Edebiyat hocası: Antalya'ya gelince haber verirsin, bir şeyler içeriz.
Ben: Olur hocam, Palavra diye güzel bir mekan var Kaleiçi'nde, orda içeriz.
Edebiyat hocası: Ben Lara'yı tercih ederim. Daha şık, daha güzel mekanlar dururken napacağız Palavra'da?
Ben: Ne bileyim, ben düşmüşlerin, kendilerine zarar verenlerin, azılı paranoyakların bulunduğu; bir de kelimelerin fahişe fahişe ortalıkta gezindiği otantik mekanları seviyorum.
Edebiyat hocası: ?!!?...?!!?!.... !
Arkadaşlar: Haha, haha.
Pınar: Şu cümleleri söylerken sigara olmalıydı dudaklarında.
Ben: Sigara da nedir? Pipoyla hayal et beni, tütünü kaçak olsun. Sartre gibi. Lanet Sartre gibi.
Memleketim. yakın zamanda yeniden başlamak için gideceğim. Boş günlerimde gidip deniz kenarında sabahlayacağım. Biraz ekmek arası olacak çantamda, birazda su. Dalgalar sahile vururken uzanmak güzeldir. Mesela sabah erkenden denize girersen, çarşaf gibi kendini sunar sana. Gece koyu siyaha boyandıysa dalgalar kaldırır bedenini, sanki bir canavar dibe çekiyor gibi kendine çeker seni. Sanırm en çok deniz kenarında yürüyüş yapıp, denize girmeyi özledim. Denizden sonra bir ekmek arası yiyip vücudumda tuzların kurumasını. bir çok şeyi yapmayalı uzun zaman oldu. Her ne kadar az insan sevsem de, kalabalık ve epey sıcak şimdilerde.
yazları sıcak ve çok sıcak, kışları hala sıcak olan şehirdir.
tüm yıl boyunca balkona koyduğum bilgisayarla, yaşamımı sürdürebiliyorum. hamakta uyumak ise burada ayrı bir güzel.
bitki örtüsü rus kızlarıdır. yollarda yürüdüğünüzde seyyar defile salonunda gibi hissediyorsunuz. ama sonra göz alıştığı için dünya güzeli gelse, çırılçıplak dolaşan olsa bile dönüp bakmıyorsunuz.
şehrin kendine ait kokusu vardır. genellikle klimalı bir ortamdan çıkıldığında buram buram Antalya kokar.
sizin büyükleriniz yok mu arkadaş gidin onları ziyaret edin, memleketinizde gezecek yer yok mu bayramda tatil mi yapılır, ipini koparan gelmiş şehre ana-baba günü.