hep beraber çıldırdık anne sende biliyorsun
çernobil kokuyordu abimin ayakları
babam hasta olunca anladık utanmadan susuyorsun
sonbahar gelip çatınca
kömür alıp bodruma taşıyınca
kedimiz vardı bizim nerde diyesim geldi
satanistler çaldı onu bizden ansızın bir gece vakti
okul zili çaldı
müdürümüz konuşma yaptı
kızdım herkese
falan filan
sen ne iyi sınıf başkanıydın çalışkan ahmet!
onlar her daim satılık jigolo parçalarıydı
onlar her daim satmak gerekirdi zaten
onların alçaklığına gönlümüzü dayanmazdı
onlar birer adiydi
gönlüm bir gün daha pezevenkleşip
sadece birer et parçasına sahip olan
jigoloları satmaya başladı
alacağınız mı diyorum
yine
yeniden
bazıları satılıktı
sadece et parçasından ibaretti
satıyorum hala
bütün jigoloların pezevenki benim bundan sonra!!!
Acıktım
yine, yeniden
Kahretsin.
Oysa daha dün gidermemismiydim bu lanet olasica acligi
az kuru, az pilav yanında cacık acligi değil bu
acikmak, susamak gibi amsamak bu
-amsadim dostlar
keşke biz, bu sulardadayken kuytularda tecavüzler olmasa
keşke biz, bu bilgisayarın karşında otururken oralarda birisi ağlamasa
keşke biz, buradayken birileri adam öldürmeye karar vermese
keşke biz, buradayken tüm bunları engelleyebilsek
rahat-rahat çayımızı yudumluyoruz şu bilgisayar masasının yanında
--spoiler--
mükemmeli arayışların hep sürecek
ey insan
çünkü daha ulaşamadın o mükemmelere
her yardığın yol yarım
her yaptığın daha talan
toplam kalite yönetimlerini
hep yok say ey insan
isa bir denizciydi.
Su üzerinde yürürken.
Uzun zaman gözledi.
ıssız, ahşap kulesinden.
Ne zaman ki anladı.
Yalnızca boğulanların onu gördüğünü.
Tüm insanlar denizci olacak dedi.
Deniz onları bırakana dek.
Ama kırgındı biraz,
Çok vardı gökyüzünün açılmasına.
Yalnızdı, insandı neredeyse.
Bir taş gibi battı, aklının dibinde.
Gezmek istersin onunla.
Gezmek, gözleri kapalı.
Güvenebileceğini sanırsın.
Kusursuz bedenine, aklıyla dokunduğu için.
Kararan havayla,
çiyin avuntusu olmakta iken.
yeryüzüne doğru,
görülmezce, işitilmeden
-çünkü yumuşacık patikler giyinir
avutucu çiy, bütün avuntuyla yumuşamışlar gibi-
anımsarsın sen, sıcak gönül, anımsarsın,
bir zamanlar nasıl susadığını,
kutsal gözyaşı ile çiy yağmurlarını özleyerek
yanıp tutuşurken, bitkinlikle susadığını,
kem gözlü akşamüstü güneşinin bakışları
sararmış otlu patikalar üzerinde
kararmış ağaçların içinden geçip dolaşırken çevrende,
güneşin kör edici kor bakışları, acı vermekten haz duyan
Hakikatin yavuklusu -sen ha? diye alay ederlerdi-
hayır! bir şair sadece!
bir hayvan, kurnaz yırtıcı sürüngen,
yalan söylemesi gereken,
bilerek isteyerek yalan söylemek zorunda,
av arzusunda,
elvan elvan maskelenmiş,
kendine maske,
kendine av.
bu ha hakikatin yavuklusu?
sadece deli! sadece şair!
sadece parlak parlak laf eden,
deli maskelerinden dışarı renkli renkli konuşan,
yalancı söz köprülerine tırmanan,
yalandan gök kuşakları üstünde.
kalp gökler arasında.
dolanıp duran, sürünüp duran-
sadece deli! sadece şair!
Bu ha hakikatin yavuklusu?
durgun değil, dik donuk soğuk değil,
tasvirleşmemiş,
heykelleşmemiş,
tapınakların önüne dikili değil,
bir tanrıya kapı bekçisi değil:
hayır! bu çakılı erdem tasvirlerine düşman,
yabanlar ona daha rahat tapınaklardan,
kedi haylazlığı ile dolu.
her pencereden zıplayıp.
hop! her rastlantının peşinden.
koklaya koklaya her yabanıl ormana dalansın sen,
yabanıl ormanlarda.
renkli tüylü yırtıcı hayvanlar arasında.
günahkarca sağlıklı, güzel, elvan gezinirsin,
arzulu dudaklarınla,
kutluca alaycı, kutluca şeytani, kutluca kan emici.
yırtıcı yırtıcı, sinsi sinsi, yalancı yalancı gezinirsin.
Ya da kartal gibi, uzun,
uzun dik dik uçuruma,
kendi uçurumuna bakan kartal gibi.
-Nasıl da yukarıya,
aşağıya, içeriye,
hep daha derin derinliklere halkalanıyor uçurum!-
sonra,
ansızın,
düz uçuşla
aniden dalarak
kuzuların üzerine çullanmak,
birden aşağıya, yırtıcı açlıkla,
kuzu arzusunda,
bütün kuzu ruhlara kızgın,
öfkeli bütün erdemlice,
koyunca, kıvırcık kıvırcık
göz kırpıştıran, koyun sütü iyilikle alıklaşmışlara.
Böylesine
kartalcadır, parscadır
şairin özlemleri,
senin özlemlerin, binlerce maske altında,
sen ey deli! sen ey şair!
Sen ki bakarken insana,
tanrı bakar gibidir koyuna-
insandaki tanrıyı paralamak
insandaki koyunu paralar gibi
paralarken de gülmek-
Bu, işte senin kutluluğun,
bir parsın, bir kartalın kutluluğu,
bir şairin, bir delinin kutluluğu!
Kararan havayla,
ayın orağı.
mor kızıllıklar arasında yeşil yeşil,
hasetle, sinsi sinsi dolanırken,
Ben de öyle düştüm bir kez.
hakikat çılgınlığımdan aşağıya,
gün özlemimden aşağıya,
günden yorgun, ışıktan bıkkın
-aşağıya, akşama, gölgeye çöktüm
bir hakikatten
bağrı yanık, susamış
-anımsıyor musun hala, anımsıyor musun, sıcak gönül,
nasıl susadığını?
sürülmüştüm.
tüm hakikatten!
sadece deli! sadece şair!
--spoiler-- her şey yalan
her şey yalan diye bağırıyor
gönül
-o en büyük evrenin içinde
küçük bir karaınnca parçası olan
insan gibi
kimse duymuyor senden başka, gönül yangınlarını
o en büyük sevgiler
o en büyük siyasi görüşler
o en büyük dinler
o en büyük diktatörler
o en büyük devrimciler
bir uçurum burası
bundan başkası yalan
yalanların cehennemi
--spoiler--
iKi KEZ DAHA
ey insan
karşına, hep kürtaj proplemelerini yaşamışlar çıksın
iki kez daha
hep elllenmiş attırganlar bulsun yollarını
hatta üç kez daha
sözüme karşılık veren
ya, götveren ya pezevenk
beş kez ha ey insan
aradığın bakir ya da bakirleri bulama
eğer masumuyet dediğin buysa!
75 kez daha ey insan
elleri kirli
ellerimin kirleri diyenleri karşıla
ey insan sen de kirli ol diye
eğer cinselliğe bakış açın buysa
ey insan
bir kez daha bakir ya da bakirlerini bulama
kim bakirdi kim bakiryedi
bileme
ey insan
zaten bilmiyorsun ya
yarı açık pencereden giren iştahsız rüzgara kalmış serinliğim var;
ne varlığından şikayet edebiliyorum ne yokluğundan
tel tel taranmış hüzünlerim var
arada sırıyor bembeyaz dişeriyle
senli günlerim
gergedanlar zıplamayı öğrenmiş olmalı kafamın içinde
ya da filler birdirbir oynamayı
ve babam böyle küfür etmeyi nerde öğrendi
ecdadın tam sıralı listesini veriyor bakın bayım
labirentin duvarına çarpıyor başım
sadece, dimağımı beyin vestiyerine koyup gerçekleştirebileceğim eylem.
küçük bir deneme;
sadece yazarı ilgilendirecek derecede subjektif sikko şiirler yazmama rağmen,
mod.lar silmiyorlar entarilerimi,
ankara da gevşek şekilde karabiber gazı sonbaharları yaşanırdı o zaman
ve ben
bu sikko şiirlerime devam ederdim.