Tarih boyunca hiç değişmeyen ve bundan sonra da değişmesi beklenmeyen gerçek.
Tarih tekerrürden ibarettir sözünü unutmamak gerek. milletimizin bu toplumdan kendini kurtarıp özüne dönmek yerine giderek araplaşmaya çalıştığını görmek ise bir hayli üzücü.
Arapları aldatarak Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtıp isyana sevkeden ingiliz casusu Lavrence’in, yardımcıları Nuri Said, Faysal ve Şerif Hüseyin ile birlikte Şam’da Türkleri katlettikten sonra: “Evet onları isyana ben kışkırtmıştım. Ama böylesine vahşice kan dökeceklerini hiç tahmin etmemiştim. Bazı mahalleleri gezerken silahsız Türk askerlerinin nasıl öldürüldüklerine bakamadım; tiksindim bu vahşetten” diyerek itirafta bulunmuştur…
1916 yılının Şubat ayında tarihi Erzurum Kalesi düşmanın sürpriz bir saldırısıyla düştüğünde, bu durumun Osmanlı ordusundaki Arap subaylarının Çarlık Rusyası'nın komutanlarına verdiği bilgiler sayesinde gerçekleştiği anlaşıldı.
(Osman Özsoy, Saltanattan Cumhuriyete Kurtuluş Savaşı, s.19)
Emir Hüseyin'in oğlu Faysal, Araplara şu bildiriyi yayımlar: "...Uyanınız! Elele vererek, Osmanlı saltanatını yıkma zamanı geldi."
(Fahri Belen, 20. Yüzyılda Osmanlı Devleti, s.330)
Her kim Türklerden baş getirirse yüz dirhem vereceğim. imdi müslümanlar bir bir Türklerin başını kesip getirip 100 dirhemi aldılar.Ve Türkleri dağıtıp hesapsız kırdılar ve mübaleğa ile mal ve ganimet alıp yine dönüp Merve geldiler.
(Tarih-i Taberi / Cilt 3/ Syf-343)
Mekke Emiri Hüseyin, 11 Mart 1917'de Bağdat'ı ele geçiren General Mod'a, "Bağdat'ı Turanilerden(Türklerden) kurtardığı için Allah'a şükrettiğini, ingilizlerin başarılarına duacı olduğunu" bildirecektir.
araplar için göt atan dinci-şakirt lalelerin görmezden geldiği ihanetlerdir.
Arapları aldatarak Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtıp isyana sevkeden ingiliz casusu Lavrencein, yardımcıları Nuri Said, Faysal ve Şerif Hüseyin ile birlikte Şamda Türkleri katlettikten sonra: Evet onları isyana ben kışkırtmıştım. Ama böylesine vahşice kan dökeceklerini hiç tahmin etmemiştim. Bazı mahalleleri gezerken silahsız Türk askerlerinin nasıl öldürüldüklerine bakamadım; tiksindim bu vahşetten diyerek itirafta bulunmuştur
(Kaynak: ilhan Bardakçı; imparatorluğa Veda, Hülbe Yayınları, istanbul/1985, s.572)
1916 yılının Şubat ayında tarihi Erzurum Kalesi düşmanın sürpriz bir saldırısıyla düştüğünde, bu durumun Osmanlı ordusundaki Arap subaylarının Çarlık Rusyası'nın komutanlarına verdiği bilgiler sayesinde gerçekleştiği anlaşıldı.
(Osman Özsoy, Saltanattan Cumhuriyete Kurtuluş Savaşı, s.19)
Emir Hüseyin'in oğlu Faysal, Araplara şu bildiriyi yayımlar: "...Uyanınız! Elele vererek, Osmanlı saltanatını yıkma zamanı geldi."
(Fahri Belen, 20. Yüzyılda Osmanlı Devleti, s.330)
Her kim Türklerden baş getirirse yüz dirhem vereceğim. imdi müslümanlar bir bir Türklerin başını kesip getirip 100 dirhemi aldılar.Ve Türkleri dağıtıp hesapsız kırdılar ve mübaleğa ile mal ve ganimet alıp yine dönüp Merve geldiler.
(Tarih-i Taberi / Cilt 3/ Syf-343)
Mekke Emiri Hüseyin, 11 Mart 1917'de Bağdat'ı ele geçiren General Mod'a, "Bağdat'ı Turanilerden(Türklerden) kurtardığı için Allah'a şükrettiğini, ingilizlerin başarılarına duacı olduğunu" bildirecektir.
ihanet edenler sadece suudlar ve haşimiler değildir. şam ve bağdat halkı da, ağır yaralı ve hasta askerlerimizi bıraktığımız hastaneleri basmış ve savunmasız askerlerimizi şehit etmişlerdir..
bağdat halkı bu cinayetleri ordunun yeteri kadar uzaklaşmasını bile beklemeden işledikleri için, dönen bazı ordu birlikleri 300 haini hastanenin önünde katletmiştir.
vahhabinin suudun veya Osmanlıyla asırlarca savaşan iran şiasının, hiçbir ehli sünnet Müslüman bu sapıkların propogandasını falan yapmaz, bu olaylar topyekün islam dünyasına maledilemez, daha doğru itikad nedir ehli sünnet nedir bilmeyenler, bizi tanımayanlar bizi burdan vurmaya çalışırlar ama naparlarsa yapsınlar "Müslümanlar kardeştir" düsturumuzdan bizi kimse ayıramayacak.