyorum. yakında görüşürüz güzel dostum, sağlıcakla kal.

    '' Bütün herkes yanımdaymış
    külliyen yalan,
    duman altı ciğerlerim görmüyor onları,
    kapanmış gönül gözüm.
    seslerini işitmez oldum son zamanlar,
    alkış ister gönül belki,
    bu kış günü.
    mavi deniz eskidendi
    o da yabancı bana
    çocuğuma, torunuma torbama.
    yaren sözü kalmış aklımda
    yar, en güzeliymiş sözlerin
    açan gözümü bir o olmuş
    en yaralayan da.
    her yere uydururum aslında şu saatte
    yaren, yarim, yaram, yarım.

    Senmişsin bunları bana yapan
    haberin yokmuş
    olsun
    tutunca saçının inceden uçlarını
    unutturursun
    yaram yarim yarım.
    seni sevmenin keyfini verdin bana
    sardın

    Bütün herkes yanımdaymış
    külliyen yalan
    dumanaltı ciğerlerim.
    görmüyor onları.
    kapanmış gönül gözüm
    içimde bir sen kaldın... '' *
    35 ...
  44. 24.
  45. kalbinizde ki odalardan birinin boşalması durumudur, acı verir...
    2 ...
  46. 23.
  47. vefat eden arkadaşınız özellikle çocukluğunuzu ve gençliğinizi beraber geçirdiğiniz samimi bir arkadaşınız ise işte o zaman ölümün ne kadar gerçek olduğunu anlıyorsunuz. tek teselliniz ise biryerlerde çok mutlu bir şekilde sizi izlemesi, en azından öyle düşünüyorsunuz.
    5 ...
  48. 22.
  49. düşününce bile canım yandı. boğazımda bişey düğümlendi. kimse sevdiği insanları kaybetmez umarım. kaybedene de başsağlığı ve sabır dilemekten başka ne gelir elden.
    6 ...
© 2025 uludağ sözlük