günler günleri, ayları yılları kovalar, zaman su gibi akıp geçer. arkadaşlık kavramı önemlidir ama sanırım dünyada bizim kadar düşkün bir millet olduğunu da sanmıyorum en azından kültürel değerler açısından. çünkü biz değer verdiğimiz insanı kendimizden çok severiz. yeri gelir kan kardeşi olur, yeri gelir cebimizdeki son parayı paylaşırız. bağlıyızdır arkadaşlarımıza, dostlarımıza. fakat zaman öyle sinsi bir kavram ki yılandan pek farkı yoktur. en sevdiklerinizden uzaklaştırır, eğer kendinizi kaybederseniz yalnızlığa kadar sürükler.
her dönemde farklı dostlarımız olur tabi bu istisnaları dahil etmiyoruz bu genellemeye. ilkokul arkadaşları ile hala kanka muhabbeti yapan çok az insan vardır, ya da ortaokul, lise de buna dahil. bunun sebebi her dönemin farklı misafirleri vardır hayatlarımızda. misafirdirler sadece hayatlarımızda, gelir ve giderler bundan ibaret. 30-40 yıllık arkadaşlık zor iş hem de çok zor. ha yok demiyoruz ama mutlaka çok azdır. sosyal paylaşım sitelerinden bulduğunuz arkadaşlarınızla internette 5 dakika yazışmanın görüşmek olduğunu da kimse iddia etmesin. evet görüşmek ama bu dostluk, arkadaşlık anlamında bir görüşmeyi kapsamaz sanırım. arkadaşlığın temelleri biraz da çıkar üzerine kurulu sanırım. bu sadece maddi anlamda değil manevi anlamda da böyle. arkadaşınızın düşüncelerine, duygularına ihtiyacınız vardır. sizi önemsemesini istersiniz, birlikte vakit geçirmek farklı bir duygudur, fakat değişen her ortam farklı insanları da dahil eder oyuna. hayat bir oyundur. eskiler yavaş yavaş unutulur. burada zamanın da çok etkisi var. düşünsen, bir geçmişe baksan zaman neleri unutturmadı ki? o yüzden her arkadaş, dost hayatınızın belirli döneminin kiracısıdır.
istisnaları yine genellemenin dışında tutuyoruz. herkes böyledir diye bir iddia sahibi de değilim.