saçma sapan bir dizi, kötü oyunculuk, karın ağrıtan bir müzik... ama içinde nasıl bir baharat var bilmiyorum da, karşısına geçince kendini izlettiriyor.
hikaye şöyle: sarışın bir kız vardı, çocuk onu köprü üstünde terketmişti.
bu kadar.
Kurtlar vadisinin lise versiyonu. Kurtlar vadisi saçmalığının içine sıçtığı gelişmemiş liseli zihinler şimdi arka sıradakiler ile daha beter hale geliyor.
max factorun sivilce önleyici ürünlerini üzerlerinde test etmek için kullandığı pilot sınıftır. hadi 40 yaş ortalamasında olmalarını kabul ettik de bari iki sivilce mivilce bişey çiziktirseydiniz,bunlar nasıl ergen lise öğrencisi cillop gibi lan hepsi.
türkiye' deki en absürd dizilerden birisi, hatta önde gideni; ya da şöyle söyleyeyim binbir gece ile yarışıyor. yapmayın, etmeyin kazık kadar adamları hangi akla hizmet lise öğrencisi gibi gösterebiliyorsunuz? madem lise öğrencisinde inat ettiniz, bari her haltı yemeselerdi. mesaj vericez derken özendirici olduğunuzun farkında değil misiniz?
veya nasıl oluyor da bütün sorunlu öğrenciler bir araya gelebiliyor? yani bu kadar da abes şeyler bir dizide olmamalı. yok biri fahişe olmuş, öbürü adam vurmuş, daha öbürü bilmem kimi hamile bırakmış... pes yani...
şu ana kadar bir bölümünü tam izlediğim dizi. onun dışında birkaç kez de arasıra denk geldim baktım. ve şu direk dikkatimi çekti. o dizide sınıfın galiba popüler iki tane kızı var. kızı diyorum da biri 45 diğeri 63 yaşında heralde. bu çok fena sinirimi bozdu. onun dışında da hiç rol yapamamaları. sonrasında öğrendim ki yönetmen hamdi alkan'mış. ha tamam o zaman dedim.
1 ay kafa izni aldım, validelerin yanına geldim. yatarım, içer sıçar, tozuturum deyu. bildiğin ev kuşu oldum lan.
ece erken zehrine bulaştığımı ve bu cırtlağa dair duygularımı bi önceki episodelarda dile getirmiştim hafız. diğer bi zehir de aha bu: arka sıradakiler.
şimdi bilmeyen arkadaşlar için anlatayım biraz: bi okul var, çeteler falan var. kavga dövüş, serserilik. haa bi de bi hoca var; çok idealist bi adam. on numara bi adam. mesaj falan veriyor adamın her tavrı.
fena şekilde özendiriyor serseriliğe bu dizi. bu muhterem hocanın tavırlarının, ergenlerin pek de s.kinde olduğunu düşünmüyorum.
asıl mevzu şu ki, bi diziye bu kadar takılan bi toplumda yaşıyoruz. kurtlar vadisine özenilip yapılan şeyler, yok arka sıradakiler falan. bizim sorunumuz, sistem. klişeye bağladık biraz ama hakkaten sistem.
ne yazıkki sistemimiz, kutuda izlediği dizilerden, programlardan etkilenen insanlar yetiştiriyor. sistem işlemeyince de biz, programlardan, saçma bi matematik hocasından, kafamıza pisleyen kuştan fazlasıyla etkileniyoruz.
ne bu dizideki gibi öğrretmenlerin kahramanlıklarına, ne sıradışı adamlara ihtiyaç var aslında. sistem belli bi tutarlıkta işlese, biz bireyi topluma ilk katıldığından itibaren yetiştirsek durum farklı olur herhalde. en azından kara kutuda izlediğinin sadece hayal ürünü olduğunun, şiddetin, serseriliğn özenilecek bişi olmadığının ayırdımına varabilecek insanlar yetiştirebiliriz kanaatindeyim.
dur dur bi yorum daha: olm dizideki öğrenciler benden yaşlı lan! yuh!
milli eğitim bakanlığı tavsiyesidir ama bazı özendirici sahneleri var.şöyle ki,
kızların süper mini etekleri
yüzlerindeki bi kilo boyaları
kullandıkları takılar saçlarının artist gibi oluşu
erkeklerin saçları
ayakkabılarının spor ayakkabı oluşu, gayet özendiricidir.öğrenci dediğin formasını giyer saçını da adam gibi toplar yüzüne de makyaj yapmaz.hadi bu bi dizi pudrası bilmemnesi olsun denirse, gözlerinde ki farlara dudaklarındaki ruja neden gerek var bilinmez.
dersleri kaynatmayı marifet sanan bi sürü öğrenci, bir tanesi fitneci; onun bunun sevgilisini çalan sorunlu bir hollandalı kız, biri katil olma heveslisi, biri köyün ağası tarzında herkesi biraraya toplayıp ateş etrafında oturan.
ha izlenir mi, izlenir.televizyon bundan bin beteri dizilerle doludur.enazından genç bunlar hata yapıyorlar denilebilir.
ezik liseli: bize yardım edecek birini buldum diyeceedim..
cool liseli: kimmiş o yardım edecek olan? *uzaklardan gelen sarışın kız: benim! ben nazan.
cool liseli: adın umrumda değil! bize nasıl yardım edebilirsin onu söyle!? * uzaklardan gelen genç kız: (derin bi sessizliğin akabininde matt parkman bakışı)
repliğe gel.. bari düzgün oynasalar mınakoim. herif karizmatik olayım diye "adın umrumda deil" diyeceğine "ıdın ımrımda diil!" diyor.
bi de bi ara videoyla işkence sahnesine falan denk gelmiştim de o neydi lan öyle, bildiğin kabus.. aha tanımı da buldum:
kabustan farksız dizi. kanal değiştirince insanın içine bi rahatlama geliyor allah'ıma. hani kabız olursun da normale dönersin ya; işte öyle bir şey.
arka sıradakiler masturbatorleri sıralı tam liste:
dizdar: haftada yedi kere, sonuncusu pazar günü banyoda.
rıza: netten indirdiği pornolarla haftada 12 kez.
oktay: yapmıyo.
ibo: düzenli cinsel yaşamı var. yok yapmıyo.
pamuk: günde 3 kere. kendini belli etmeyen abazan.
kötü örnek olduğunuda düşünmüyor değilim,okul mu yoksa sokak çocuklarının toplanıp eğlendikleri,kavga ettikleri bir yermi diye beni düşündüren dizi.
geçmişte yayınlanan hayat bilgisi adlı dizi bile bundan daha iyi bir örnekti..
1974 doğumlu bülent çetinaslan'ın oktay rolüyle 18 yaşında bir lise son öğrencisi karakterini oynadığı * , 1987 doğumlu elemanın ** 1974 doğumlu oktay'ın * abisini canlandırdığı * dizi.
ne zaman rastlasam mutlaka "sen ne diyosun kızım yyyeaaaa?!" "manyak mısın sen yyeaaaaa?!" (burada karşıdaki kişiye yaklaşılışır, el kol hareketi yapılır, kafa biraz yana eğilir) şeklinde repliklerin geçtiği dizi. başka replik yok galiba.
dizi oyuncularının yaş ortalaması çok yüksek. olaylar da sıkıcı bir yavaşlıkta ilerliyor. pamela anderson ne kadar ayşecik rolü oynarsa onlar da liseliyi o kadar oynuyor.
hiç uzatmadan söyleyeyim, izliyorum.
bir dizi fox'ta yayınlanacak, hamdi alkan yönetecek, yapımcısı birol güven olacak, liselileri kart elemanlar oynayacak ve ben bu sirki kaçıracağım ha? bırak ya.
eskiden hep benim boş saatlerime denk geldiğini sanırdım, sonra baktım ki, gece gündüz yayınlandığı için illa denk geliniyor, çabalamak yersiz. ben çok seviyorum böyle iler tutar yanı olmayan, neresinden tutsan elinde kalacak dizileri. hbb yayını iki gün donduğunda bile ara ara açıp izleyen bir neslin evlatlarıyız. fox tv'nin inanılmaz bir yayın politikası olduğuna da inanıyorum zaten. tribün ateşi mi desem, bez bebek mi; su gibi mi desem, k1 boks saati mi, maliyle 50 sarışın mı, cıvık ana haber mi yoksa çarkıfelek mi? flash tv'nin büyük bütçelisi, çölde bir vaha gibi adeta.
fox'un türevini arka sıradakiler'e göre alıp, arka sıradakiler dizisini izlemeyenler için kısaca özetlemek isterim:
leş soundtrack, gözde mukavelat, oktay'la manitasının maceraları, çirkin adamın oktay'ın manitasına yanık oluşu, didaktik ve tam bir kafa ütüsü öğretmen dayı, "sibel aşkım noooooldu?", "ibom seni seviyorum aşkım", ki sibel dediğim kötü yola düşmüş ama sonra kendini kurtarmış çirkin ama dev göğüslü sibel, "breehehehe zengin çocuklarıyız oktay'ı dövelim" ve son olarak da bugüne dek böylesini görmediğim bir duman yoğunluğuyla yazıldığı aşikar "mavi sakal tribi". mavi sakal müziği, csi kafalı piercingli ali, mavi sakal kurbanı bücür cadı'daki kızcağız ve peltek romancı mavi sakal... güzel allah'ım.
of of, yazdım da canım çekti. izliyorum, kenevir tarlasını ateşe verip ciğerlerime dumanı çekiyormuşum gibi hissediyorum kendimi, ta ki su gibi başlayana dek.
mekanı lise dışında her yerde, konusu lise geyikleri dışında her şey olan dizi. kız kaçırıldı, polisler, hapishane falan... sibel adlı 30 yaş üstü liseli kız kaçırıldı, 1970'lerin senaristlerinden fırlamış bir basitlikle erkek arkadaşını falan çağırdılar. ha kötü oyunculuklara gülüyorum ben diyorsanız her pazar akşamı.
