derin bir düşünce sonunda oluşan sözcük öbeği olmasına rağmen toplumumuzda aptalca şeyler yapıp 'anı yaşıyoruz ki biz ehe ehe.' gibi bir ifadeye malzeme olan zavallı söylem. *
hakan metin mercan'ın yazıp yönettiği; şevket çoruh, bennu yıldırımlar, ceren soylu, ercan bostancıoğlunun rol aldığı, bi'mahpus hikayesini anlatan kısa metrajlı film.
film yönetmeninin film yapım sürecinde ve aynı zamanda hala tutuklu bulunması ilgi çekici özelliktedir.
gelecek endişesiyle fazla bunalıp her şeyi sorgular hale geldiğinde insan, sıkıntılı bir telefon görüşmesi esnasında karşı taraftan bir tavsiye olarak çıkabilir insanın karşısına bu cümle. hiçbir şeyi düşünme, anı yaşa". yapabilen için oldukça rahat bir hayat tarzı haline gelmiş gibi görünüyor düşününce. ama hayatının hiç bir evresinde bunu aklından bile geçirmeyip, sürekli geçmişi sorgulayıp, gelecek için endişe eden bir insan nasıl becerebilir ki bunu? aslında hiçbir şeyi ne gereğinden az ne gereğinden fazla düşünmemekle başlanılabilir. düşüncelere ne kadar ket vurulabilirse artık. endişesiz ve bunun yan etkisi olarak belirsiz bir hayat. kontrol hastası ince fikirli bünyeler için oldukça meşakkatli olsa gerek bunu hayata geçirmek.
Ne güzel demiş ta 1550'li yıllarda... Bugün bile hala benzeri cümleler kurmuyor muyuz? Aradan asırlar da geçse degişmeyecek tek sey "An'ı yaşamak" galiba. Elimizde olanlarla mutlu olmayı becerebilmek, elimizdeki güzel şeylerin değerini bilip, hiç sahip olamadıklarımız ya da elimizden kayıp gidiveren şeyler için sıkıntı yapmamak... Sadece YAŞAMAK!
sadece batı felsefesiyle değerlendirilmemesi gereken bir yaşam biçimidir. sufice bir bakışla anı yaşamak her daim zikir içinde olmaktır.
anı yaşamak ama boş boş değil, o an içinde yer alan mucizelerin, hikmetlerin farkına varmak. mesela nefes alışınızın, mesela yağan yağmurun ve aklınıza gelecek hemen hemen her şeyin meydana geliş sebeplerini, bu sebeplerin altındaki hikmetleri ve tabi ki bu hikmetlerin sahibini bilmektir.
eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
ikincisinde, daha çok hata yapardım.
kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
çok az şeyi
ciddiyetle yapardım.
temizlik sorun bile olmazdı asla.
daha çok riske girerdim.
seyahat ederdim daha fazla.
daha çok güneş doğuşu izler,
daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
görmediğim bir çok yere giderdim.
dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
farkında mısınız bilmem.
yaşam budur zaten.
anlar, sadece anlar. siz de anı yaşayın.
hiçbir yere yanında termometre, su,şemsiye ve paraşüt almadan,
gitmeyen insanlardandım ben.
yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
eğer yeniden başlayabilseydim,
ilkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
ölüyorum...
Bir omru guzel yasamanin olanagi olmayabilir... Asil sorun ani guzel yasamakta, bunu becerebilmekte. Zaman anlarin bir toplamidir ve/veya hayatin kendisi anlarin toplamindan olusur. Ne kadar guzel an yasarsak yasamimiz da o kadar guzel olur. Birlikte ya da teker teker yasadigimiz anlarin toplaminda mutluluk...
gecmisini hatırlamayıp, gelecegi hakkında bir fikri olmayan uzun vadede hic bir planı olmayan hayal kuramayan veya kurmaktan vazgecmis bunye eylemi, tadında bırakıldıgı muddetce gayet yararlı olan fakat yasam felsefesi olarak benimsendigi takdir de tehlikeli boyutlara ulasan. (bkz: depresyon belirtileri)
fiktif bir felsefe diyeceğim ama antik yunan'a kadar ulaşıyor. sadece şunu yazabilirim, anı yaşarız ama kaçımız içinde bulunduğu anın farkında. ne kadar hüzünlü bir latife " carpe diem " ah ben ! ah yaşam ! demiş baudlaire .. ah!
ümit kötülüklerin anasıdır, geleceği hayal etmek en fazla işkenceyi uzatır. ölümsüzlüğü hayal ediyorsan eğer, bu işe hemen şimdi ölerek başlamalısın. aşık olduğun an, okyanusun ortasındaki salda kıyıya ulaşmak ümidindeki insan gibiysen, kıyıya vurduğunda intiharın kaçınılmazdır. tek gerçek vardır: şu an ve şu an itibariyle aldığın nefes ve gören gözlerin, atan kalbin ve huzur dolu tek silah atımı sürebilecek cesaret ve yalnızlığınla dolu o ölümsüz saniyen. geleceğe miyop geçmişe hipermetrop olursa gözlerin, istasyonda trenin saatini de beklemezsin, gördüğün ilk trene binecek kadar yücelmiştir ruhun. yükseklerden baktığında herşeyi gören sefil ruhun emin ol o kadar yükseklerdedir ki görünmez bile dünyadan. ve tanrı kadar yapayalnızsındır o an; sadece anına hükmedebilen.
bildiğin epicurism. anı yaşa, salla, mına koy gitsin hesaaaaabı. bu tip felsefik bilimsel değer kıymeti haiz bilgileri elinizin tersi ile itip kakmanızı anlayamıyorum sayın benn...? oysa, alter egonuzdan gelen sitayişleri buraya yansıtmaya çalıştğınızı herkes biliyor. lütfen insanlığa mal olmuş kişilere "isimden doğan düşüncelerin-izmlerin-görüşlerin-ideolojilerin ömrü kısa olmuştur/olur." diyerek dalga geçmek küstahlığını bir daha sergilemeyiniz. hele hele kemalizm asla!!